“Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol”
Zaman kazanmak amacıyla alınmış %17’lik yüksek reel faiz kararlarının en az üç amacı var: Kurları düşürmek, yurtdışından fon akımlarının gelmesini sağlamak ve enflasyonu düşürmek.
Dolar 7,23’e kadar düştü, 6,90’a kadar düşebilir, yurtdışından 16 milyar dolar geldi ve gelmeye devam edecek, yani ilk iki hedefe neredeyse ulaşıldı; yılın ikinci yarısında enflasyon da %12’lere kadar düşebilir.
Enflasyonun düşürülmesi konusunda, Türkiye için yol haritası olabilecek ardışık, eşzamanlı ve uygulanabilir bir tasarıma, mevcut veriler ve olguları da analiz ederek, bugün de devam ediyoruz.
Kur düşüşleri ithalatı tetikleyip cari açığı artırabilir.
İthalatın arttığı ve cari açığın, tıpkı 2020 yılı gibi, 40 milyar dolar civarında yani gelmiş ve gelecek olan toplam sıcak para tutarı kadar, oluştuğunu varsayalım.
Yine varsayalım ki, Aralık 2021’de, küresel, bölgesel veya Türkiye’ye özgü jeostratejik bir sebeple; gelmiş olan bu 40 milyar dolar sıcak para tekrar yurtdışına çıkmak istesin; bu durumda kurlar ne olur?
Türkiye ekonomisinde, bir “küçük kıyamet” yaşanma ihtimali artık muhtemel senaryolardan biridir.
TÜRKİYENİN KRİZ ÇARKI NASIL DÖNÜYOR?
Düşen kur ve ardından ucuzlayan ithal ürünlere talep, bu ülkede, hiç gecikmez ve ardından malum döngü başlar:
1. Artan ithalat cari açığı artırır, artan cari açık da kurları.
2. Kur artışlarını ve bir yan ürün olarak da enflasyonu baskılamak için bu defa faizler artırılır.
3. Faizlerin artırılması işe yarar, hem kurlar ve enflasyon düşer, hem (yurtdışından) döviz girişleri artar.
4. Döviz girişleri kur ve enflasyon düşüşlerini pekiştirir.
5. Ardından durgunluk başlar, hükümetler işler açılsın diye ucuz kredi projeleri geliştirir.
6. Krediler önce ithalatı ardından da cari açığı artırır yani 1. Madde tekerrür eder.
Sayın Elvan ve Sayın Ağbal, enflasyonu düşürme sürecinde bu çarkın da dönüştürülmesi şart; aksi takdirde bu çark, ya ekonominin damarlarındaki kanı tüketir ya da kırılarak ekonominin üstüne çöker; ekonomi de enkaza döner.
ENFLASYONU İNDİRMEYE NEREDEN BAŞLAMALI?
Sayın Elvan, Sayın Ağbal, malum Türkiye’de yüksek enflasyon, en az üç kaynaktan beslenir.
Birinci kaynak “arz yönlü enflasyon”dur. Diğer bir deyişle maliyet yönlü enflasyondur.
Türkiye’de ithal ürünlerin ekonomideki payı yüksektir. Bilinen sebeplerle kurlardaki bir artış, önce, üretimde kullanılan ithal girdi fiyatlarını, ardından da, kur artışlarının geçirgenlik özelliği gereği, içeride üretilenler dâhil, bütün ürünlerin fiyatlarını artırır.
Arz yönlü enflasyonu tetikleyen en önemli olgu kur artışlarıdır. Kur artışlarının temelinde de dış ticaret açıkları ve ardışık bir çıktı olarak cari açık yatar, bunu siz de çok iyi bilirsiniz.
CARİ FAZLA CARİ FAZLA CARİ FAZLA
Cari dengede en az üç yıl “cari fazla” oluşmadan, ya da İhracatın ithalatı karşılama oranı, her yıl %90 ve üzerinde gerçekleşmeden Türkiye’de, enflasyonu tetikleyen maliyet enflasyonu engellenemez, engellenemez ve engellenemez.
“Cari fazla verme projeleri”ni geliştirmek ve yürürlüğe sokmak artık ertelenmemelidir.
Çünkü cari fazla verme olgusunun yaratacağı olumlu beklenti ve oluşturacağı algılar, enflasyonu düşürme çalışmalarında eşsiz katkılar sunar.
Cari fazla demek, Türkiye’nin dış borçlarının artık artmayacağı hatta azalacağı; döviz rezervlerinin artacağı anlamına gelir. Cari fazla, ekonomide istikrar oluştuğu çağrışımlarını ima ederek olumlu algılar ve beklentiler oluşturur.
Cari fazla olgusu, işsizlikten büyümeye kadar pek çok ekonomik sorunun çözülmesinin de kilididir. Katkısı kesindir.
Türkiye’ye borç vermiş yabancılar da paniğe kapılıp, döviz almaya yeltenerek, istikrarsızlığa sebebiyet vermezler.
Sayın Elvan, Sayın Ağbal, “cari fazla fikri güzel fakat uygulaması neredeyse imkânsız” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız, kolay değil.
İthal ürünlerin yarısı Gümrük Birliği, çeyreği de Serbest Ticaret Anlaşmaları çerçevesinde, gümrüksüz ve kısıtsız bir şekilde iç pazarımızı istila edebiliyorken, ithalat nasıl engellenebilir ki?
Engellenemez fakat engellenmelidir. Devam edeceğiz.