Her devrin memnunu…
Tek bir yaş grubuna sığdıramayız onu. Genci de bulunur orta yaşlısı da. Kadınına da rastlanır erkeğine de. Bir karakter, meşrep hatta tercih sayamayız halini. Olsa olsa tıynetin saçağında gölgelenen bir ebedi tip kabul ederiz varlığını. Sadece bir mesleğe de hapsedilemeyeceği gibi çok belirgin fiziki çizgileri de yoktur. Yere çok iyi gizlenmiş yuvalar benzeri tam ayağınızı basacakken bir kuş havalanması cinsinden uyum yeteneği vardır. Hatta bazen arsız sarmaşık donunda, uzaktan bakıldığında yapışıp tırmandığı ağacı gölgede bırakmışçasına salınıp durur. Her devrin memnunu bir sihirli soyaçekim kanununun içinden gelir adeta. Şeceresini çıkarmaya kalksanız başarı gösteremezsiniz. Soyu sopu karışır. Bazen hızla yerinizden kalktığınızda çok iyi temizlenmiş cam kapılar misali birden ona çarparsınız da kendinizi suçlar, nasıl nasıl görmedim dersiniz. Beklenmedik yerde umulmadık kıyafetle çıkar karşınıza her devrin memnunu.
Bakmayın ayrıca ikide bir kurduğu şikayet cümlelerine. Onca memnuniyet içinde omzuna aldığı mutluluk şalı kıskanılıp da çekilmesi diye böyle davranır. Çok varlıklıların her demde yokluk yokluk diye mırıldanmaları benzeri o da huzuru kaçmasın ister. Kaş göz işareti yapması, burnunu istemsizce sağa sola kıvırması da bu sebepten. Otursanız dizlerini döve döve ağlayacak felekten, zamandan, belediyeden, mevsimlerden, hükümetten velhasıl her şeyden dert yanacaktır. Her devrin memnunun şaşmaz karakteridir bu. El altından, dereden tepeden, köşe bucaktan, tatlı sözler, dikkat çekmez kıyafetlerle yol alacak samana bile duyurmadan suyu yürütecektir. Pes denir böylesine. Bravo. Kutlarız. Ne büyük başarı. Hiç dert yokmuşçasına günü geçirmek, şurada burada kopan kıyamete aldırmadan ömür tüketmek her faninin harcı değil. Gel şu yoksullara, çaresizlere, emeğinin ışığında dönüp duranlara anlatıver maharetlerini. Yok yok diyecektir, ben ne bilir ne anlarım, cehalet bile görse beni yüz çevirir. Yanında yöresinde hayat vermez. Ben faniler içinde en fani kişiyim. Beni gören yokluğun heykeli sanır.
Herkesin dilediğince davranıp yaşamaya, dilediği vakit yatağa girip istediği saat uyanmaya, neyi yiyip içeğini seçmeye hakkı vardır. Her devrin memnunu olmanın bundan ne farkı olabilir diye soranlar olacaktır. İnsanın tercihleri kendisinin olduğu için o tercihi yapan da bizzat kendisi olur diyenler de çıkacaktır. Bu, üst örtme, masum ve makul gösterme yetmedi onay verme hamleleri bir dereceye kadar işe yarayabilir ve her devrin memnununu biraz olsun rahatlatabilir. İş insani erdemlerden sıyrılıp da bencilliğin ve adam sendeciliğin çemberine girdiğinde o çemberin etrafında söz geçirmez bir koruyucu tabaka da oluşabilir. Yine sakince sorup akıl yürüttüğümüzde ferdi çürümelerin ve toplumsal çözülüşlerin kalbinde atan nedir? Kişi kendi hakikatiyle yüzleşmeyi göze alamayıp da dışarıya, sokağa, hayata kadife bir maske ile çıktığında tam olarak ne olur? Bir kimsenin hiç olduğu yerde bir toplum tam var olabilir mi?
Her devrin memnunu eğer kendi derdinde bir köşede emeği ve niyetiyle dursaydı ve kendince geliştirdiği bir tevazuyla dünyanın hayhuyuna yüz çevirseydi ona kim bir şey söyleyebilirdi? O mitingten bu toplantıya şu buluşmadan bu geziye katılıp rengi, sesi, boyu, yöntemi, yolu fark etmez, güç devşirip ikbal ve mal üleştirenlerle yan yana gelip fotoğraf çektirmeseydi kimin dikkatini çekerdi? O hiçbir yerde bulunmuyor hiçbir eteğin ucundan tutmuyor, hiç kimseden kaş göz işareti beklemiyormuş edasıyla ambarının hesabını tuttuğu kaşlarından sarkarken görünmezliği mi arzu ediyordu? Ya öyleyse hemen yanına iki benzeş yanaştığında dili şelale olup neden saçaklanır? Kahkaha alkışı, espri akıl yürütmeyi, kumaş serip usta makas hareketleriyle biçmeyi pek becerir neden?
Her devrin memnunu kendince iç ontolojiler, zorunluluk gerekçeleri geliştirmekte ustadır. Ben yapmazsam başkası yapacak ben kapmazsam öteki tutacak ben söylemezsem öteki konuşacak, bak, bak onlarla ben bir miyim? Bendeki ünsiyet, samimiyet, iyi niyet, yardımlaşma duygusu, fedakarlık kimde var diyerek başarısının yastığına yaslanacaktır. O olmazsa kim olacaktır o kötüler o bulunmazsa kim gelecektir başa bilinmez olsa bile o, anın, elinde terazi tutmanın, güç, iktidar, para pul tutmanın övüncüyle gerine gerine yürüyecektir. Dostlarının en cömerti olmak hasebiyle de el üstünde tutulsun isteyecektir.
Her devrin memnunu devenin kininden, kurdun ayazda aldığı yaradan, karganın aklından, ekmeğe can veren buğdayın yetiştiği tarladan dem vurarak bazen değerinin bilinmediğini dillendirecek bazen de derviş postuyla sessiz sessiz oturacaktır. Onlara alkış tutacak meraklılar onlarda hikmet bulacak sevdalılar, aşk ve dava düşkünleri, dünya nizamcıları, dağ tırmanıcıları bostan korkuluğu misali bekleyip duracaklardır. Her devrin memnunu olmak da bir istençtir ve çokça ona teşne olanlar hakkı olan sıranın artık kendisine gelmesini bekler.
