Kaybedenlerin koalisyon matematiği
Kamuoyu araştırmalarının sonuçları en net haliyle ortadayken, hala eski Türkiye hayalleri kuran kimi umutsuz medya hokkabazları rakamların altından üstünden kırparak kelimenin tam anlamıyla bir koalisyon matematiği icat etmeye çalışıyorlar.
Seçime 6 hafta kala üretilen spekülasyonlara ragmen AK Parti’nin 7 Haziran seçimlerinden de başarıyla çıkacağı konusunda bir endişe yok. Ancak bugüne kadar bütün seçimlerden kaybederek çıkan ve hiçbir şekilde sandıkta kazanmak gibi bir umudu olmayan kaybedenler kulübü, istikrarın zaafa uğraması için her türlü kabus senaryosuna yatırım yapma konusunda gözlerini karartmış durumdalar.
Öyle ki geçmişte darbe moderatörlüğü yaptığı yıllarda attığı manşetlerle karakter suikastı yapan utanmazlık abidesi kimi yazarlar köşelerinde şimdiden kimin kiminle koalisyon kuracağını müjdelemeye başladılar bile...
Koalisyon dönemlerinin o karanlık günlerini nasıl da özlemişler... Millet iradesinin kolayca alınıp satılabildiği, vesayet merkezleriyle oynaşarak seçilmişlerin meze olarak kullanıldığı o yılları hangi vesayet beslemesi gazeteci özlemez ki...
Koalisyon kelimesini duyar duymaz gözlerinin içi parlayan vesayet gazetecilerinin de, muhalefet partilerinin de vadettiği tek parlak gelecek 90’lı yıllar Türkiye’si... Yani koalisyonlarla ekonominin ve siyasetin dibe vurduğu açlıktan nefesi kokan bir Türkiye...
Bu yaklaşıma ‘muhalefet partileri neden iktidar olmayı istemesin ki’ diye itiraz edilebilir. Elbette isteyebilirler, çok doğal olarak her partinin başarı hedefi iktidar olmaktadır. Ama gelin görün ki, ne CHP’nin, ne de MHP’nin iktidar olmak gibi bir niyeti de, hedefi de yok. Kemal Kılıçdaroğlu daha işin başında kendisinin bile inanmadığı yüzde 35 gibi bir hedef koyarak, iktidar olmak gibi bir niyeti olmadığını topluma deklare etmiş oldu. MHP’nin ise küçük parti olma konforunu bozmaya hiç niyeti yok.
Ama her iki partinin de ortak seçim söylemi, “Oy verin bunları gönderelim”, farzedelim ki gönderdik, peki sonrası? Sonrası tufan... Çünkü muhalafet partilerinin hiçbirinin tek başına iktidar olmaya gücü de, mecali de yok. Yani topluma sundukları tek sahici seçenek, koalisyon matematiği...
Her ne kadar açıktan dillendirmeseler de CHP’nin de, MHP’nin de gönlü HDP’nin barajı aşmasından yana. Aslında zorlu bir mücadelenin verildiği son düzlükte muhalefetin bu tuhaf 'HDP sevdasının' siyaseten bir izahı yok. Normal olan her partinin tek başına iktidar olma mücadelesi vermesidir. Oysa gerek CHP, gerekse MHP nasıl olsa tek başımıza iktidar olamayacağız, o zaman AK Parti de olmasın...Yani istikrar kaybetsin ki, eski Türkiye’deki koalisyon oyunlarına geri dönelim.
Nitekim Kemal Kılıçdaroğlu yine her zaman olduğu gibi küçük yollu bir çark pozisyonu yaşasa da HDP ve MHP ile koalisyon kurabileceğini açıkça ifade etmişti.
Açıkçası sahici olmayan bir görüntü ile karşı karşıyayız. CHP’nin de, MHP’nin de “AK Parti’yi gönderelim” derken perdenin önünde tek başına iktidar taklidi yapıp, perdenin arkasına geçince koalisyon hesapları yapmaları seçmen nezdinde hiç de güven verici bir fotoğraf değil.
İşin özeti şu; iktidar hayali bile kurumayan, bu yüzden de bütün umutlarını HDP’nin baraj aşmasına bağlayan CHP ve MHP 8 Haziran sabahı için Türkiye’ye koalisyon kabusu vadediyor.
Ancak unuttukları bir şey var, 3 Kasım 2002 seçimlerinde eski Türkiye’nin koalisyon kabusunu sandığa gömen seçmen o eski günleri hatırlamak bile istemiyor.
Türkiye’nin özellikle 90’lı yıllarda yaşadığı siyasi tecrübe göstermiştir ki, halk yaşadığı uzun kabus dönemlerinden sonra kendini güvende hissetmeyi fevkalade önemsemektedir. Bu yüzden de 7 Haziran seçimlerinde oy verirken Kılıçdaroğlu’nun bakkal hesabıyla yaptığı vaatlere değil, kendini güvende hissedeceği istikrara oy verecektir.