Okumalık kitap mevsimi
‘Okumalık kitap’ diye bir kitap kategorisi var mıdır?
Hayatın içinde ‘Recep İvedik’lerin yükselişe geçtiği bir dönemi idrak ediyoruz.
Kilometrekareye düşen diplomalı sayımız arttı. İhtiyaç doğdu.
Eskiden yok idiyse bile şimdi var ‘okumalık’ kitap diye bir şey.
Pazar günleri malum, kitaplarla meşgul oluyorum.
Çoğu kez tek bir kitabın içinde dolaşıyorum.
Bu defa tek bir kitap yok. Müteaddit kitaplar var.
Bazen elime bir kitap geçiyor. Okumaya ayırabildiğim zamanın çoğu o kitapla geçiyor. Merkezde o kitap, etrafta başka kitaplar.
Mesela Cabiri’nin Arap Siyası Aklı (Mana) öyle bir kitaptı. Önceki ve sonraki okumalarımı hizaya sokmama faydası olmuştur.
Hizaya sokmak?
Muntazam, çizgileri, hudutları belirgin, dümdüz bir şeyden söz etmiyorum.
Bir takım düşünce öbeklerinin, nüansların o kitabın katkısıyla yerlerine itilmesini kastediyorum.
Muallakta ya da ortalıkta duran taşların duvardaki yerlerine yerleştirilmesi gibi.
Mesela Hilmi Ziya Ülken’in İslam Düşüncesi de okuduğum sıralarda merkezde olmuştur. Yani onu okuyorum, yanında başka şeyler de okuyorum.
Ama Ülken’in kitabı Arap Siyasi Aklı gibi zihnimizdeki düşünceleri hizaya sokmakta çok işimize yaramayabilir.
Okul gibi, bir alimin dersine devam etmek gibi, öğretiyor.
S. Frederick Starr’ın Kayıp Aydınlanması içerik olarak değil, etki olarak Cabiri’nin kitabını daha çok andırıyor.
Alternatif bir düşünce tarihi kitabı gibi.
Bir taraftan da Müslümanların tarihinin içinde felsefenin izini sürüyor.
Müslümanların düşünce dünyasının hangi tarihi şartlarda yükseldiğine ve hangi şartlarda durağanlaştığına dair fikir veriyor.
Eğer uğraşırsanız Ülken’in kitabıyla Starr’ın kitabı arasında paralellikler bulabilirsiniz.
David Eagleman’ın ‘Incognito’ ve ‘Beyin’i de okuyucusunun zihninde yeni ve umulmadık pencereler açabilecek kitaplar.
Fırsat bulup okursanız hem kendinizi hem de başka insanları anlama konusunda faydasını görürsünüz.
Bugünlerde elimde bahsettiğim türden merkezi bir kitap yok. Bir oradan, bir buradan, esaslı bir kitaba yakalanıncaya kadar böyle devam edecek gibi görünüyor.
Büyüyen Ay Yayınlarının “Hazret-i Ali Cenkleri’ni okuyorum mesela.
Tarihi gerçekliğin neredeyse tamamen dışında ve uzağında.
Boşuna mı okuyorum?
Hayır, anlatıcıların Hz. Ali’nin etrafına koyduğu sahabi isimlerinden nasıl bir dünya kurmaya çalıştıklarına dair bir izlenim ediniyorum.
Bu arada, kulakları çınlasın Hasan Abi’nin (Aycın) yeniden kaleme aldığı Battalname ve Hamzaname gibi destanların öncülünün Hz. Ali Cenkleri olduğunu da görmüş oluyorum.
Bülent Akyürek iyi bir okuma öğretmenidir.
Bazı öğrencileriyle arkadaş olduk. Harika çocuklar.
Bir defasında bana “manyak bir adam” diyerek Fransızca yazan Rumen yazar E. M. Cioran’ı tavsiye etmişti.
Kitaplarını bir süre meşk ettim.
İlk izlenimim. ‘Tanrı’dan kaçmaya çalışan ama kaçmayı beceremeyen bir adam. Çürümenin Kitabı’ndan (Metis) altını çizdiğim birkaç cümleyi aktarırsam ne dediğim daha iyi anlaşılır.
“İçgüdüsel olarak putlara taptığımızdan düşlerimizin ve çıkarlarımızın nesnelerini kayıtsız şartsız şeyler haline getiririz. Dinden uzaklaştığında bile insan dine tabi kalır; bütün çabasıyla tanrı benzerleri yaratır, sonra da benimser bunları ateşlilikle…”
“Toplum, bir kurtarıcılar cehennemi! Diyojen’in elinde lambayla aradığı ilgisiz biriydi.”
“Her insanın içinde bir peygamber uyuklar ve o uyandığında dünyadaki kötülük biraz daha artar.”
“Vaaz verme çılgınlığı içimizde öyle yer etmiştir ki, korunma içgüdüsünün bilmediği derinliklerden doğar. Her insan kendisinin bir şey önereceği anı bekler. Ne önerdiği önemli değildir. Bir sesi vardır ya o yeter. Ne sağır ne dilsiz olmanın bedelini pahalıya öderiz.”
“Eğer dünyamızdaki konumumuzu doğru olarak anlayabilseydik, eğer kıyaslamak yaşamaktan ayrılmaz olsaydı mevcudiyetimizin ufaklığının açığa çıkması bizi ezerdi. Ama yaşamak kendi boyutlarına karşı körleşmektir.”
Kafanız uyuşmayabilir bu aykırı adamla. Ama cümlelerinin içinden haklı olduğu tarafları ayıklamak imkânsız değil.
Bana ulaşan son kitap Avi Shlaim’in ‘Üç Dünya’sı. Diyelim sıra dışı bir Yahudinin anıları.
Irak’ta doğmuş, İsrail’e göçmüş.
Arkadaşım Necmettin Çakmak okumuş, okumaya değer bulmuş, getirdi verdi.
Henüz okumadım. Ama okuyacağım.
En son ne mi okudum?
Bir dergi. Edebiyat Ortamı.
İki üç saatimi aldı.
Onu da müsaadenizle haftaya yazayım.
