Bir kitap yetmez

Bayram münasebetiyle Doç. Dr. Emir Kaya’nın Fıkıhtan Hukuka/Bir doktrin önerisi kitabına dair mütalaalarıma ara varmıştım.

Şimdi devam edebiliriz.

Kaya’nın önerisini zihin açıcı buluyorum.

Fıkha ve modern hukuka yönelik eleştirileri son derece kıymetli. Modern hukukun geleneği, dinleri göz ardı etmesini kuvvetle eleştiriyor. Fıkhın yalınlaşmasını, ‘fıkıh’ kelimesinin ilk anlamına yaklaşmasını istiyor.

‘Hürriyet Fıkhı’ diye bir tabir kullanıyor. Bu tabirin altını dolduruyor.

“Müslüman toplumlarda ulemanın ‘hürriyeti öne çıkarırsak ve insanlar da hür olurlarsa kulluk etmezler’ kaygısı vardır. Siyasilerde de ‘hürriyete alışırlarsa tebaa olmazlar. Altımızdaki halı kayar’ endişesi vardır. Bu gibi endişeler yüzünden dini söylem kısıtlayıcı ve boyun eğdiricidir. Kâh sertçe kâh yumuşakça… Boyun eğdir, kimlik pompala, asabiyet zerk et, sevk ve idare et: Müslüman toplumların ulema ve ümerası işte bu mizaçta buluşmaktadır.”

“Şark toplumlarının din ve hukuk söylemleri hürriyetin derin ve samimi olması gerektiği hikmetinden kopmuştur. Bulunan yollar pek çok riya, yalan, kurnazlık ve sahtekarlık sahaları açmıştır.”

“Hürriyet fıkhının dayandığı temel fikir şudur: Hukuk politikası geliştirirken hürriyet değeri kulluk değerinden önde tutulmalıdır.”

“Bu fikrin zımnında olan kabul ise şudur: Hakiki kulluk ancak hürriyet atmosferinde mümkündür. Hürriyet yerine kulluk atmosferi hedeflendiğinde paradoksal şekilde ortaya kalitesiz kulluk çıkmaktadır. Kalitesiz kulluktan kasıt Allah’tan başka kaygıların belirleyici olduğu itaat davranışlarıdır.”

Allah’ın rızası yerine devletin, sultanın, patronun, liderin rızası… (Aman karıştırılmasın bu son cümle Emir Kaya’dan alıntı değil, benim aklıma geldi.)

Emir Kaya tezini anlatırken güzel cümleler kuruyor. Bana güven veren, Kaya’nın bakışının sıhhatli olduğunu düşündüren de bu cümleler. Fıkha olduğu kadar modern hukuka da eleştirileri var.

“Fıkıhtaki en önemli meziyet fıkhın devletçi olmamasıdır. Bugün bunun meziyet olduğunu fark etmeyecek düzeyde bir hukuk nosyonuna sahibiz. Hukuku devletle özdeşleştirmiş durumdayız.”

“… Bugün devlet hukuku yutmuştur.”

“Biri fakülteden çıkıp meyhaneye, diğeri fakülteden çıkıp camiye giden iki Türk hukukçusunun hukuk nosyonlarının arasında kayda değer bir fark yoktur. İkisi de aynı köksüz fakat kısa vadede menfaatli hukukun teknisyenidir. İkisi de otoritecidir, hükümcüdür ve ahlak boyutundan uzaktır.”

“Devlet otoritesi nasıl dayatılır? İmaj nasıl korunur? İdeolojik gayemize uygun nesiller nasıl yetiştirilir? Beyinler nasıl yıkanır? Kanaatler nasıl manipüle edilir? İktidara yakın olanlar nasıl rahat ettirilir? Uzak olanlar nasıl tedip edilir? Gibi hastalıklı kaygıların elinde esir olan hukuk sistemimizin sahte saygınlığı bile artık kalmadı.”

“Modern Türk hukuku zorba ve manipülatif bir temelde kurulduğu için -İslamcı bir devrimle- sorunlu fıkhın sorunlu hukukun tepesine oturtulması teorik olarak mümkündür. Fakat bu önce Müslümanların karşı çıkması gereken bir başarıdır. Çünkü bu durumda İslam sahiden galip gelmeyecek, zorbalığın kisvesi olacaktır.”

Emir Kaya’nın kitabında önerdiği hukuk anlayışı zihnimde şekilleniyor.

Otoriteyi, sultayı gözetmeyen, sadece adaleti isteyen, adaleti tesis etmeye odaklanmış ahlaklı bir hukuk.

İslam hukukunun başka bir maksadı yoktur her halde.

Buna rağmen, ne kadar mükemmel olursa olsun insana hitap ettiği için zihnimdeki hukuku yine zihnimde çalıştırdığım zaman aksaklıklar çıkıyor.

Ama mesele zihnimde aksaklıklar çıkması değil; böyle bir hukuk idealinin teoride mümkün olmasıdır.

Belki bir gün pratik teoriye yaklaşır.

Emir Kaya’nın yapmaya çalıştığı işte şu anda hemen hemen yalnız olduğunu düşünüyorum. Benim görmediğim bazı çalışmalar vardır mutlaka. Mesela kitabın sunuş yazısını yazan Prof. Dr. Ali Bardakoğlu Prof. Dr. Orhan Münir Çağıl’ın derslerinde hukuk normunun meşruiyetine, felsefi ve ahlaki arka planına yaptığı atıflardan söz ediyor.

Akademik dünyada tartışılıyor mu, bilmiyorum.

Yüzyılların eksiğini bir kitapla telafi etmek imkânsız. Sağlıklı bir tartışma ortamı için bu tür çalışmaların bir yekûn oluşturması gerekiyor.

Yani daha çok çalışmamız lazım.

Benim vazifem insanları kitaptan haberdar etmek ve kanaatimi söylemek. Bunu da yaptım zannediyorum.

‘Sıla-i rahim’ notu

Bayram sonrasında (24 Nisan) yazdığım yazıda bazılarının sıla-i rahim için ‘vacip’ dediğini yazmıştım.

Değerli hocam Hüseyin Tural sıla-i rahim’in farz olduğunu hatırlattı. Kendisine teşekkür ediyorum.

Tavsiyesi üzerine İslam Ansiklopedisine baktım. İlgili cümleyi aktarıyorum:

“Nisâ sûresinin ilk âyetinde Allah’a saygısızlığın hemen arkasından akrabalık haklarına riayet etmemekten sakınılması istenmekte olup İslâm âlimleri bu âyete ve daha başka âyetlerle hadislere dayanarak sıla-i rahmi gözetmenin vâcip (farz) ve sıla-i rahme riayetsizliğin haram olduğunu bildirmiştir.”

YORUMLAR (43)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
43 Yorum