Evet ben suçluyum

11 Haziran 2013 tarihinde neredeyse ülkenin tüm televizyon kanalları canlı yayında... TBMM’den...

Bir ülkenin başbakanının, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde partisinin grup toplantısında ‘Çok önemli bir yakınımın gelinini, Başbakanlık ofisimin yanında yerlerde süründürdüler, kendisini ve çocuğunu taciz ettiler’ sözleriyle duyurduğu hadisedeki...

Milyonlarca insanın merak ettiği, ‘o geline’ ulaşmak, haber atlatmak, gazetecilik başarısı sergilemek isteyen onlarca gazeteci arasından, Başbakanın ‘önemli yakını’nın gelinine ulaşan ve ‘o gelin’le söyleşi yapan gazeteci olduğum için evet suçluyum.

Çok suçluyum.

Tam iki yıldır... Bu ülkenin geçmişi kirli medyası tarafından ve bazı medya mensuplarınca –yerel, cumhurbaşkanlığı ve genel seçim, hiç farketmez- tam seçimlere ramak kala bir “Zehra Develioğlu!” haberciliği depreşiyor!

Ne garip değil mi?

Tam iki yıldır seçimlere ramak kala “Yargılanacaksınnn” diye parmak sallayan, Cüneyt Arkın’dan rol çalarak “Yalannn söylüyorsunnn” repliği taklitçisi, bu sözüm ona süper gazeteci, yazar, muhabirler ve medya kuruluşlarından normalde ne beklenir?

“Yalan” dedikleri haberin peşine düşerek “gerçeği” ortaya çıkartmalarını, değil mi?

Ama yok!

Normal bir ülkede yaşasaydık eğer...

Zehra Develioğlu ile röportajı gerçekleştiren meslektaşlarına ahlaksızca, aşağılık bir biçimde saldırmak yerine...

Adı sanı adresi belli olan “o gelin”le gidip röportaj yaparlardı.
Daha bir çok şeyi yapabilirlerdi.

Amaçları gerçeğin ne olduğunu ortaya çıkartmak olsaydı...

Bir şeyler yaparlardı.

Ben Kabataş olayının aslını ortaya çıkartmakla yükümlü savcısı değilim.

Ben Kabataş olayının faili değilim.

Ben Kabataş olayını soruşturan polis değilim...

Benim işim sadece ‘mağdurun’ ifadelerini aktarmaktan ibaret bir gazeteciliktir.

‘Kabataş’ iddiasının ilk sahibi Develioğlu ailesidir.

İkinci sahibi, Başbakanlığı döneminde AK Parti grup toplantısında tüm Türkiye’ye duyuran Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır.

Dahası ben hiçbir zaman “Kabataş olayının videolarını gördüm, çok vahimdi” demedim.

Ben ilk günden bu yana...

Kabataş olayında gerçekten, gerçeklerin ortaya çıkmasını isteyen kişiyim.
Zehra Develioğlu ile röportajı yaptım -röportajın yayınlanacağı gün Zehra’nın bir kez daha incinmemesi adına hassasiyet gösterip, telefonda satır satır kendisine okudum- ve o röportajdan sonra aileden ne bana ne de o dönemki gazeteme bir tekzip geldi.

Tek satırı yalanlanmadı.

Dahası...

Kanal D’de görüntülerin yayınlandığının ertesi gün Zehra Develioğlu’nun kayınpederi, Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu ile yayına birlikte çıktık.

O yayında Osman Develioğlu’nun yanında şunu söyledim:

“Zehra Develioğlu’nun bana anlattıklarına ben inanıyorum. Tek kişi kalsam da inanmaya devam edeceğim. Ta ki aksi yönde, Zehra’nın yalan söylediği ortaya çıkarsa, size de Zehra’ya da ben dava açarım.”



Bugün de aynı yerdeyim.

Zehra Develioğlu yaşadığı olayın travması içerisinde olayı abartmış olabilir. Onu ben bilemem. Ben Zehra’nın bana anlattıklarını ne ekleme ne de çıkarma yapmadan aynen aktardım.

Kaldı ki savcılık ifadesinde daha ağır suçlamalar var.

Ben bugün de aynı yerdeyim.

Ben gencecik bir anneyi dinledim. Bebeğiyle yaşadıklarını anlattı, ben de onun anlattıklarının tamamına sadık kalarak yazdım.

