“Newportlu hanımefendi”

Erenköy Kız Lisesi’ndeki matematik öğretmenlerimizden birisi, ilk derste tahtaya önce bir sıfır çizer, “Matematik, sıfırla başlar. Sıfırı, El-Harezmî buldu. Bunu unutmayın!” derdi. Sonra bize matematiğin zevkini, rûhunu öyle bir verirdi ki sayılarla, cebirle, geometriyle dans ederdik. Şunu öğrendiğimizi zamanla fark ettik: Sıfırı bulduğumuza takılıp kalırsak gurur duyduğumuz atalarımız, bizden utanırdı.

“Dedem, sıfırı buldu; batılı geri zekâlılara verdi.” diyen AK Parti eski vekili Ahmet Hamdi Çamlı’nın, TBMM Milli Eğitim Komisyonu’na girmesi şaka gibiydi. Çünkü çarpım tablosunu tam sayabilecek gibi durmuyordu. Zâten kendisi de, “Cihadı bilmeyene matematik lâzım değil.” fikrindeydi. Meydanlarda şoförlük yaparak cihad etmek uğruna okuyamamıştı.

Oysa dedelerimiz, sıfırı, batılı geri zekâlılara vermemişti. Batılılar, akıllılık edip almışlardı. Kendisi gibi düşünen bâzı dedelerimiz de matematiği, felsefeyi, bilimi terk etmişler; soru soranı susturmuşlardı. Konuşunca çamları deviren vekilimiz, sıfırı bulanlara benzemiyordu.

Diploma sahtekârlığı gündem olunca vekilimizin Newport Üniversitesi Davranış Bilimleri mezûnu olduğu, haber oldu. Evvelden de biliniyordu fakat Türkiye’de denkliği olmayan bu üniversitenin bir hayli sahte olduğu konuşulmaya başlandı. Hakkında açılan dâvâlar bile varmış. Mezkûr üniversitenin sitesine baktım. Azıcık zekâsı olanın, para tuzağını göreceği bir manzara.

Şimdi sorum şu:

ABD’de bile karşılığı olmayan uyduruk bir üniversite kurup doğuluların parasını çeken batılılar mı geri zekâlı yoksa bu tuzağa düşen doğulular mı?

Sayın vekilimizin Odatv’ye yaptığı açıklamayı okudum. “Benim bu üniversitenin diplomasına ihtiyâcım yok. İlâhiyat mezûniyetim var.” diyor. Tamam da hangi ilâhiyat? Özgeçmişe bir mezûniyet yazılırken okulu da yazılır. Yoksa o da mı Newport?

Neyse esas takıldığım yer, burası değil. “Tantana” yaparak meseleyi kapatmaya çalışan sayın eski vekil, emekli maaşını aldığı Türkiye Cumhuriyeti’nin zannettiği kadar çamurdan olmadığını, dilerim anlamıştır.

Benim takıldığım konuya gelelim. Çamlı, yaptığı açıklamada aynı okulu bitiren birini, şöyle târif ediyor:

“Bir hanımefendi var şu anda psikoloji, sosyoloji uzmanı. Sosyal medyada etkili bir tâkipçisi var. Sosyolojik meselelerle ilgili çözüm önerileri, evliliklerle alâkalı falan. Ben söylemeyeyim, şimdi çamur atarlar.”

ÇAMURA ÇAMUR ATSAN NE OLUR Kİ?

Bahsi geçen hanım, o uyduruk mezûniyetle para basıyor. Nasıl mı? Hem internette hem belediye etkinliklerinde yaptığı konuşmalardan. “Ne anlatıyor?” derseniz dön dolaş aynı şeyler. NLP kitaplarından apardığı bilgiler, hayat tecrübeleri, 5 numaralı oğlum şunu dedi, kaynanam bunu dedi, kocam falan dedi.

