Şarkılara şiirlere kaçmak...
Şarkılardaki şiiri yazarken çocukluğuma, ilk gençliğime doğru sondajlar yapıyorum.
O yıllarda türkülerle alışverişimin daha fazla olduğunu fark ediyorum.
Yavaş mı buluyordum şarkıları? Sözlerini mi seçemiyordum?
Belki de müzik zevkimin tekamül etmesi gerekiyordu. Biraz da kelime dağarcığımın zenginleşmesi.
O zamanlar ‘Türk sanat müziği’ diye adlandırılan türdeki şarkılar popüler oluyordu.
‘Sanat müziği’ adlandırması tabii ki sorunlu. Sanat müziği sanat da halk müziği sanat değil mi? Fakat bazen bir isim yerleşiyor, önüne geçemiyorsun, başka bir ismi ikame edemiyorsun.
(Konu dışı olmakla beraber hemen aklıma ‘İslamcılık’ geliyor. O da sorunlu bir adlandırma ama aynı işi görecek başka tabir yok.)
Tedavülde olan, ortalıkta dolaşan bütün şarkılar bizim de kulağımıza geliyor, dilimize yerleşiyordu.
Bazı istisnai vesileler de oluyordu.
Mesela Üsküdar’da, Hattat İsmail Hakkı ilk okulunda ikinci üçüncü sınıflardayken öğretmenimiz merhum Naciye Metin Hanım’ın okulun sinema salonunda yaptığı fasılımsı programlar bende iz bırakmıştı.
Fasılımsı fakat enstrümansız.
Öteki şarkıları unuttum. Ama, Sabahattin isimli soyadını unuttuğum sınıf arkadaşım “Senede bir gün”ü çok güzel okumuştu. Şarkı da, Sabahattin’in okurken gözlerini kapaması da hafızamda yer etmiş.
Beni kuvvetli bir şekilde yakalayan ilk şarkı Hacı Arif Bey’in eşi Zülfinigar Hanım’ın hastalığı sırasında bestelediği “Olmaz ilaç sine-i sad-pareme/Çare bulunmaz bilirim yareme” şarkısıdır. (Güfte Namık Kemal.) En çok da ikinci kıtasındaki “Kastediyor tir-i müjen canıma/Gözleri en son girecek kanıma” mısraları.
“Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet/Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten” mısralarının şairi Namık Kemal’den bekler misiniz böyle bir şiiri?
Eski dile aşina değilseniz bu şarkıdan hazzetseniz bile eksik hazzedersiniz. Şu halde, edebiyat derslerinde divan şiirinin okutulduğu lise çağımıza denk geliyor.
Bizim lise çağımız, siyasetin liselerde bütün ağırlığıyla hissedildiği 70’li yıllara rastlar.
Hepimizin pür ideoloji olduğu bir ortamda şarkılar nasıl giriyordu hayatımıza?
Giriyordu işte. İster malayani deyin, ister Allah’ın bir lütfu...
Hatıralardan çıksam diyorum ama, şarkılar çoğu zaman hatıralarıyla birlikte geliyor. ‘Yağmur duası’ mesela.
Ahmet Şirin’lerin Demetevler’de, Pazar yerinin oradaki evinde maliye müfettişi Süleyman Abi vardı. Pipo tiryakisiydi ve sanat musikisine çok düşkündü. (Sonradan Ahmet de maliye müfettişi oldu, müsteşarlık yaptı. 28 Şubat’tan sonra İstanbul’a gelmişti. Ne var ne yok diye sorduğumuzda verdiği cevabı unutmam. “Bize tecavüz ettiler... Refah Partisi tabelası altında tecavüz ettiler.” Bu da şarkılarla ideolojinin bir arada bulunabildiğinin bir misali olarak burada dursun.)
Süleyman Abi’nin Yağmur Duası’ndan “Filancıdan dinledim, filancı daha güzel okuyor” diye sitayişle bahsettiğini birkaç kez işittim. (Beste: Avni Anıl, güfte Tekin Gönenç.)
Geçen Pazar yine Ankara yıllarında tanıştığımız yakın dostum Mustafa Yılmaz “Şiiriyetini bilmem ama şarkı mı şarkı” notuyla göndermiş.
“Şiiriyetini bilmem” ifadesi tevazuundan.
Mustafa’yı silkelesen şiir dökülür üstünden başından.
“Kurumuş topraklar gibiyim/Öyle unutulmuş, öyle yoksun/Sen de yağmur duasına çık/Sen de ne olursun.”
“Dualar ağlamaklı, dualar mahzun/Benim fısıltım da içlerinde/Duyuyor musun?”
Tabii ki şiir.
Hatıralardan açtık, devam edelim.
Ta Balıkesir’den tanıştığımız Fehmi Usta bizim Demetevler’deki öğrenci evimize ara sıra gelir, bir müddet kalırdı.
Münir Nurettin Selçuk’un bestelediği “Söyle Sevgili”yi keşfetmeme Fehmi Abi vesile olmuştur. Nasıl mı?
Şarkının radyoda anons edildiğini duyunca beni susturup şarkıya odaklanarak.
“Ne füsun ettin ruhuma böyle/Söyle sevgili, sevgili söyle...”
“Dal ayrılır mı gülünden/Ayrılırsam öleceğim...”
Politik gündem çok yoğun ve şedit. Bunun ben de farkındayım.
Kimisi can pazarındayken kimisinin deveyi hamutuyla götürdüğü böyle bir zamanda şiirin, şarkının alemi yok diyebilirsiniz.
Size katılıyorum.
Ama, pür ideolojik günlerimizde nasıl şarkılar, türküler hayatımıza girebiliyor idiyse, şimdi de girebilir.
Benim yaptığım, nihayet haftada bir gün gündemin katılığından, şiddetinden şarkılara, şiirlere kaçmak.
Size de tavsiye ederim.