Dolarlar için kısayol

Kimi zaman iri, yemeye başlasa hiç doymayacakmış, ortalığı silip süpürecekmiş gibi bakan gözler. 

Kimi zaman kısık, dersin zifiri karanlıkta beyaz sütün içindeki beyaz kılı fark edecek... 

Bazısının alnında kırışıklıklar. İster ki çile kırışıklıkları olduğunu düşünelim. 

Ara sıra iç çekme efektleri.  

Bunu güzel becerirler. Zannedersin ki ‘dava’nın bu kadar sahipsiz kalmasına üzülüyor. 

Kısa boylusu, uzun boylusu, enlisi, ensizi, gürbüzü, saçı ekilisi, dazlağı, sakallısı, matruşu, her kıyafette her evsafta olanını bulabilirsiniz. 

Evvelce, halleri, zannetmemizi istedikleri şeye daha yakındı. Daha çok benziyorlardı. 

Hani diyor ya şair İsmet Özel, “Kaldırımlarda demokrat, otobüslerde dindar.” 

Koleksiyonu sınırlandırmayalım. Ürün yelpazesi geniş. 

Zamanla asıllarına uygun hale geldiler. 

İstatistiklerini tutan olmadığı için sayılarının ne kadar olduğu bilinmiyor. 

Ama, kendilerine ihtiyaç olduğu zaman da, ihtiyaç olmadığı zaman da hazır ve nazır oluyorlar. Yani eksiklikleri çekilmiyor. 

İş yaparlar. İş yaptırırlar. İş koordine ederler. İş tevzi ederler. Bezirgan diyeceğim ama, bezirgandan daha fazlası. 

Uzaktan bir yerden bir iş geçse, “Ah! Niye benim haberim olmadı” diye yazıklanırlar. 

İşi yapacak mı? Belki yapacak. Ya da elini sürecek. Elini sürünce mutlu oluyor. Yapmasa, elini sürüp başkasına verse bile faydasını görüyor.  

Kaçan işlerin ardından ağıtlar... 

“Aman, bir dahakine kaçırmayalım, her tarafa tam tarassut.” 

Ne kadar doymaz, ne kadar obur? 

Bazen işitiyorum. Bir vatandaş, bir iş geliştirmiş. Henüz kafasında.  

“Efendim şöyle şöyle bir iş var. Siz de tasvip ederseniz.” 

“Aaa... Ne demek, filanla konuş, benim selamımı söyle ne gerekiyorsa yapsınlar.” 

Konuşursun filanla, yürümez iş. 

Sonra öğrenirsin. Dayısının oğluna vermiş işi. 

Ya da der ki... “Tamam, bunu filanla yap.” 

Filan ne iş yapacak? Hiiiç. Sadece ortak. 

Bunlar iş modelleri. Daha değişikleri var. Emin olun katılım bankalarının ortaklık modellerinden ziyade. 

Kim bunlar? Nerede? Nasıl? Diye soracak olursanız... Dünya görüşlerinden bağımsız olarak... Her yerde. 

Yanlış anlaşılmasın, açayım biraz. Solcusu, sağcısı, muhafazakarı, liberali, her çeşidi mevcut. 

Siyasette, bürokraside, devlette, mahalli idarelerde, iktidarda, muhalefette. 

Azdılar önceleri. (Burada sayıca az idiklerini kast ediyorum.) 

Bazen normal yollarla, bazen mitoz ve mayoz bölünmeyle, bazen de üzümün üzüme bakması gibi birbirlerine bakarak çoğaldılar. 

Şu anda olmadığı yer neredeyse yok, kazalara, nahiyelere, mezralara kadar ulaştılar. 

Her canlının nasıl büyüğü küçüğü oluyorsa, onların da büyüğü küçüğü oluyor. 

Paraya pula dokunmayı seviyorlar. İster seyir halinde olsun ister bir yerde duruyor olsun. 

“Kim sevmez?” sorusu için uygun bir zamanlama. Ama bu bildiğiniz gibi bir dokunma değil. 

Kendilerini hiç alakadar etmeyen paralara da dokunmayı seviyorlar. 

Alemin parası, geçsin gitsin, sana ne? 

Yok, alemin parasına da dokunalım, elimizi sürelim öyle gitsin nereye gidecekse. 

Dokunmaları, kamunun o para üzerindeki hukukunu temin maksadını taşımıyor.  

Daha psikolojik bir mesele. 

Paraya dokunduklarında ellerinde bir rayiha kalıyor olabilir.  

Belki o rayihaya bayılıyorlar. 

Merkez Bankası’ndaki 128 milyar doların akıbeti hakkında fikir yürütürken bu psikolojiyi de dikkate almak uygun mudur? 

Merkez Bankası’nda duran dolarlara dokunmak biraz merasime tabi. Prosedürü var. 

Dolarları dokunulabilir hale getirmek karar alma ve uygulama süreçlerini kısaltmıştır mutlaka. 

Devlet bankalarında erişim daha kolay. 

Yetkililer bu kolaylıkta fayda mülahaza etmiştir. 

Süreç kısalınca, kestirmeden gitti 128 milyar dolar. 

Mülahaza edilen fayda temin edilmiş midir? 

Onu söylemiyorlar.

YORUMLAR (20)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
20 Yorum