Şovunu yap ve sahneden in

Ünlü iletişimci “Bir gün herkes onbeş dakikalığına şöhret olacak” demişti. Bu iddialı öngörünün ziyadesiyle gerçekleştiği günlerden geçiyoruz.

Çeşitli yaş ve evsaftaki YouTubber’lardan tutun, değişik dijital platformlarda arz-ı endam eden ve yüzbinlerce, milyonlarca defa izlenen, tıklanan ve içinde mebzul miktarda şov unsuru barındıran muhtelif bireysel prodüksiyonlar çağındayız.

Herkesin bir yeteneği var. Herkes bir şeye farklı bakıyor. Herkes bir şeyden çok korkmuş veya kızmış. Herkes birdenbire gülünç duruma düşmüş. Yani artık onbeş dakikalığına değil de onbeş saniyeliğine de olsa gösteri çağının bir parçası/ şöhreti olmanız işten değil. Her şey bir kamera kaydına ve ‘yüklemeye’ bakıyor.

Bütün bunları hatırlamama sebep geçtiğimiz günlerde Hüsrev Hatemi Hocamızın attığı şu tivit oldu: “Müslümanların belirgin bir özelliği kimseyi imrendirmemeğe dikkat idi. Filan restoranda şunu yedük deyüp bir tabak tasviri izhar etmek nedür?”

Yerinde bir hatırlatma.

Yenilip içileni -özellikle de pahalı olanları- resimleyip ilân etmek, eğer işletmenin ticarî faaliyetinin bir parçası değilse biraz tuhaf kaçıyor. ‘Ne kadar çok harcarsa o kadar makbûl insan’ kanaatinin fikr-i sâbit olduğu toplumlarda belki de bazı şeyleri anlamaya çalışmalıyız!

Ekstrem bir yemek, değişik bir bitkisel tad bir noktaya kadar izah edilebilirse de hocamızın bahsettiği ‘Müslümanların belirgin özelliği’ bâbında bu işler biraz nârin işler.

Bu ‘kimseyi imrendirmemeğe dikkat’ hususu inancımızın ve onun şekillendirdiği kültürümüzün değerli bir ayrıntısı. Bu inceliği tahrif sadedinde ‘uçağa atlayıp filan şehre gittim ve şunu yiyip geldim’ tarzı acayip cümleleri siz de mutlaka duymuşsunuzdur. Afiyet olsun, kimi damak sahipleri sahiden de bu tür şeyleri yapmaktadır, yaparlar da. Lâkin sırf bu cümleyi kurmak için bu zahmete girişme zevzekliğini aklım almıyor. Herhangi bir özel ziyaretini ancak iki uçaktaki hizmetkârları ve yardımcıları ile yapabilen kimi çağdaş kralları anlamadığım gibi.

Elbisede de var aynı tutum, oturulan evde, kullanılan arabada, telefonda.

Tamam çok para verip almışsın. Tamam çok acayip tüketiyorsun. Tamam çok mutlusun. Tamam çok farklısın. Tamam şovunu beğendim. İnebilirsin sahneden. Sıradaki!

ByLock

ByLock yazılımının terör örgütünün özel haberleşme sistemi olduğundan artık kimse kuşku duymuyor.

Bu sistemin bulunduğu telefonların sahibinin gözaltına alınması, bu sebeple anlaşılır bir şey.

Fakat sorun şu: bazan haksız, bazan kişisel husûmet sebebiyle, bazan da iftira yoluyla hakkında ihbar yapılan ama hiçbir şekilde konuyla ilgisi bulunmayan insanların, suçsuzluğunu isbat edinceye kadar ayların geçmesi.

Hukukî açıdan gerçekten bir mağduriyet içinde olan insanlar var ve sayıları az değil.

Kendisi Ak Parti’den son seçimlerde milletvekili adayı olan avukat arkadaşımın; komşularının kendi wi-fi şifresini kullanarak yaptıkları görüşme sebebiyle eşinin açığa alındıktan sonra yaptığı hukuksal ve teknik mücadele için nasıl çırpındığını ve sonuçta haklı çıkmanın buruk sevincini yaşadığını biliyorum. Ama herkesin eşi avukat değil.

Sanki şöyle bir refleks de var bu konuda; ByLock ihtimali varsa, hemen teknik çözümlemeyi yapıp ilişik tesbit edilememişse; kişiyi salıvermek veya tutuksuz yargılamak yerine içeri atmak galiba daha risksiz(!) geliyor. Oysa uzun vadede adaletsizlikten daha büyük bir risk yoktur toplum için.

İşkence ikircikliği

Salı akşamı vücudunda işkence izleri olan birkaç kare fotoğraf düştü sosyal medyaya. Şemdinli’de vuku bulduğu iddia edilen olayla ilgili olarak sosyal medya tabii olarak ayağa kalktı.

Kısa süre sonra Hakkari Valiliği bir açıklama yaparak kesinlikle bir işkence olmadığını, fotoğraf karelerinde bulunan kadının da konuyla ilgisi bulunmadığını belirttikten sonra, olayların gelişimini anlattı ve tahkikatın sürdüğünü, konuyla ilgili kusuru olan personel bulunursa haklarında soruşturma açılacağını bildirdi. Ve ekledi: “Bazı haber ajanslarında ve sosyal medyada güvenlik güçlerimizin vatandaşlarımıza işkence yaptığı yönündeki haberler tamamen asılsızdır ve terör örgütünün propagandasını yapma maksadını taşımaktadır.”

İşkence kelimesiyle yatıp kalktığımız 90’lı yılları unutmadık.

Bakmayın şimdi işkence kelimesini kimsenin hatırlamamasına. O yılları bilenlerin bu kelimeyi duyar duymaz verecekleri tepki aşağı-yukarı bellidir.

Dolayısıyla bu hassasiyeti anlamak lâzım.

Ancak Valilik açıklamasındaki propaganda iddiasının da net olarak kamuoyuna açıklanması, bir mizansen veya bilgi yanlışı varsa, bunun hiç olmazsa teknik olarak ânında fâş edilmesi gerekir. Daha geçen hafta sınırda Suriyeli mültecilere yapılan muamelenin görüntüleri ve resmî makamların açıklamaları hafızamızda çünkü.

‘İşkenceye sıfır tolerans’ ilkesini ihlâle sıfır tolerans.

ANONS

Maksimum kâr oranı açıklayan Botaş’tan, âcil doğalgaz indirimi bekleniyor.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum