Biz de Lale Devri çocuklarıyız

1718’den başlayarak 1730’a kadar süren Lale Devri, lale çiçeğinin Osmanlı sanat ve kültüründe popülerleşmesiyle birlikte döneme ismini verdi...

İmparatorluk adına görece bir istikrar ve barış süreci olduğu kadar aynı zamanda Avrupa etkisi altında tanzimlenmiş bir modernleşme yansıması olarak kültürel ve sanatsal bir gelişme dönemiydi.

Lale, ilk olarak Osmanlı İmparatorluğu'na 16. yüzyılda tanıtıldı ve hızla ilerleyen bir süreç içerisinde zenginlik ve güzelliğin simgesi haline geldi. 17. yy’da daha da belirgin hale gelerek sanat, tekstil ve mimaride yerini almaya başladı.

Elbette dönem itibariyle kültür ve sanat anlamında büyük bir kemâlâta erişildiyse de zamanın en dikkat çekici yanı lüks ve şatafatlı hayata dolayısıyla israfa odaklı bir hayattı.

Lale Devri’ne ait bu şaşaa en çok inşa edilen gösterişli saraylarda, bahçelerde ve kamu binalarında yansıtıldı. Seçkin sınıf genelde lale ve diğer çiçeklerin imge olarak belirdiği ayrıntılı sanat tarzlarıyla ilgilendi. Bu zevk, gösterişli yaşam tarzlarına ve oldukça masraflı toplantılara, görsel şölenlere de zemin hazırladı.

Tabii dönemdeki etkinin en önemli müsebbiplerinden birisi Avrupa’da bir hayli zaman geçirmiş, fikriyatından, modasından, yaşam şeklinden oldukça etkilenmiş Damat İbrahim Paşa’ydı. Haliyle bu etkiyle birlikte Osmanlı kültüründe de Avrupa etkisine doğru bir kayma görüldü.

Saray artık Avrupa tarzı giyime, müziğine ve sanatın hemen der dalındaki etkisine hakim bir anlayış geliştirdi.

Lale devri sadece kültürel ve sanatsal gelişmenin değil, aynı zamanda imparatorlukta göreceli bir barış ve istikrarın da hâkim olduğu bir dönemdi. Zaten imparatorluk bir önceki yüzyılın büyük bir bölümünde savaşlar ve çatışmalarla boğuşmuştu. Haliyle bu nekahet süreci askeri seferlerde azalmaya aksi vaziyet olarak da diplomasi ve ticarete odaklanmaya olanak tanıdı. Ancak bu odak zamanla lüks ve israfa evrildi. Yeni tarz-ı hayat saray eşrafının çok hoşuna gitse de kasa boşalıyordu ve her lüksün gözler önünde yaşanması halkta bir tepki yaratmaya başladı.

Dolu kasanın zaman içerisinde bu savurganlıkla birlikte boşalması, akabinde alışılmış bu lüks, makamın ve mevkiinin devamı için yönetici sınıfına dair yolsuzluk söylentilerini arttırdı.

Fazla uzatmayalım, süreç sonunda III. Ahmet devrildi ve 1730'da dönem sona erdi.

Devir, sanat ve kültür anlamında yapılmış yeniliklerle Osmanlı tarihinin en entelektüel dönemi olarak anılsa da sürecin yönetici sınıfa karşı bir tepkiyle sona ermiş olması manidardır.

Yol ve köprüler yapmak yetmiyormuş demek ki…

Devlet hazinesini israf etmek, halkın refahı yerine başka kulvarlarda harcamak, var olan mevduatı zamanla yitirmenin sonucu olarak devalüasyon oluştu.

Yani, Osmanlı aristokrasisi saflarının önceliğinin tadını çıkarırken, halk, yeniçeriler devalüasyon içindeki malların yokluğundan mustaripti.

Nepotizm…

Damat İbrahim Paşa akrabalarının Osmanlı bürokrasisine terfi ettirilmesi toplumun sabrını zorlayan bir diğer husustu.

