Dinimizi istismar eden örgütler!

İslam ülkeleri tarihlerinin en fakir günlerini yaşamıyor…
İslam ülkeleri siyasi tarihlerinin en tecrübesiz ve imkansız döneminden geçmiyor…

İslam ülkeleri insan malzemesi olarak tarihinin en verimsiz zamanlarından da geçmiyor…

Ama İslam ülkeleri ve topyekün İslam dünyası, tarihinin en acı günlerini yaşıyor.

Zenginlik, birikim ve hatta geçmişle kıyaslandığında insan kalitesi açısından bile en iyi dönemini yaşayan bir coğrafyanın içinde bulunduğu hal kabul edilebilir, sindirilebilir değildir. İtiraf edelim, savaşa, ölüme, acıya ve kedere doymuyoruz…

***

57 ülke halklarının pek azı mutludur ve pek azı geleceğinden endişe duymadan hayat sürebiliyor. Esasen, akan kanın yanında İslam adının bir fobi olarak gezindiği dünyada yaşamaktayız ki, bu atmosferde kimsenin mutlu olabilmesi de mümkün değildir.

İslam ülkelerinde ne Batılı anlamda demokrasi, ne de İslami anlamda şura ve meşveret kurumları işlemektedir. Birkaç aksak örnek hariç, toplumun menfaati kavramı bütünüyle bir kenara itilmiş ve rejimlerin kendilerini koruma motivasyonları dışında bir devlet yönetimi geleneği oluşmamıştır. Birçok ülke, otokrasi ve monarşiyle yönetilmekte ve bu rejimler doğrudan Batı tarafından desteklenmektedir. Böyle olduğu içindir ki Arap Baharı gibi muazzam bir demokrasi fırsatı heba olup gitmiştir.

Bu coğrafyada şeffaf ve denetime açık rejimler ve bürokratik yapılar bulunmamaktadır. Sivil toplum gelişmemiş, basının kurumsal teşekkülü halen erken seviyededir.

***

Rejimlerin çoğu bir piramit düzeni halinde her biri bir üstteki tabakayı koruyan ve en nihayet tepedeki lider veya lider kadrosunu taşıyan kemikleşmiş sarsılmaz yapılardan ibarettir. Her bir çıkar tabakası bir alt ve bir üst tabaka tarafından sıkı sıkıya baskılanmakta böylelikle de rejimler hiçbir şekilde çözülememektedir.

İslam dünyasının ilaveten bir aktüel ve dramatik meselesi de din adına yapılan şiddet ve teröre karşı açık ve inandırıcı mesafe koyamamaktır. Sadece IŞİD değil, coğrafyamızın birçok bölgesinde ya mezhepler arası ya da azınlıklara karşı din adına ama gerçekte dinle alakası olmayan ağır bir şiddet uygulanmakta ve bu durum onyıllardır sürmektedir.

İstanbul’da Türkiye’nin ev sahipliği yaptığı İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinde terör ve teröre karşı mesafe koymanın önemi defalarca zikredildi. Bu sorunla dünyanın her yerinde muhatap olan Cumhurbaşkanı Erdoğan da teröre karşı kesin ve samimi bir hassasiyet gösteriyor. Cumhurbaşkanı, ABD ve Avrupa’da kullandığı “dinimizi istismar eden örgütler” kavramını zirvede de kullandı. Doğru…

***

Bir doğru daha var... Arap ve İslam dünyasında daha fazla demokrasi olmadan ve daha şeffaf yönetimler kurulmadan din istismarı sürecektir. Sonuçta toplumları, siyasetten ekonomiye, yargıdan sivil hayata kadar adaletsiz yönetmek, dışarıya kapatmak ve baskı altında tutmak da apaçık din istismarıdır. Yapanların devlet sıfatı taşımaları gerçeği değiştirmez…

Yakın ve uzak coğrafyada devlet görünümlü birçok istismar rejimi bulunuyor. Bu rejimler demokratikleşmedikçe; Filistin’den Myammar’a Irak’tan Suriye’ye acılar dinmeyecektir, küresel İslamofobi bitmeyecektir.

Bunu bilelim de tarihin en zayıf döneminde olmadığı halde İslam dünyasının neden en acı dönemini yaşadığını anlayalım.

YORUMLAR (10)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
10 Yorum