Birgün bu hanımın yaşadığım yere gelip âile hakkında konuşma yapacağını duydum. Belediye çağırmış. Pandemi zamanıydı. Korona morona hak getire! Salon, ağzına kadar doldu. İğne atsan kesin birinin kafasına saplanır. İyi bir para aldığını da öğrendim. Newport mezûnu hanım, “az evvel hacdan geldim” kıyâfetiyle sahneye çıktı. Dindar olduğu için sahneyi mazbutça kullandı. İleri geri şov yapmadı yâni. Baktım aynı şeyleri anlatıyor. Yâni internette dinlediklerimi, bir psikolog edâsında tekrar ediyor. Ofisim diyor, asistanım diyor. Hava o biçim! O biçim ama cehâlet de o biçim.

Salona şöyle bir baktım. Gözleri parlayan hanımlar mı dersiniz, gözyaşını silenler mi dersiniz, Allah ne verdiyse var. Bu arada beyler memnun. Çünkü konuşmacı, temelde itaatkâr kadını yüceltiyor. Kimse kalkıp, “O zaman sen niye evinde değil de bu sahnedesin?” demiyor. Bir ara niyet ettim ama beni yaka paça dışarı atarlar. Kapıya da yakın değilim ki söyleyip kaçayım.

Neyse hanımlara çok öğüt veren, erkeklerin ekmeğine yağ süren Newport mezûnu davranış bilimci hanım, konuşma sonunda öyle bir şey yaptı ki evlere şenlik. Okulun adını vermeden, “Filanca yaşta sonradan fakülteyi bitirdim. Şimdi yüksek lisans yapıyorum. Seksenime de gelsem profesör olacağım.” dedi. Of of of salon nirvanada. Edebimi bozup, “Zor olursun!” demek istedim bir an. Dedim ya kapıya yakın değilim.

Çoğunluğu ev hanımı olan kalabalığa nasıl zarar verdiğini fark etmemek için batılı(!) olmak lâzım. Bu kadınlar, ego patlamasıyla eve dönecek; “Ben de profesör olacağım” diye kocalarıyla kavga edecekler elbette. Son sahneye öyle hayran hayran baktılar ki. Belediye başkanı, -bana göre- hacı teyze görünümlü konuşmacıya çiçek vermekten imtina etmiş olmalı ki sahneye çıkmakta tereddüt etti. Teyzemiz durur mu? “Belediye başkanımızı çiçeğimi vermesi için sahneye dâvet ediyorum.” dedi. Adamcağız, çâresiz çıktı, çiçeği verdi. El sıkmaya teşebbüs etmedi. Pek dindar hanımın bunu reddedeceği belliydi.

Sonra imzâ kuyruğu, aldı başını gitti. Bir miktar para da orada basıldı. Elbette ya uçağa ya evine belediye arabasıyla bırakıldı. Zeki kadın. Newport’tan ne öğrendiğini bilemem ama doğuluların parasının nasıl alındığını iyi öğrenmiş.

Birkaç yıl sonra köyden bir hanımla karşılaştım. Aynı yaştayız. İmam-hatipi bitirince okumamış, evlenmiş. Torun torba sâhibi. “Ne yapıyorsun?” dedim. Gururlu bir şekilde, “Üniversiteye başladım.” dedi. Okuduğu bölümü söyledi. “Sonra?” dedim. “İşe girip çalışacağım.” dedi. “Zor girersin!” demedim.

Neme lâzım! Birgün bir yerde konuşmacı veya milletvekili olarak karşıma çıkabilir. Çarpayım çarpım cetveline, cebirine, geometrisine!

ŞOFÖR ADÂLETİ

Temel, ABD’ye gidip otobüs şoförü olmuş. Daha ilk iş gününde zencilerle beyazlar, ön taraf arka taraf kavgasına tutuşmuş. Temel kızmış. Hepsini aşağı indirip azarlamış:

“Artık ben varım. Bu otobüste adâleti sağlayacağım. Siyah beyaz yok! Farz edin ki hepiniz mâvisiniz. Hadi bakalım, şimdi açık mâviler öne, koyu mâviler arkaya!”

“YA SEN NİYE TANASSUR ETMİYORSUN?”

Cühelâdan biri, Keçecizâde İzzet Mollâ’ya, “Filanca Hristiyanı, âlim diye övüyorlar. Çok âlimse niye Müslüman olmuyor?” deyince Mollâ, cevâbı yapıştırmış:

“Ya sen, bu cehlinle niye tanassur etmiyorsun?”

YORUMLAR (17)
17 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.