Bombeli büyüme

Balona üflüyorsun, şişiyor fakat bir tarafı bombe yapıyor.

‘Bombe’yi bilirsiniz. Çocukken bazen meşin top bulurduk, fakat betonun üzerinde durmaktan top inmiş olurdu. Bisiklet pompasıyla şişirmemiz gerekirdi. Güzel, her tarafı müsavi bir şekilde şişerse ne ala. Fakat sıklıkla bir tarafı az, bir tarafı fazla şişerdi topun. “Tüh ulan! Bombe yaptı” dersiniz topun bir tarafı aşırı şişip bir tarafı şişmeyince.

Bizim ekonomimiz de bu sıralar biraz bombeli.

Aslında ‘biraz’dan daha fazla bombeli.

Bir ‘şişirme’ çabasından söz edebiliriz.

İhracatımız güzel artıyor. Ocak-Mart döneminde yüzde 20,6 artmış. 60 milyar doları geçmiş.

Bu rakama bakarak ihracatçılarımızın iyi durumda olduğu sonucuna varabiliriz.

“İhracata, üretime ve cari açığı sıfırlamaya” odaklanan bir ekonomi için aliyyülâlâ.

Çünkü biz bıraktık “Faiz, enflasyon, kur ilişkisi üzerine kurulan ekonomi modeli”ni.

“Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme esaslı kendi ‘Türkiye Ekonomi Programımız’ı uygulamaya başladık.”

Makul görünüyor.

Faiz, enflasyon ve kur ilişkisi üzerine kurulur mu ekonomi?

Fakat eğer kötü bir şeyse neden daha önce bırakmadılar?

Ya yanılıyorlar ya insanları yanıltmak istiyorlar.

Ekonomini ne üzerine kurarsan kur, ‘faiz, enflasyon ve kur ilişkisi’ diye bir şey her zaman vardır. Yönetilmesi gereken bir ilişkidir bu. Bir kenarda yürür.

Yönetemediğin zaman öteki işleri de bozma ihtimalin yüksektir.

Yani, ‘faiz, enflasyon ve kur ilişkisi’ diye bir realitenin mevcudiyeti ekonomini ‘üretim’ esasına göre geliştirmene mâni değildir.

Daha çok üretebilirsen istihdam da düzelir, döviz de enflasyon da…

İhracatımız güzel artmış, bu doğru.

Fakat ithalatımız da çok fena artmış. İhracatımızın iki katı. Yüzde 42. 86,6 milyar dolar.

Bu manzaraya göre ‘cari fazla’yı biz vermemişiz. Ticaret yaptığımız ülkeler vermiş.

Şimdi, ekonomimizin ‘ithalat esaslı’ olduğunu mu itiraf etmiş oluyoruz?

Tabii ki değil. ‘İthalat esaslı’ diye bir ekonomi herhalde olmaz. Kulak tırmalıyor.

2022’nin ilk çeyreğine ait büyüme rakamımız da güzel. Yüzde 7,3.

Büyümeyi ben fark edemedim, neremiz büyüdü? Diye sorulabilir.

Hani halkımız geçim sıkıntısı çekiyordu? Açlıktan kırılıyordu?

İşte, büyümüşüz? Ne zırlayıp duruyorsunuz? Nankör müsünüz, nesiniz?

Galiba biraz ‘bombeli’ büyüdük. Bir tarafımız büyüdü, bir tarafımız küçüldü veya yerinde saydı.

Mesela tarımda yüzde 0,9 büyümüşüz. Finans ve sigorta faaliyetlerinde yüzde 24.

Herhalde devlete dövizle iş yapanlar işçiden memurdan fazla büyümüştür.

Milyoner sayımız 5 ayda yüzde 17 artmış.

Tabii Türk lirası bazında.

Kur Korumalı Mevduat sahiplerinin de parasını dövizde tutanların da bir kısmı milyonerliğe terfi etmiştir.

Ücretliler? İşçi, memur?

Son yıllarda milli hasıladan aldıkları pay sürekli düşüyor.

TÜİK son zamanlarda vicdan azabından mustarip. İstifalar, görevden almalar art arda...

Yetkililerimiz herhalde TÜİK’i makyöz olarak kullanmak istiyorlar.

Mostramız bozulmasın, güzel görünelim.

‘Doğrucu Davut’ları da her yerde olduğu gibi köyden kovuyorlar. Ya da adamlar dayanamayıp kendileri gidiyorlar.

Yine de elimizde TÜİK rakamlarından başka veri yok.

Ücretlilerin milli gelirden aldığı pay 2019’da yüzde 31,4 iken 2021’de yüzde 27’ye düşmüş. Şirketlerin payı ise yüzde 42,9’dan yüzde 47’ye çıkmış.

Bir bakıma fakirden alıp zengine vermişiz.

“Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul” diye şiir okumak kolay!

Bütün bunlar dengeli büyümediğimizin göstergesi.

Göbeğimiz büyüyor, kaslarımız zayıflıyor.

Ya da meşin topu şişirdiğimiz günlerdeki gibi…

Top bombe yapınca doğru dürüst oynayamazsın.

Vurduğun yere gitmez, kaleyi tutturamazsın.

Yapılan ortaya kafa vursan top yoldan çıkar hiç ummadığın istikamete gider.

Kendi kalene gol bile atabilirsin.

YORUMLAR (17)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
17 Yorum