Gelecekteki olumsuz beklentiler döviz fiyatlarına dâhil mi?
Dış borçlarımız çok yüksek. (431 milyar dolar) Aldığımız veya yenilediğimiz kredilerin şartları uygun değil: hem vade kısalıyor hem de faizleri yüksek.
Öte yandan uluslararası rezervlerimiz 92 milyar dolara düştü (Yılbaşında 124 milyar dolardı) TL aşırı değer kaybetmiş görünüyor. Ana sebebi geçmişte uygulanan yanlış politikalar mı yoksa geleceğe dair olumsuz beklentiler mi sorusuna bugün ve Perşembe günü cevap arayacağım.
Ak Parti ve MHP çevrelerinde, ekonomi yönetiminin, borcumuzu azaltıp rezervlerimizi artıracağına ya da mevcut ekonomi politikalarının Türkiye’yi daha iyi bir yere taşıyacağına inananlar artmıyor.
Kadro değişiminin başarı sağlayabileceği ihtimaline inananlar da azaldı.
Yine de izlenimlerim doğruysa, çare arayışları, kısa bir süre içinde kadro değişimine dönüşebilir.
Temmuzun son haftasında, bankalardaki Türk Lirası yıllık kredi artışı 675 milyar TL ve menkul kıymet artışı da 225 milyar TL olmuş. Diğer bir anlatımla son bir yılda tam 900 milyar TL para basılmış.
Yaptığım kaba hesaplara göre bu para basma işleminin 570 milyar TL’lik kısmını bankalar kredi vererek ve gerisini, yani 330 milyar TL’yi de TCMB swap, menkul kıymet alımı ve borç verme yöntemiyle basmış.
(Bankalar, ellerindeki dövizi TCMB’ye emanet olarak verir ve karşılığında emanet TL alır. Vade bitiminde de aldığı TL’leri iade eder ve verdiği dövizi geri alır. Bu işlemlere SWAP denilmektedir.)
Bankaların, krediler yoluyla bu kadar çok para basacağı öngörülebilseydi, TCMB, kendi bastığı paralar konusunda daha mutedil olabilirdi.
Olan oldu ve dağ taş para doldu.
Şimdi TCMB bu paranın hiç olmazsa yarısını geri çekmek isteyecektir fakat bunu başarması o kadar zor ki…
TCMB PİYASADAN TL ÇEKEBİLİR Mİ?
Deneyecektir.
Geçenlerde döviz hesapları için zorunlu karşılık oranları artırıldı. Bununla piyasadan 9,2 milyar dolar para çekildiği açıklandı ama gerçek amaç piyasadan dolar değil TL çekmekti.
(Bankalar ROM veya SWAP sözleşmelerinin bir kısmını bozarak, yani dövizlerini TCMB’den alarak TCMB’ye iade ettiler. Ya da TCMB’den döviz satın aldılar. Sonuçta TCMB bankalardan yaklaşık olarak 60 milyar TL civarında para çekti.)
TCMB dâhil, ekonomi yönetimi hariç; neredeyse herkes, aşırı miktarda basılan paraların er ya da geç enflasyonu ve kurları yükselteceğini biliyor.
Herkes haklı. Çünkü aşırı derecede basılan para ülkemizde her zaman kurları ve enflasyonu yükseltmiştir. Yine yükseltecektir.
Salgın dönemlerinde ekonomiyi tekrar rayına sokmak için bir miktar enflasyona müsamaha gösterilebilir fakat aşırı para basmanın ima ettiği enflasyon artış oranları ürpertici… Gerekli ve zorunlu tüm tedbirler alınmazsa ki alınacağına inanan yok, enflasyon oranı, 2021 sonuna doğru, tekrar %20’leri aşabilir.
DÖVİZ KURUNUN KADERİ
Son bir yılda Türk Lirası mevduat/katılım hesaplarında 500 milyar TL’lik artış oldu. Banka hesaplarına yatmış olan bu tutarın temelde iki kaynağı var. Birincisi evini, arabasını, tarlasını, dükkânını ve mamul/yarı mamul stoklarını satan kişilerin bu satıştan elde ettikleri gelirler; ikincisi kredi olarak alınmış ve henüz harcanmadığı için hesapta bekleyen paralar.
Gerçek ve tüzel kişilerin hesabında yatan bu meblağların önemli bir kısmının, yakında, mal, mülk ve araç alımına gidebileceği çok açık. Bu da ürünlerde ikinci bir “fiyat artış dalgası” oluşturabilir.
İthal edilecek makine/teçhizat, hammadde ve araçların döviz ihtiyacını artıracağı kesin.
Bu iktisadi faaliyetlerin/harcamaların bazı sonuçları olacaktır: Yüksek oranlı toplam talep artışı, yüksek oranda enflasyon artışına dönüşebilir; ikincisi, bu talep artışı yüksek dış ticaret açığı ve ardından cari açığa sebebiyet verecek ve acil döviz ihtiyacını artıracaktır.
Artan enflasyon oranı, bütçe açığı ve cari açığın nihai etkisinin “kur artışı” olacağı şüphesizdir.
Bilemediğimiz bu verilerin oluşturduğu olumsuz beklentilerin mevcut fiyatlara ne kadar dâhil olduğudur. Endekslere göre 5 TL civarında olması beklenen ve 7 TL’yi aşan dolar fiyatının geleceğini Perşembe günü irdeleyeceğiz.