Zehra Develioğlu’nun anlattıklarının tamamını, o ne dediyse cümlesi cümlesine aktarmak suç mu?

Evet, ben bu suçu işledim.

Bunun için yargılanmamı buyuruyorsunuz.

Hay, hay! Zaten 140 davadan yargılanıyorum. Sizi kıracak değilim, ikna edin savcıları, çağırsınlar beni, bir de sizin paşa hatırınız için çıkarım yargı karşısına.
Oldu mu?

Rahat ettiniz mi?

Ama ben sizin derdinizi biliyorum.

Ben sizleri tanıyorum.

28 Şubat’tan bu yana tanıyorum.

Hatta... Hatta...

70’lerin sonlarında ‘Hey başörtülü sen dışarı çık’ denildiği günden bu yana biliyorum sizleri.

Başları kapalı olduğu için üniversitelere alınmayan kızları gazetelerinizin birinci sayfalarında irticacı olarak damgaladığınız, ikna odalarını alkışladığınız günlerden tanıyorum sizleri.

Sizler zalimsiniz.

Sizlerin vicdanı yok.

Sizlerin yürekleri taşlaşmış.

Siz sizden olmayanlara bir bardak su vermeyecek kadar gaddarsınız.

Size ne anlatılsa boş...

İçinizdeki nefret gözlerinizi kör etmiş sizlerin.

Sizin derdiniz başka...

Zehra'nın gözlerinden okunan ifade

Mevzuyu biliyorsunuz.

“Hiçbir kutsalı”nın olmamasıyla övünen birsinin tam 2 yıl sonra, tamamen asılsız iddialarını sosyal medya trolleri neyse de ‘tarafsız ve bağımsız” medyanın yazar, çizer, televizyoncu trolleri gazeteciliğin 5 N 1 K kurallarını tam kapasite çalıştırarak ciddiye aldılar.

Haber değeri gördüler.

Köşelerinde yazdılar.

Hüküm kestiler.

Böyle bir yalan nasıl haber olabilir? Ama bu da oldu...

Biri çıktı, Zehra Develioğlu röportajını benim uydurduğumu iddia etti. İddia ettiği gibi bir toplantı ve diyalog asla gerçekleşmemiştir. Tamamı yalan ve iftiradır.

Gelelim ‘Kabataş kurguydu’ diyenlere.

Bir de bugünlerde ‘Kabataş kurguydu’ diyen birileri türedi.

Umarım onların bu yazdıklarını Cumhurbaşkanı Erdoğan da okuyordur.

Eğer okumadıysa ve dikkatinden kaçtıysa “Kabataş kurguydu” diyen şuursuzları çağırsın ve sorsun. “Kabataş”ın nasıl kurgu olduğunu sorsun ve kendisini kimlerin kandırdığını...

Bu kadar muazzam bir senaryoyu kimler yazmış, kimler yönetmiş de başarısız olmuş?

Hep birlikte bir öğrenelim.

Ben öğrenmek istiyorum.

Gerçeklerin ortaya çıkmasını canı gönülden istiyorum.

Bu arada dilerseniz söz konusu olayın kronolojik gelişimini hatırlatayım... Ben hadiseyi sosyal medyadan bir arkadaşımın haber vermesiyle öğrendim.

Kim olduğunu araştırınca karşıma yılların siyasetçisi, herkesin saygı duyduğu bir isim olan Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu ismi çıktı.

Kendisini geçmiş olsun diye aradığımda 4 Haziran’dı ve başlarına gelen bu tatsız hadiseden Başbakanın, Başbakan yardımcılarının, hükümetin en tepe isimlerinin haberdar olduklarını ve olayla bizatihi ilgilendiklerini, emniyetin MOBESE görüntülerini araştırdığını söyledi.

5 Haziran akşamı saat 19.00 sularında geliniyle görüşmeye gittiğimde Zehra Develioğlu savcılığa ifadesini vermişti.

Velhasılı bir kurgu varsa birileri Kabataş olayını kurguladılarsa, ben bu vahim olayın iki yıldır mağduruyum.

Şimdi...

Gerçek hala karartılıyorsa da kurgu varsa da bütün açıklığıyla ortaya çıksın.

Kurgu diyenler, o zaman başbakanı kimler tezgaha getirdi, açıklasınlar.

Herşey hep birlikte geride bir şüphe kalmayacak şekilde anlaşılsın.

YORUMLAR (48)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
48 Yorum