Bir daha asla!

Olan oldu ve muhakkak ki olanda hayır var. 15-16 Temmuz gecesi millet sokağa çıkıp ihanet ordusunu kuşattı ve o sayede hükümete bağlı kuvvetler milletin omuzları üzerinde yükselerek hainlerin tepesine binebildi. Polis daha donanımlı olsaydı, tankları etkisiz hale getirmeye yarayan silahlara da sahip olsaydı ve daha hızlı hareket etseydi, milletin kıyamı olmadan binseydi hainlerin tepesine, zaferimiz bu kadar derin olmazdı. Üstelik, çatışmalarda çok daha fazla insanımız can verebilirdi.

Olan oldu ve muhakkak ki olanda hayır var, evet; fakat şu soruları yine de sormamız gerekiyor:

AK Parti iktidarı, öteden beri, dünyada askerî darbe tehdidine maruz kalma ihtimali en yüksek siyasi iktidar olduğu halde, bir askerî darbe teşebbüsü halinde tam olarak nelerin yapılacağı, darbecilerin tam olarak nasıl geri püskürtüleceği hakkında bugüne kadar hiç kafa yormadı mı? Bir mücadele planı hazırlamadı mı? Etkili bir mücadelenin maddi şartlarını oluşturmadı mı? Polisin elinde tankların paletlerine sıkacak basit bir RPG’nin bile olmaması, yedi düvele meydan okumayı temsil eden Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni hava saldırılarına karşı koruyacak bir füze sisteminin bulunmaması vs, vs, vs, nasıl izah edilebilir? Ya millet o gece sokağa çıkmasaydı? Ya FETÖ ve müttefiklerinin darbe teşebbüsü erkene alınmayıp milletin ayakta olduğu akşam saatlerinde değil de planlandığı gibi sabaha doğru saat 03:00’te gerçekleşseydi? Ya Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları da işin içinde olsaydı?

Bırakın FETÖ’yü, cuntayı; 12 Eylül 1980’de olduğu gibi ordunun bir bütün olarak darbeye kalkışabileceği farz edilerek ona göre hazırlıklar yapılmalıydı. En kötü senaryolara hazırlıklı olunmalıydı. Ne var ki siyasi iktidar, bu hususta, İsveç veya Lüksemburg’daki siyasi iktidar gibi darandı. Askerî darbe diye bir şey bu memlekette hiç yaşanmamış ve bundan sonra da hiç yaşanamazmış gibi davrandı. Öyle davranmayanların endişelerini de yadırgadı. Askerî darbe tehdidine dikkat çeken Yeni Şafak gazetesi tu kaka edildi mesela. Önlerine gelene ‘Askerî darbe için bundan daha münasip bir konjonktür olamaz, çok radikal tedbirler almak lazım’ diyenler meczup muamelesi gördü. İnanılmaz bir aymazlık hüküm sürdü. O kadar devlet büyüğü, o kadar siyasetçi, o kadar danışman, o kadar akıl hocası içinde bir tanesi çıkıp “Bu memleketin özüne yabancı olan ve siyasi iktidardan ölesiye nefret eden subaylar niye darbeye kalkışmasın ki? FETÖ’cüler ve 27 Mayıs ihaneti burunlarında tüten diğer potansiyel cuntacılar Allah’tan korkmuyorlar, millete saygı duymuyorlar, demokrasiye metelik vermiyorlar, hukuki kaygıları yok, ahlaki kaygıları zaten hiç yok; şartlar bu kadar müsaitken devleti gasp etmeye niye yeltenmesinler ki? Her an darbe olacakmış gibi tedbirli ve müteyakkız olmalıyız” demedi, dediyse de dinletemedi. Meydan boş bırakıldı.

O gece Türkiye düşebilirdi. Ama Rahman ve Rahîm Allah bize acıdı, üzerimize rahmet ve bereket yağdırdı. Katından yardımcılar gönderdi bize. Melekler olaya el koydu ve bizi organize edip zafere taşıdı. Takdir, milletin bizzat millet eliyle kurtarılması imiş. Takdir, milletin bu topraklara ayağını şimdiye kadar hiç basmadığı bir özgüvenle basması imiş. Takdir, milletin ensesinde boza pişiren üniformalı despotlara 100 sene boyunca boyun eğmekten mütevellit aşağılık kompleksinin, Menderes’in idamına sessiz kalmaktan mütevellit derin suçluluk duygusunun, o yakıcı pişmanlıktan mütevellit travmanın nihayet aşılması ve milli iradenin devleşmesi imiş. Allahu ekber ve lillahi’l hamd.

Tekrar: Olan oldu ve muhakkak ki olanda hayır var. Ama siyasi iktidar ‘Tekrar olursa millet yine sokağa çıkıp işi bitirir’ diye yan gelip yatacak değil tabii. Olandan dersler çıkaran şer güçlerin bir dahaki sefere (Allah korusun) daha tedbirli ve daha acımasız davranabileceklerini de göz önünde bulundurarak, kendisine bugüne kadar önerilen / önerdiğimiz en sıkı tedbirlerin ve radikal reformların da fevkinde, düpedüz devrim niteliğinde adımlar atarak, “bir dahaki sefer”in olmaması veya olduğu takdirde hainlerin kafasına anında sıkılması için gereken düzeni inşaallah kuracaktır siyasi iktidar. Olağanüstü hal uygulaması hoş geldi sefa getirdi, ama yetmez. Zırhlı birliklerin Ankara’dan uzaklaştırılacağı ve Ankara’nın hava savunmasının sivil otoriteye devredileceği yönündeki haberler ümit verici.

Olan olduktan ve muhakkak ki hayırlı olduktan sonra siyasi iktidarın yakasına yapışıp ‘Vaktiyle şunları şunları niye yapmadınız?’ deyip durmanın, orada takılıp kalmanın alemi yok. Artık meselemiz 15 Temmuz’daki darbe girişiminin hesabının layıkıyla sorulması ve bundan sonrasının selametinin teminidir. Geçmişteki ihmallere ilişkin yukarıdaki soru ve mülahazalar, “Ders olsun”, “Yeni dönemde alınacak tedbirlerin radikalliği için motivasyon olsun”, “Bunları hatırdan çıkarmayalım ki ‘Bir daha asla’ şuurumuz alabildiğine kuvvetli olsun” meyanındadır.

Hem askerî hem sivil kurumlarda, kuvveden fiile çıkmış ve çıkmamış bütün ihanetlere karşı, tam yol ileri!

YORUMLAR (10)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
10 Yorum