Allah her durumda bizimle midir?

Toplumun içinde (bu toplum kavramına siyaseti, bürokrasiyi, iş alemini dahil ediyorum. Yani sadece ‘ahali’ anlaşılmasın) bir zümre, üstelik sorulduğunda dini referans gösteren bir zümrenin bazı imtiyazlara sahip olduğunu düşünebilir miyiz? 

Düşünebiliriz. 

Size mütevazı olmanızı söylerler. Adaletli, insaflı, merhametli olmanızı söylerler. Dürüst, vicdanlı, güvenilir, adil, sabırlı, ahlaklı... 

Ama kendilerinin merhametli, insaflı, adaletli olmasına gerek yoktur. 

Adam kayırabilirler. Haksızlık yapabilirler. Usulsüzlük yapabilirler. Hatta bunlar için fetva da bulabilirler. 

‘Allah bizimledir’ sözünün anlamı değişmiştir. ‘Allah, her durumda bizimledir’e dönüşmüştür. 

Haksızlık yaptığımızda da... İhaleye fesat karıştırdığımızda da... Yalan söylediğimizde de, iftira attığımızda da... 

Bunlar sorun mudur? 

Tabii ki sorundur. Tefessüh alametidir. 

Ama herkes yapıyor, biz yapmasak başkası yapacaktı? 

Bu da ikinci bir sorun, ama birincisinden daha büyük bir sorun. 

Eğer dini referans alıyorsanız, dinin, sizin hüviyetinizdeki en belirleyici unsur olduğunu iddia ediyorsanız, dininizi ikide bir muhataplarınızın burnuna dayıyorsanız bu fiilleri sizin irtikap etmeniz başkalarının irtikap etmesinden daha büyük bir sorundur. 

Çünkü böyle davranmakla, dini fiillerinize, yani kötülüklerinize ortak etmiş olursunuz. Dini yaralarsınız. 

Benzer düşünceleri zaman zaman dile getiriyorum. 

Bu kötülükler illa yapılacaksa o zaman bırakalım başkası yapsın, biz niye yapıyoruz diye sorduğum olmuştur. 

Dün, Siyer Dergisi’nde Diyanet İşleri eski Başkanı Ali Bardakoğlu’yla yapılmış bir röportajı okudum. 

Bardakoğlu, herkesin ileri geri konuştuğu, birbirini tekfir ettiği, acayip acayip fetvalarla Müslümanları mahcup ettiği bir ortamda salim bir çizgiye çağıran az sayıda ilim adamlarından biri. 

Son zamanlarda yazdığı kitaplar, bilhassa ‘İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme’ ve ‘İslam’ı Doğru Anlıyor muyuz’ kitapları, bunca hır gürün arasında hem de sakin bir sesle hakikate ulaşma çabasını temsil etmesi bakımından kıymetli. 

Din-Ahlak ilişkisini ele alınmış röportajda. 

Röportajın tamamını okumak isteyenler Siyer Dergisi’nden okusun. 

Ben, konumuzun güncel kısmına ışık tutması bakımından, Bardakoğlu’nun konuşmasının sonuna doğru sorduğu soruları alıntılamakla yetineceğim. 

“Yeni nesiller din konusunda yol ayrımına gelmişse, deizm söylemleri artmışsa, din konusunda daha sorgulayıcı veya lakayd davranıyorsa bunun elbette sebepleri vardır.  Bu tutum göz önündeki Müslümanların sebep olduğu bir durumdur. Örnekler vereyim. 

a- Dini kimliğini sürekli öne çıkararak kendine meşruiyet sağlayan devlet ve siyaset adamından üniversite hocasına, nabza göre şerbet veren menkıbeci medya vaizlerinden şöhret tutkunu sosyal medya fenomeni din hocalarına, mevhum kutsallıkları kendine siper edip insanların dini yöneliş ve arayışlarından çıkar elde etmeye yeltenenlere, din konusunda savruk ve kamuoyunun dini duyarlığını hırpalayan sözler sarfetmeyi ilim zannedenlere kadar hepimiz sorumluyuz. 

b- Sadece yanmaz kefen satıcılığı veya dini değerlerin ticari meta oluşu değil, sosyal medyada sıkça tedavül edilen izlemekten utanacağımız olaylar, kayıtlar, dini değerleri ve aile mahremiyetlerini tarumar eden suiistimallerin insani zaaf olmaktan çıkarılıp siyer ve fıkıhtan seçilen argümanlarla savunulabilir olması sadece fıkhı değil dini de hırpalamaktadır. 

c- Allah rızası veya cihad diyerek devlet, vakıf ve yetim malına el uzatabilen, ibadete düşkünlükte kılı kırk yaran fakat boğazından geçenin helal mi haram mı olduğunu önemsemeyen, ehliyet ve liyakati kendi camiasından olma şeklinde anlayıp birinin hakkını ötekine verebilen kimseleri görenlerin din konusunda başka türlü düşünmesi neredeyse imkansız gibi. 

d- Yeni nesillerin soru ve sorunlarına üçüncü-beşinci asrın din kitaplarından pasajlar okuyarak cevap verenler veya aykırı düşüncelerin inanç ve niyetlerini sorgulayarak onları ötekileştirenler vebal altında değil mi? 

e- Ehl-i Sünnet akidesini savunma adına katılmadığı görüşleri bidat ve reform, ilhad ve sapma olarak nitelendirip herkesi sırat köprüsünden atmaya çalışanlar, Allah’ın rahmetini tekellerinde sanıp kullarından esirgeyenler, emr bi’l-maruf nehy ani’l münkerden yola çıkarak kurulan baskılar verilen ölüm fetvaları veya dini koruma adına yapılan tekfirler ve dışlamalar kime hizmet ediyor?” 

Bardakoğlu Hoca’nın cümlesiyle bitireyim: 

“Demem o ki gençlerin maruz kaldığı bu hal sadece bir sonuç. Açık yüreklilikle bir kısmını sorduğum bu soruları masaya yatırmadan ve çarelerine yönelmeden onların yol açtığı sorunlarla baş etmek pek kolay görünmüyor.”

YORUMLAR (63)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
63 Yorum