Rantiyeciler-Rantçılar

Haberlerde, ekonomi yorumlarında her daim duyduğumuz bir kelime var: Rant. Çok sık kullanılıyor. Bazı yorumcular olumlu bazıları ise adeta hakaret hatta bir suçmuş gibi bu kavramdan bahsediyor.

Nedir bu rant? İn midir, cin midir, dost mudur düşman mıdır? Bir inceleyelim…

Kelime olarak rant, latince reddere yani geri almak kelimesinden gelir. Verilen bir mala karşı geri alınan fayda gibi düşünülebilir. Fransızca ve İngilizce gibi dillerde rent, rente gibi sözcükler olarak bulunur. Kira geliri, faiz geliri gibi anlamlarda kullanılır. Randıman kelimesi de aynı kökten türer.

Daha günlük bir dille söylesek belli bir emek sarf etmeden bir mülk ya da mal üzerinden elde edilen gelirdir.

İktisatta rentabilite kelimesi karlılık ya da verimlilik gibi anlamlar da kullanılır. Özetle, aslında teknik bir terimdir. Kaldı ki ne faiz ne de kira geliri yasadışı ya da ayıp değildir.

Peki o zaman nedir bu kavramı bu kadar sorunlu, tartışmaları hale getiren? Sebebi rant kavramının ülkemizde -birçok teknik terimin olduğu gibi- politize edilmiş olmasıdır.

Rahmetli Erbakan Hoca, siyaseten kızdığı her akıma, her kişi ya da görüşe rantiyeci diye saldırırdı. Sol cenahta ise bu kavramın en sık kullananı yine rahmetli Mümtaz Soysal Hoca idi. Kendisi de özelleştirme, serbest piyasa ekonomisi taraftarı olan kişilere rantçı diye yafta yapıştırırdı.

Rantiyeci, rantçıya karşı... Film adı gibi. Ekonomiye bir bilim değil de siyasi bir araç diye bakan zihniyettir bu. Her konuyu ideolojik olarak politize eder, akıl ve bilimle değil, siyasi saiklere göre yaklaşır. Doğrular değil sloganlar önemlidir.

Kanal İstanbul tartışmaları ile rant ekonomisi kavramı bugünlerde yine revaçta. Kanal’a karşı olanlar bu projede maksadın deniz trafiğini rahatlatmak değil, Kanal etrafında oluşturulacak inşaat rantı olduğunu söylüyorlar. Ulaştırma Bakanı da bu projenin rant amaçlı olduğunu söyledi, ama ülkeye gelir getirecek olumlu bir şekilde.

İnşaata dayalı ekonomik model, son on yedi yılımıza damga vurmuş durumda. Daha önce işadamları, Daron Acemoğlu gibi bilim adamları bunun sağlıklı bir model olmadığını defaten dile getirdiler.

Mega projeler adı ile çimentoya, betona bir dünya para gömülmüş durumda. Bunların çoğunun ise bırakın ticari geri dönüşünün olmasını, geçiş garantileri adı altında hazineye getirdiği ek yükler var.

Yanlış anlaşılmasın rantı yani geri dönüşü olmayan bir ekonomik model olmaz. Ancak eldeki kaynakların katma değeri fazla olan, ihracata katkı yapan, Ar-Ge odaklı modeller olması önemlidir. Bugünkü Dünya’da özellikle teknoloji ve çevre duyarlılığı olan projelere yatırım yapmamız gerekli. Gelirimiz artabilir ama verimlilik ile beraber artması en kritik nokta.

Çin’in Bir Kuşak Bir Yol Projesi ülkemiz dahil bir çok ülkenin kapısını çalacak, o zaman aradaki rekabet çok daha kızışacak, verimlilik, maliyet gibi konularda farkı kapatmamız çok daha zorlaşacaktır.

Maliye ve Hazine Bakanı Sayın Berat Albayrak sene başında yaptığı bir konuşmada “İhracata ve katma değerli üretime dayalı büyüme için kaynaklarımızı özellikle bu alanlarda değerlendirmeye ve üreticilerimizi desteklemeye devam edeceğiz” şeklinde bir beyanatta bulundu. Dileriz ki öyle olur.

Kanal başta olmak üzere bir çok mega projeye harcanacak para, ülkemizin sanayi, teknoloji ve tarım alanlarına harcansa neler fark eder, ne katkılar sağlanır, bunu da hesaba katmak lazım.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum