Referandumu bir düşünelim

Evvela, milletvekillerinin dokunulmazlık bahsi üzerinden kimse kimseyi vatanı daha az sevmekle itham etmesin. Kimse de dokunulmazlıkların kaldırılmasına taraftar diye kendisini vatanperver ilan etmesin. İkisi de değil. Esasen meselenin vatan sevgisiyle de alakası yoktur. Üstelik, Türkiye’nin daha önce, 1994’te deneyip geride hiç de iyi hatıralar bırakmadığı bir işten bahsettiğimizi akıldan çıkarmayalım. O vakit bu işi hiç sevmediğimiz “koalisyon modeli” yapmıştı; bunu de ekleyelim. Faydası olmamıştı; olmadığı gibi geride onarılması gereken bir tahribat kalmış ve hatta geriye dönüp dönemin siyasetine hakaretler yağdırılmıştı.

Demek ki hafıza-i beşer sadece nisyan ile değil aynı zamanda öfke ile de malul. Kürt meselesi bize bunu söyletiyor.

***

Bugün de artık Meclis’te sona gelindi, nihai oylama yapılacak. Bazı HDP’li vekillerin ilgili davalardan dokunulmazlıklarının kaldırılması da hukukidir. Siyaseten faydasız olmakla birlikte hukukidir. Yani, sözleriyle olmasa da fiilleriyle yargılanmayı hak etmiş olanları vardır. Bazıları bunu temin için ellerinden geleni yapmışlardır. Buna kimse itiraz etmiyor.

Meselenin bir başka yönü de şudur. Dokunulmazlıkların kalkması HDP ve PKK’nın işine çok yarayacaktır. Ellerine, senelerce kullanacakları bir mağduriyet fırsatı verilmiş olacaktır.

Bunu da geçelim… Zira, siyasi fayda münakaşasını geride bırakalı çok oldu. Mesele toplumun hissiyatını fazlasıyla kabartacak aşamaya geldikten sonra konuşmanın faydası yoktur. En baştan bu girişime kerhen de olsa destek veren CHP dahil siyasi irade bir karar vermiştir. Bunu da tartışmak için vakit geçtir.

Ancak, bazı şeyler için değil…

***

Kürt meselesinde bugüne kadar bütün önemli kararlar asker ve siyaset eliyle alınmıştır. Yani, her ne karar verilmişse bunu “devlet” vermiştir. Kürt’ü Kürt olarak tanımayan da sonra dönüp bu inkar yüzünden ondan özür dileyen de devlet olmuştur.

Savaş da barış da çatışma süreci de çözüm süreci de hep devlet eliyle tahakkuk etmiştir.

Tek parti yıllarında asimilasyonu deneyen de 2000’li yılların ardından birlikte yaşamayı isteyen de devlet olmuştur.

Yanlışı da doğruyu da devlet yapmıştır. Hata de sevap da devletin, devleti yönetenlerin olmuştur.

Bununla birlikte, uzak vadede bir asra, yakın tarihte yeni formuyla ise 30 küsur yıla bağlı olan Kürt meselesinde ufak tefek taşkınlıklar hariç hiç olmazsa millet birbirine karşı getirilmemiştir. Ölümlü, kanlı ve acılı tecrübeye rağmen bu da övünülecek bir husustur.

***

Gelin bunu devam ettirelim. Meclis, 367’yi bulsun; CHP kendi adamlarını ikna etsin dokunulmazlıklar halka gitmeden kalksın. Bulunamazsa bile büyüklük AK Parti’de kalsın ve referanduma götürmek yerine iktidar partisi MHP ile birlikte geri dönüp sabırla tek tek ilgili dosyaları Meclis’te oylasın. En az hasarlı, en iyi yol budur…

Dokunulmazlık gibi, Meclis’in en nihayet 276 ile de halledebileceği bir mevzuda referandum gibi ağır bir hamlenin lüzumu yoktur.

Neticede, tarihi bir meseleden bahsediyoruz ve yarın çatışma bittiğinde şartlar muhakkak surette değişecektir. Yine “devlet” Kürt meselesinde ya dondurucudaki çözümün buzlarını çözecek ya da başka enstrümanları devreye sokacaktır. O gün geldiğinde, dokunulmazlık için sandığa taşınan ve işin içine ilk kez “bilfiil” dahil edilen millete dönüp söylenecek söz bulmak da ikna etmek de zor olacaktır.

***

Bir oyla sorun çözülecekmiş umuduyla bütün ülke sandığa taşınmasın. Millet zaten, dün çözüm için bugün de mücadele için açık çek vermiştir. Orada bir problem yoktur… Hal böyleyken, üç-beş ya da onbeş hadsiz vekilin davasını çözmek için ülkeyi topyekün sandığa götürüp, Türk-Kürt davasını kaşımanın, sandık sonucuyla gerilim üretmenin ne gereği vardır?

Allem edelim kallem edelim, bu meseleyi Meclis’te çözelim de zaten acılı, hüzünlü, tedirgin hafızalarda geride telafisi zor bir travma daha bırakmayalım.

Yeni Başbakan hayırlı olsun16-05/19/screen-shot-2016-05-19-at-212105.png

Ahmet Davutoğlu’nun vedasından sonra AK Parti Genel Başkanlığı ve dolayısıyla başbakanlık koltuğu için en uygun isim Binali Yıldırım’dı. Beklenen, tahmin edilen ve anlaşıldığı kadarıyla üzerinde ağırlıklı mutabakat da sağlanan isim olarak Yıldırım ipi göğüsledi.

Binali Bey, başarılı bir bakanlık geçmişinden geliyor ve birçok eserde imzası bulunuyor. AK Parti iktidarlarının tamamında Erdoğan’ın yanında bulundu, devamında Davutoğlu kabinesinde görev aldı. Büyük bir tecrübesi olduğu ortadadır. Yeni Başbakan Yıldırım, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yakın yol arkadaşlığı ve siyasi tecrübesini harmanlayarak kendi üslubunu bulacaktır. Nitekim, ilk konuşmasında da tarzını ve yaklaşımını yansıtmıştır.

Başbakanlık dünyanın her yerinde ama özellikle Türkiye’de zor bir görevdir. Binali Yıldırım’a bu zor ama önemli görevde başarılar diliyoruz. Türkiye için de hayırlı olsun.

YORUMLAR (14)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
14 Yorum