Bu kadar girizgahtan sonra…

Yakın zamanda dünya siyasi hayatının en uzun süre iktidarda görev almış siyasetçilerinden Bangladeş başbakanı Şeyh Hasina da istifa etti daha doğrusu istifa etmek zorunda kaldı.

Çünkü kayırma, nepotizm, liyakatsizlik canı burnundaki ülke halkının bardağını taşıran son damla oldu. Gazi yakınlarının %5’lik dilimle kamuda istihdam edilmesini öneren kanun tasarısı halkı çileden çıkardı ve devlet memurluğuna alımlarla ilgili yasa değişikliğine karşı protestolar zamanla hükümet karşıtı eylemlere dönüştü.

Ve artık Hasina’nın yeniden iktidar göremeyeceği çok belli…

İsraf ve nepotizmin olduğu siyaset iflah olmuyor, bir gün geliyor sonu geliyor…

Kendi tarihimizden, yakın dünya tarihinden örneklerle israfın ve nepotizmin yaşayan en refah toplumda olsa bir karşılığı olmadığını ve yolun sonunu koşar adımlarla getirdiği örneklerle mülhem bir vakıa.

Ne başka bir yetkili ve daha iyi bilen yokmuş gibi damatların yönetici sınıfına getirilmesi, ne yönetici çocuklarının yönetişteki ve seçim hamlesiyle yapılmış yanlışların faturasını iktidara kesmesi halkın zihninde makes bulmuş hareketler değil.

Bugüne kadar inşaat sektörünün gelişmesine yönelik her adımımız itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor.”

Aslında itibarsızlaşan inşaat sektörünün yaptıkları değil; payın belirli gruplar içerisinde üleştirilmesi. Önemli husus da önceliğin artık inşaat ve türevi üretimlerin olmadığı. İktidarın konunun bu kısmıyla ilgilenmediği çok açık. Oysa konunun kavranması çok ama çok elzem…

Zaten ortada ne Lale devri estetiği ne de döneme vurulmuş bilimsel ve edebi eserler, çeviriler var. İnşaat devrinin ne kadar estetikten yoksun, insana letafeti hatırlatacak, yaşadığı yerin zevkini çıkartmasına yardım edecek ferahlıktan ne kadar uzak bir üretim sahasına döndüğünü görmek isteyen, “yenilenmiş” Fikirtepe’nin yakın zamanda sosyal medyaya düşmüş jenga kulelerine benzer distopik yapılaşmasının fotoğraflarına bakabilir.

Ne kadar hazin bir sonla bitmiş bir dönem olsa da Lale Devrinden geriye -batılılaşma etkisinde de olsa- muazzam sanat eserleri kaldı. Bugün bu eserler bizler için büyük anlamlar ifade ediyor lakin dönem adına değerlendirildiğinde refahı yönetici sınıfıyla paylaşamayan halk için bir pahası olamadı. Damat İbrahim Paşa’nın yaptırdığı eserler halk için ne kadar anlam ifade etti, tartışılır.

Hasılı yol, köprü yapmak, geçiş garantili otobanlar üzerinde ilerlemek, hasta garantili büyük hastaneler içerisinde bir tahlil vermek için 3 kat aşağı inmek ya da blok değiştirmek çok büyük hamleler olsa da bu tarz bir enflasyon gölgesinde gitgide varlığını yok ediyor.

Bir asgari ücretin en vasat evin kirasını dahi ödeyemediği dönemde, herkesin yaşam devranını kredi kartıyla borçlanarak sarmal içerisinde döndürmesi, bir yurt kirasının handiyse asgari ücret kadar olması, emeklilerin çarklarının çanına ot tıkanması bizim son şeritten hunharca akıp giden çakarlı araçları, iktidar döngüsünde her geçen gün şahit olduğumuz kayırmacılığı, yapılan büyük hamleleri görmemizi, gelişmeler büyümeler içinde nefes alamamamızı sağlıyor…

Tıpkı şehirler arası otobüslerin üzerinde bir zaman yazdığı gibi…

Her şey zamanında”

YORUMLAR (16)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
16 Yorum