Müslüman Partisi
Olur mu ‘Müslüman Partisi’ diye bir şey?
Teorik olarak mümkün. Nasıl ki Batı’da Hristiyan Demokrat Partiler var.
Rahmetli Ercüment Özkan da “İslami Parti” kurmak için çalışmıştı, tüzüğünü falan da hazırlamıştı.
Ben ‘nasıl oluyor’ diye tüzüğünü okudum.
Okudukça olmayacağını anladım.
İslami diyoruz da, hangi İslami?
Daha ortalıkta fol yok yumurta yokken insanların yarısı diğer yarısını sapık ilan edebiliyor.
Tabii tüzüğü okurken Rahmetli Ercüment Özkan’ın neye İslami neye gayrı İslami diyeceğine dair tahminimi de göz önünde bulundurdum.
Teorik olarak mümkün olanın pratikte de mümkün olabileceğini düşünebiliriz.
Mümkün. Ama mevcut mu?
Milli Nizam geleneği, tüzüğünde yazılı olmasa bile içten içe bir ‘İslamilik’ iddiası taşıdı.
Rahmetli Erbakan ‘dini’ ya da ‘İslami’ yerine ‘Milli’ kelimesini kullanıyordu. Milli derken, başkalarının ‘Milli’ kendi takipçilerinin ise ‘İslami’ anlamasını istiyordu.
AK Parti, Milli Nizam’dan tevarüs ettiği gömleği çıkardığını söyleyerek siyasi hayata dahil oldu.
Buna rağmen, açıktan telaffuz etmese de ‘İslamilik’ vasfının kendisinde varsayılmasından şikayetçi değildi.
Sonuçta, olmadı Türkiye’de ‘Müslüman Partisi’ diye bir parti.
Kendi çapında bir ‘sağcılık-solculuk’ vardı.
Sağcılık, biraz da Kur’an-ı Kerim’deki ‘Ashab-ı Yemin’ tabirinin istismarı neticesinde Müslümanlıkla ilişkilendirildi.
Sağcılığın revaç bulmasında bizim memleketin solcularının dini tezahürlere karşı alerjik tavırlar takınmasının etkisi olmuştur.
(Geçen hafta bir tane örneğine şahit olduk. Fikri Sağlar, başörtülü bir hakimin adaletine güvenemeyeceğini ilan etti.
Bunu nasıl ölçüyor bilmiyorum.
Erkek hakimler hakkında ne düşünüyor mesela? Aynı standardı erkek hakimlere nasıl tatbik ediyor?
Tek örnek Fikri Sağlar değil. Arkası var mutlaka. CHP bunu sorun olarak görür mü, görürse aşabilir mi? Artık kendi bileceği iş.)
“Parayla imanın kimde olduğu belli olmaz” diye bir laf var Türkçede.
Paranın kimde olduğu belki anlaşılabilir.
Ama, siyasi partiler söz konusu olduğunda hangisinin Müslümanlığa daha yakın olduğunu tespit etmek zor.
Bunu derken aklıma hemen “Ekonomide İslamilik endeksi” geliyor.
Hani şeffaflık, torpil, yolsuzluk, adalet gibi kriterlerin gözetildiği, Yeni Zelanda, İsveç, İsviçre gibi ülkelerin ilk sıraları paylaştığı, Suudi Arabistan’ın 85., Türkiye’nin 95., İran’ın 125., Mısır’ın 137. Olduğu endeks.
Bu endekste de doğrusu paranın kimde olduğu belli. Ama ekonomik hayatta İslami ilkelere kimin daha çok riayet ettiği ülkelerin adından hiç anlaşılmıyor.
Benzer ilkelere göre partilerin durumunu endekslemek mümkün olsa sıralama nasıl olurdu acaba?
Evet, bazı partilerde dini motifler ötekilere nispetle daha görünür durumda.
Ama nerden bilebiliriz, dini motifleri siyasi maksatla gösterip göstermediğini?
Allah için mi yapıyor, oy için mi?
Yok ki dünyada insanların içtenliğini ölçebilecek bir ihlas-metre!
Kendi içtenliğini bile doğru dürüst ölçemezsin. Ya nalıncı keseri gibi kendine yontarsın, ya da ‘nefs-i levvame’sindir, kendini hırpalar durursun.
Ekonomide İslamilik endeksinde yer alan kriterleri uygulasak olur mu?
Olur da tam olmaz. Ekonomik kriterler yeterli olmayabilir. Ekonomi dışı göstergeler de önemli.
Ayrıca, (yerel veya ulusal) iktidarda olmayan partileri de tam ölçemezsin. Adamın parası yok ki yolsuzluk yapıp yapmadığını bilesin.
Ama, alet edevatla ölçemediğini göz kararı ölçersin.
Herkes ölçüyor zaten.
Partilerin mensupları için bir indeks yapabilir miyiz?
Aynı sebeplerle o da tatminkar bir sonuç vermez.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP’deki başörtülü kadın için ‘vitrin mankeni’ demesi bir çeşit ‘ölçme’ veya ‘indeksleme’ sayılır mı?
Sayılır.
Fakat böyle bir indekslemenin etkilerini önceden kestirmek imkansızdır. Umulmadık sonuçlar doğurabilir.
Başörtüsü sorunu iyi kötü çözüldü. Yeniden dürtmenin, kurcalamanın her hangi bir tarafa fayda getireceğini zannetmiyorum.