Hikâyede herkese bir rol lazım

Yuval Noah Harari, “Sapiens” kitabında, insanoğlunun on binlerce kişiden oluşan şehirler kurmayı ve milyonlarca insanı yöneten imparatorluklar oluşturmayı nasıl başardığı sorusuna “kurgunun ortaya çıkmasıyla” diye cevap veriyor.  Harari’ye göre bir topluluktaki insan sayısı yüz elliyi geçtikten sonra başarılı, sürdürülebilir bir iş birliği, ancak herkesin inandığı bir “hikâye” ile mümkün olabiliyor.  

Birbiriyle ilgisi olmayan yüz binlerce hatta milyonlarca insanı aynı ortak hedefi gerçekleştirmek üzere peşlerine takıp sürükleyebilen liderlerin başarısı, kitleleri hikâyelerine inandırabilmelerinde yatıyor.  

Yakın zamanda yapılan psikometri çalışmaları gösterdi ki insanlar akıllarından ziyade duyguları ile motive ediliyorlar. Büyük toplumsal hareketleri mümkün kılan “hikâyeler” insanları akıllarından çok duygularından yakalıyor. 

İyi hikayeler, insanları “sarıp sarmalayıp” içine alır, heyecan verir. İnsanların “hayali” de olsa bir “cemaatin” has mensubu olduklarını hissetmeleri, o cemaatin “hikâyesine” duygusal olarak daha çok yatırım yapmalarının yolunu açar.  

Karizmatik liderler de anlattıkları hikâyenin pasif dinleyicilerini,  “aktör” pozisyonuna terfi ettirerek hikâyelerinin içine çekiyorlar.  

Böylece kendilerini hikâyenin önemli bir kahramanı gibi hissetmeye başlayan fertler “adanmış” birer “dava adamına” dönüşüyorlar.  

Durkheim, bir asır evvel, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte iş bölümü ve toplumsal dayanışma modellerindeki değişime dikkat çekmişti. Birçok ülkede intiharları incelemiş, bunların en azından bir kısmının, insanların yeni teşekkül eden sanayi toplumuna intibak etmede zorlanmalarından kaynaklandığını ortaya koymuştu. 

Durkheim’ın tespit ettiği “değişen topluma intibak” çabası, Harari’nin perspektifinden bakıldığında “yeni hikâyede kendine bir rol bulmaya çabası” olarak anlaşılabilir. 

Bunun olabilmesi için kişilerin ortak hikâyeye katacak bir şeylerinin olması gerekiyor.  

Durkheim, uzmanlaşmanın kaçınılmaz hâle geldiği şehir hayatında “mesleklerinin” (yani toplumsal hayattaki fonksiyonlarının) insanları toplum nezdinde değerli kılacak, onların hayatlarına anlam katacak başat unsur olacağını düşünmüştü.  

Geçtiğimiz asır boyunca Durkheim’ın öngörüsü büyük oranda doğrulandı ama 21. asrın başlarından itibaren baş döndürücü bir hız kazanan teknolojik gelişmeler (bilgisayarlar, internet, akıllı telefonlar, drone’lar, otonom arabalar, robotlar) birçok insanın icra ettiği meslekleri gözden düşürmeye, anlamsız kılmaya başladı. 

Artık vasıfsız iş gücüne duyulan ihtiyaç hızla azalıyor. Günün gözde meslekleri çok nitelikli bir eğitimden geçmeyi, dil bilmeyi, belli alanlarda uzmanlaşmayı, keskin bir zekâ ile yahut çalışkanlıkla temayüz etmeyi gerektiriyor ama insanların pek çoğu bu niteliklerden mahrum! 

Dolayısıyla insanlar gitgide, geçtiğimiz asra damga vurmuş “ortak hikâyenin” dışına itiliyorlar. 

Popülist liderler için bu kriz “harika bir fırsat”! 

Herkesin aranan bilgi ve becerilere sahip olma şansı yok ama istisnasız herkesin eşit seviyelerde sahip olduğu bir şey var: “duygular”. 

Ortak hikâyeye aktif şekilde katılarak aktörlük konumuna yükselmek isteyen ama ellerinde duygularından ve doğuştan getirdikleri kimliklerinden başka bir şey olmayan kimselerin “temsilciliğine” soyunan popülist liderler, hemen alternatif bir hikâye anlatmaya koyuluyorlar: “Üzülmeyin. Siz zaten kimliğinizden ötürü çok kıymetlisiniz. Üstüne üstlük elinizde son derece saygıdeğer hisleriniz var. Mesela düşmanlarımıza yönelen öfke ve nefretiniz, onlardan yana duyduğunuz korkularınız ve endişeleriniz, davamıza adanmışlığınız ve sadakatiniz çok ama çok kıymetli” diyorlar. 

İnsanların en öncelikli beklentisi elbette karınlarının doyması ama o sağlandıktan hemen sonra herkes hayatına mânâ katacak ortak bir hikâyeye dâhil olma derdine düşüyor. Hatta zaman zaman hikâye öylesine sarıyor ki, bazıları açlıklarını dahi unutabiliyor. 

Yeni bir “hikâye” ile toplumun karşısına çıkmayı planlayan liderlerin, bahsettiğimiz halk kitlelerini “oyuna katmanın” bir yolunu bulması gerekiyor. 

 

YORUMLAR (15)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
15 Yorum