Arayış...

Üstünkörü bir siyaset olabilir mi? Bir ülke kaderini bu siyasi dağılıma nasıl bağlar? Vah ülkeme vah...

Hayatımda ekran karşısında hiç bu kadar hiddetlendiğimi hatırlamam. Vekil listeleri açıklandığı günün akşamı adeta çıldırmıştım. Ülke bu durumda iken partilerinin hâlâ yok senin aday yok benim aday diye liste yapmalarına şaşıp kalmıştım.

Bu dönemde TBMM’sine gidecek her bir adayın adeta alanlarında çok uzman olup ülkeye büyük katkı vermesi açısından seçileceğini sanmıştım. Yanılmışım...

Mesela bu ülke Hazine garantili KÖİ işleri ile adeta talan ediliyor. Bu konu hakkında tarihi bilgileri su yüzüne çıkartarak topluma kimler anlatabilir?

Anlatmak istediğim şu: Uzman ve bilgi olduktan sonra partisinin olup olmaması çok farkeder mi?

***

Gelelim seçime. 2018-2023 vekil seçiminde geçerli oy artışı %8,60.

Bu seçimde AK Parti -%9,13 ortağı MHP ise -%1,44 oranında seçmen kaybetmiş. AK Parti ve MHP’nin toplamda oy oranları %53,66’dan %45,68’e düşmüş. İki güçlü ittifak partisinin oy oranlarında -7,98 puanlık gerileme var.

Seçmen sayısını en belirgin artıran parti CHP olmuş. 11,3 milyon seçmen sayısı 13,8 milyona çıkarak %21,52 artış yaşamış. Bir diğer artış ise çok sınırlı olarak İYİ Parti’de yaşanmış. İYİ Parti seçmen sayısını %5,65 artırmış ama bu artış ülke genelindeki %8,60’lık geçerli oy artışının gerisinde kamış.

Ve sürpriz nerede olmuş: Bir alt partiler diyeceğimiz başta Yeniden Refah (%2,81), Zafer Partisi (%2,23), Türkiye İşçi Partisi (%1,73), Büyük Birlik Partisi (%0,98) ve Memleket Partisi (%0,92) oyları toplamış.

Büyük Partiler diyeceğimiz AK Parti ve CHP yanında orta partiler diyeceğimiz MHP+İYİ P+HDP aslında anketlerde hata payları içinde ölçülebilmiş. Ama alt partiler diyeceğimiz diğer partiler %10,48 oy toplarken bunlar ölçülememiş. Bu alt partilerin oy oranı 2018’de sadece %2,04’deydi; şimdi %10,48... (Bu partilerin toplam oyları 1 milyondan 5,7 milyona çıkıyor)

Bu seçimde büyük patlamayı bu alt partiler gerçekleştirdi.

Şöyle ifade edeyim: 2018-2023 seçimlerinde geçerli oylar 4,3 milyon artışla 54,4 milyona çıkıyor ama bu alt partiler oylarını 4,7 milyon artırmışlar.

Ben buna ARAYIŞ derim...

İktidarın oy kaybını ana parti olarak CHP toplamış ama yeni seçmen artışı adeta arayış içinde...

***

AK Parti ve MHP ülke genelinde oy oranlarını -7,98 puan kaybederek 45,68’e düşürürken Erdoğan nasıl Cumhurbaşkanlığı seçiminde sadece -3,07 oy kaybında kaldı?

Bunun iki izahı var: 1-Vekillik seçiminde muhalefet partilerine giden oyların bir kısmı Cumhurbaşkanlığında Kılıçdaroğlu’na gitmedi. 2-Arayış oylarının da bir kısmı Erdoğan’a giderken diğer kısmı Sinan Oğan’a gitti.

ARAYIŞIN NEDENLERİ?

29 Büyük Buhranı’ndan sonra dünyada seçmenler radikal arayışa girmişti. Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini, İspanya’da Franco bunlara birer örnektir.

Küresel gelir dağılımı bozukluğu aslında küresel bir ekonomik bunalımın yaşandığını da gösteriyor.

