Güneşin şehri Van

Nicedir içlenirdim. Dağ zirvelerine yığılmış kar beyazlığına dalıp faniliğin değil varlığın içinde kaybolmak isterdim. Uçak İstanbul’u geride bırakıp Van’a yaklaştıkça ve sabah mahmurluğunun uyuşuklukları kayboldukça o müthiş armağana kavuşmakta gecikmedim. Dünyada alışkanlık kadar tekdüzelik de insanı perişan eder. Büyük kentlerin karmaşası da aslında tekdüzeliktir. Oysa şu dağların zirvelerinden aşağılara birer vakit kökü gibi saçaklanarak inen vadiler, saf beyazlığın ruhu emziren musikisi bu yapay ve hesaplı düzeni bozarak bize yepyeni bir neşve sunar. Van’ın öteden beri ülkenin en ışıklı şehirlerinden olduğunu, güneşin açısının gölün sodalı suyu sebebiyle daha bir billurlaştığını bilirim. İçimde uyanan coşkuyu aşağıda gördüğüm kar sanatının cilveleriyle yatıştırdım. Kar denilen varlığın kanatlı kokusunu camın arkasından da olsa içime çektim. Çok yüksekteki krater gölüne ellerimi uzattım. Sonra da o büyük suya, gölün gökyüzüne daldım. Beyaz maviye el verdi, ışık gökyüzünde güvercin olup takla attı. Nihayet uçak karla donanmış alana şevkle kavuştu. Bizi şehrin sinesine saldı.

Tekrar, niçin buradaydım? Her seferinde neden buraya gelmeye can atıyorum?

Sait Arslan, Muhammed Yılmaz, İsmail Türel, Evin Baytar, Sevgi Boztoğan, Muhammed Erörs, İlknur Aydın, Zeki Altın, Simeya Işıkoğlu. Önce bu isimleri anmalıyım. Her biri, kitap, yazar, şair sevgisi ile dopdolu insanlar... ‘Van’ı edebiyatın başkenti yapacağız’ mottosu ile yola çıktılar ve bir süredir şair ve yazarları bu şehre davet ediyorlar. Genç nüfusun hayli yoğun olduğu bir şehir burası. Farklı mekânlarda ve programlarda edebiyat sevgisini gençlere aşılamak, Van’ın uzaklığını ortadan kaldırmak niyetindedir. Her cinsiyet, yaş ve dönemden şair ve yazarlar gençleri karşılarında görünce seviniyorlar. Nicedir büyük kentlerdeki okur- yazar buluşmaları da ciddi bir etkileşim düşüşü yaşıyor çünkü. Benim de katıldığım ‘Üvercinka’ kültür sanat merkezine gelen gençlerin gözlerindeki ışık ise, güneşin insan hâlini telkin etti. Bir şehirde kayyumların, valilerin, devlet elinin güdümlü tercihi dışında tamamen sivil ve etkin kültür buluşmaları gerçekleştirilebilir. Van Edebiyat Mahfili’ni kuran gençler bunu çoktan başarmışlar. Farklı sponsorlar vasıtasıyla da Van’ın iç etkileşimini harekete geçirmişler.

Van’ı saran kar beyazlığı kentlerin tereddüt kadar kendi tekrarına kapılan tekdüzeliğinden çıkmak için ayrı bir ışık yaydı içime. Her yönden yeme içmeye meraklı insanların yaşadığı bu şehirde yöresel lezzetlerin tadına varırken, farklı insan ve kent hikâyelerini de dinledim. Ev ve kira fiyatları burada da yükseliyor. Pahalılık her yeri sarmış durumda. İnsanlar arayıştalar ama ne yöne bakacaklarını bilmiyorlar. Etek dağının keskin görüntüsü bazen bir yüz kesiği gibi seslere batıyor. Özellikle Nevruz tatili sebebiyle İran’dan yoğun bir turist akını var ve şimdilik ekonomiyi onlar çeviriyorlar. Urartu’lardan beri tabiatın uygarlık kurmak için cömertçe kendini sunduğu bu bölge biraz da geleceğin belirsizliği ile çevrili. Sanayi yok, tarım ve hayvancılık plandan yoksun. Zaten girdiler el kol bağlıyor.

Oysa, Van’dan çıkıp Edremit’e vardığınızda biraz daha ferahlayıp umutlanırsınız. Gevaş ve çevresine can veren Artos dağı şairin ‘dağ görgüsü’ sözüne göz kırpar. Bu kış öylesine kar bürümüş ki eteklerinden zirvelere kadar katman katman umut yükselir. Su, su, baharla coşacak ve gül kadar çevredeki toprağı da besleyecek su. Şeftalinin tadına, elmanın kokusuna, bağın neşesine bostanın teravetine sızacak sudur bu beyaz kaftan. Gevaş iskelesinden Ahdamar adasına yol alırken inci kefali tutan balıkçılara rastlarsınız. Göl çevre dağlardan yansımalarla her an cilveleşir. Ahdamar’a adım attığınızda ise saklı bahar duygusu, badem ağaçlarına yuvalanmış yaşama neşvesini duyarsınız içten. Bu görüp yaşadığınız edebiyat, idealist insanların fedakarlıkları sayesindedir. Şairi, yazarı sadece okurla değil Van’ın yüzleriyle de buluştururlar.

Okurlarla buluşacağınız salona girdiğinizde merakın toprak altında yeşermeye çalışan tohum misali size yöneldiğini hissedersiniz. Sorular samimidir. İmza ve fotoğraf faslı aile duygusu havası yaratır. Özel sorular, istekler, şiir ve edebiyat içi mahremiyetler. Bunlar güzeldir. Nemrut Krater Gölü’nün gözü ne kadar derin bakarsa size insanlar da öyle derin bakarlar. Kış, kar, soğuk bunlar yük değil birer hayat efektine bürünür. Öyleyse, dersiniz, merhaba ‘edebiyatın başkenti’ olmayı çoktan hak etmiş şehir. Teşekkürler isimsiz kahramanlar. Geleniniz gideniniz çok olsun. Güneşiniz batmasın. Şiiriniz hiç dilden düşmesin.

YORUMLAR (8)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
8 Yorum