Sünbül kokulu zafer kutlu olsun

Bugün Çanakkale Deniz Zaferi’nin 110. yıldönümü. Ne güzel târif etmiş Niyâzi Yıldırım Gençosmanoğlu:

Dön ardına bir bak hele
Hatırana neler gele
Dar boğazda Çanakkale
Târihin en zor meydanı

110 yıl evvel bir sünbülî havada kazandığımız zaferi bugün coşkuyla kutlayabiliyorsak bunu, Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Bey’e, onun emrindeki subay ve erlere borçluyuz.

18 Mart Zaferi, bir rüyânın peşine düşerek 26 mayının Nusret gemisiyle denize dökülmesini emreden Albay Cevat Bey’in askerî zekâsıdır.

18 Mart Zaferi, mayınlar denize dökülürken heyecana dayanamayan Tophâneli Yüzbaşı Hakkı Bey’in vatan aşkıyla çarpan yorgun kalbidir.

18 Mart Zaferi, 200 kilodan fazla top mermilerini, “Ya Allah!” diyerek sırtlayıp namluya süren Seyid Ali’nin kolları; mermileri ateşleyen Yüzbaşı Mehmed Hilmi’nin elleridir.

110. kez kutlu olsun. Şehidlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

ZORÂKÎ MÜNÂSEBET

Her 18 Mart geldiğinde, “Çanakkale Deniz Zaferi’ni Mustafa Kemalsiz kutluyorlar” sesleri yükseliyor. Yarbay Mustafa Kemal, Çanakkale Deniz Zaferi esnâsında Tekirdağ 19. Tümen Karargâhı’ndaydı. Yâni 18 Mart zaferiyle bir alâkası yoktur. Daha sonra kara savaşlarına katılıp “Anafartalar kahramanı” olmuştur.

Târihî gerçek budur!

Bir taraf, “Çanakkale’de hiç yoktu” diyor; diğer taraf, olmadığı yerde de olduruyor.

Târihçi-yazar Sinan Meydan’ın bu konudaki bir yazısını örnek vermek istiyorum. Yazının başlığı şöyle:

“Çanakkale Deniz zaferi, Atatürk başından beri oradaydı”

Mustafa Kemal’in başından beri o bölgede olması, onu 18 Mart Deniz Zaferi’nin kahramanı yapmaz. Nitekim yazının bir yerinde açık açık şu cümleler var:

“Gelibolu Yarımadası’nda 19. Tümen ve Maydos Bölge Komutanlığı görevinde bulunuyordu. Atatürk, görev alanına giren kıyılara yapılacak bir kara çıkarmasına karşı koymakla görevliydi. Bilindiği gibi 18 Mart’ta bir kara çıkarması olmadı. Dolayısıyla Atatürk’ün müdahalesine de gerek kalmadı. Müstahkem Mevki Komutanı Cevat (Çobanlı) Paşa, deniz zaferinin baş mimarıdır.”

Demek ki neymiş? Mustafa Kemal’in 18 Mart Deniz Zaferi’nde bir rolü yokmuş.

Fakat bunları ifâde eden Yazar, gerek başlığında gerekse yazının içinde Mustafa Kemal ile Deniz Zaferi arasında zorâkî bir münâsebet kurmaya çalışıyor. Çünkü, “Olmasaydın olmazdık” cephesini tahkim etmeli.

Bu şekilde zorâkî bağ kuranların bir de tersi var. Yâni var olan bağı, yok sayanlar. Böyle bir yazara, “Arşiv belgeleri var” dediğimde, “Onları İngilizler sonradan yazdırdı.” demişti. Cehâlet, ne büyük mutluluk! Adam, Osmanlıca bilmiyor. Ömründe bir kere Osmanlı Arşivi’ne uğrayıp belge görmemiş ama hepsinin sahte olduğuna inanıyor.

Zavallı târih, bu okumuş câhillerle nasıl başa çıksın?

YORUMLAR (27)
27 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.