Bugün dünyada en büyük sorun aşırı zenginlik yanında beslenme ve barınma sorunu ile uğraşan milyarlarca insanın aynı zaman ve mekan içinde yaşıyor olmalarıdır.

29 Buhranı’ndan çıkış SOL diyeceğimiz kamusal müdahalelerle aşılmıştı. Ama bugün dünyada sol iktidarlar gelemiyor, tersine sol partiler hezimet üstüne hezimet yaşıyorlar.

Bu küresel olarak çok büyük bir sorundur.

Maalesef çözüm arayışı merkez partilerden radikal sağ partilere yönelik davranış şeklinde sürüyor. Mesela İngiltere’de sol söylem ile hem de büyük buhran içinde Jeremy Corbyn büyük hüsran yaşadı. Ders alınması gereken bir durumdu.

Yıllardır bu konu üzerine kafa yoruyorum: “Sol ama nasıl bir sol” diye defalarca yazılar yazdım. Sendikal solculuk mu, kamu ekonomisi solculuğu mu? Ama bunlar hep eskinin zihniyeti ve hep hüsran yaşıyorlar. Kamu istihdamı ve kamu maaş belirleme gücü ile solculuk dönemi biteli yıllar oldu.

Mesela dedim ki “kamu maaşları özel sektör ortalama maaşa endekslenir; öyle kimse kamuya kapağı atarak toplumu sömüremez. Ülke kalkınacaksa bütün maaşlar artmalıdır. Hatta sendikaların hepsine işçi kaydı zorunlu yapılmalı ama hiçbir sendika maaş sendikacılığı yapamaz. İşçi sağlığı ve güvenliği ila çalışma şartları gibi genel düzenin iyileşmesine çalışırlar. Kamu ekonomisi ise devletin fabrika kurması ile değil, teşvik ve ortaklıkları ile (KÖİ ama üretimde) kamusal ekonomi oluşur (Kısmen Güney Kore)..

Kavimler göçünün yeniden yaşandığı bu dönemde Milliyetçiliğin artması da normaldir. Aynı zamanda geçmişin özgürlükçülük adı altında oluşan terörünü de unutmamak gerekir. Özgürlük ve terör aynı kefede olamaz. Bunu herkes kafasına sokmalıdır.

Özgürlük demek güvenlik demektir.

Ülke sevdası (güvenlikçi söylemler) tencerenin önüne geçti, bunu yakın zamanda defalarca dile getirdim. Keşke biraz daha dikkate alınsaydı.

Radikalleşen toplumu en iyi kim okudu? Bu radikalleşmeye çanak tutmak mı yoksa çözüm bulmak mı önemli?

EKONOMİK KRİZ

Yakında büyük ekonomik krizler yeniden başlayacak. Bu mutlak ve kesin olarak kapımızda bizi bekliyor. Herkes buna hazırlık yapsın. Hatta ben “Erdoğan ve AK Parti’de ülke sevdası yüksekse gönüllü olarak iktidarı bazı güvenlikçi şartlarla muhalefete devretmeli» bile dedim.

Bu kadar ağır maliyet, bu kadar içine kapanık bir siyasetle sürdürülemez. Yakında kemerler sıkılacak ama hem de nasıl... Bunu herkes biliyor aslında. Ve maliyet ancak demokrasi, şeffaflık, liyakat ile yabancı sermaye desteği sağlanarak azaltılabilir. Başka yolu kesinkes yok...

Bu sefer ekonomik kriz öyle 94 ve 2001 gibi olmayacak. Aynı zamanda başka acı ve yaptırımcı unsurlar da getirecek. Mesela rahmetli Özal ile kazandığımız onca imkanları kaybedeceğiz. Yurtdışıymış, dövizmiş vs yakında yasakları herkes görecektir.

Dedim ya... Türkiye Arjantin olmuştu ve şimdi de Venezuela olmaya ilk adımını attı. Herkes önlemini şimdiden alsın....

YORUMLAR (66)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
66 Yorum