Bunu nasıl kullanırım?

Bir çatışmada can verebilir insan. Kendisinin de taraf olduğu bir savaşta. 

Ondan da Allah esirgesin. 

Ne olursa olsun, savaş, temenni edilecek bir şey değildir. 

Ama bu kadarını anlayabiliriz. 

Bunu da anlayamamak belki daha ehvendir. Ama var, istemeyerek de olsa insanlığın hayatına dahil olan bir gerçek, ne yapalım.  

İsteyerek veya istemeyerek, anlayabiliriz. 

Ama bir insanın veya daha çok insanın, ölümü hak edecek bir suçu olmaksızın, eli kolu bağlıyken, savunmasızken, katiline en ufak bir mukabelede bulunma imkanına sahip değilken öldürülmesi. 

Biz insanlar, yani normal insanlar, cana kıymayı hiç düşünmemiş insanlar, bunu anlayamayız. 

Kadın cinayetlerini anlayamayız. 

Çocuk cinayetlerini anlayamayız. 

Erkeklerin erkekleri öldürdüğü cinayetleri de anlayamayız. 

Böyle haberleri işittikçe, yoğun bir hüzünle iç içe girmiş tuhaf bir şaşkınlıkla boş boş bakarız. 

Hayır, salakça bir bakış değildir bu. Kilitleniriz, ruhumuz kilitlenir. 

Bir insan, bir insana bunu nasıl yapabilir? 

Hafızamızda durur, bilincimizin kuvvetli bir tarafıdır... Katledilmiş Afrikalıların, katledilmiş Kamboçyalıların... Filistin’de İsrail’in acımasızca ve arsızca katlettiği Filistinli oğulların, kızların, babaların ya da Nazi kamplarında  katledilmiş Yahudi ailelerinin resimleri... Yeni çekilmiş, yeni tab edilmiş gibi... 

İnsanlık olarak yüz karamız. Utancımız. 

Meleklerin Adem’in halife kılınmasına, “Yeryüzünde fesat çıkaracak, kanlar dökecek birini mi göndereceksin” diye itiraz etmelerini adeta haklı çıkaracak resimler... 

Önceki gün bütün o resimleri zihnimizde tazeleyen bir katliamdan haberdar olduk. 

PKK’lı teröristler Gara’daki mağarada rehin tuttukları 13 genç adamı vahşice infaz etmişti. 

Sarsıcı... Yıkıcı... İnsanlık namına utanç verici... 

Terör, böyle hissetmemizi mi istiyor bilmiyorum. Ama böyle hissediyorum işte! 

Başka birinin, vicdan taşıyan insanların farklı düşündüğünü düşünmem. 

Dünya görüşü ne olursa olsun, vicdanı olan hiçbir insana başka türlü bir düşünceyi yakıştırmam. 

Bu vahşet bütün insanlığa karşı işlenmiştir. 

‘Bir insanı öldürmenin bütün insanları öldürmek’ anlamına geldiğinin misali budur. 

Bir tedbirsizlik, bir dikkatsizlik, bir yanlış var mıydı? 

Bunun sorulması normal ve bir acının hissedilmesiyle, hüznün paylaşılmasıyla çelişmez. 

Ama şu sorular, insana dair olan, insani olan her şeyle çelişir: 

“Bu hadiseyi siyasi olarak nasıl kullanabilirim?” 

“Nasıl lehime çevirebilirim. Nasıl ‘öteki’nin zarar hanesine yazabilirim?” 

“Bu hadiseyi kullanarak muarızlarımı nasıl sıkıştırabilirim? Nasıl itham edebilirim?” 

“Ne yaparsam daha kazançlı çıkarım?” 

Bazıları bu soruların cevabını bulmuş, ona göre çalışıyor. 

Pek umurlarında değil zulmen katledilen insanların canı. 

Trol tayfası nasıl da coşmuş! 

Trol tayfası deyince tek taraflı mı söylemiş oldum? 

Hayır. Tek bir taraf değil. Trollüğü bir ahlak olarak, hatta bir hayat tarzı olarak benimsemiş gönüllü veya profesyonel bütün taraflar. 

Bu düşük seciye daha basit hadiselerde, eften püften polemiklerde günün her dakikasında faaliyetini sürdürüyor. 

Bir taife, hatta birden fazla taife, önünü ardını araştırma ihtiyacı duymadan “Hadi, bugün kime çullanıyoruz, kimi hedef tahtasına koyuyoruz” heyecanıyla gece gündüz o tarafa bu tarafa saldırıyor. 

Allah ıslah etsin, razı değiliz ama alıştık o kadarına. 

Bari bu hadisede yapmasalar. 

Bir de şöyle sorular var. Herkesin üzerinde düşünmesi gereken: 

Erdem nedir? Haksız da olsa işimize geleni söylemek mi? 

Ruz-i cezada Mizan’ın başında kum duracak? Bizim arkadaşlar mı? 

Sevabın günahın defterini kim tutuyor? Bizim siyasetin patronu mu? 

YORUMLAR (21)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
21 Yorum