Sorunumuz çözüldükçe karmaşıklaşıyor

‘Kürt sorunu’ Ortadoğu’nun en büyük sorunlarından biri.

Daha önce sorun, harici müdahalelerle çözülmeye çalışılıyordu.

Terör eylemleri takip edilerek. Tedip edilerek. Lüzumu halinde yargılanarak, cezalandırılarak.

Soruna hariçten müdahale etmek başka sorunla masaya oturmak başka.

Çözüm sürecinin gereklerine uygun olarak adımlar atıldıkça sorunun cesameti ortaya çıkıyor.

Çözüm sürecinin sağladığı en önemli değişikliklerden biri DEM’in kabil-i hitap bir parti olarak siyasi süreçlere dahil edilmesi.

DEM’in bu zamana kadar kabil-i hitap olmaması kendi kusuru değildi.

Tamam, DEM Partili biri iç tüzük gereği Meclis’te oturum yönetebiliyordu.

Fakat bilhassa iktidar partileri DEM’i herhangi bir memleket meselesine karıştırmamaya özen gösteriyordu.

Karıştırmak bir yana, cemiyet içinde DEM’in adını hayırlı bir cümlenin içinde kullanmak bile caiz değildi.

Bi’zzarure kullanırsan yanına bir menfi sıfat ilave etmen gerekiyor.

Terörün uzantısı, eli kanlı, hain, zalim, artık hangisini tatminkâr buluyorsanız.

DEM’in maruz kaldığı bu ‘şeytanlaştırma’ politikasından CHP’ye de büyük bir hisse veriliyordu.

CHP’nin tabanda DEM seçmeniyle sergilediği dayanışma aynı sıfatların CHP ile de terkip edilmesine sebep oluyordu.

MHP lideri Bahçeli’nin tarihi hamlesinden sonra DEM Kürt sorunu başta olmak üzere ülkenin bütün sorunlarında artık sorunun kendisi ya da bir parçası olarak değil çözümün ortaklarından biri olarak muhatap alınmaya başlandı.

Kötü mü oldu?

Hayır. Memleketin, halkın oyuyla Meclis’e gelmiş partilerinden birinin sorunların çözüm süreçlerine dahil olması hem lüzumlu hem faydalıdır.

Uzun zaman adı sadece ‘terör’ konulu cümlelerin içinde geçen DEM Parti artık çözüm ortağıydı.

Öyle ki Cumhurbaşkanı Erdoğan 12 Temmuz’da, ittifak yorumlarına yol açacak şekilde Ak Parti, MHP ve DEM’in isimlerini aynı cümle içinde kullandı.

“Biz, Ak Parti, MHP ve DEM Parti olarak beraber yürümeye karar verdik.”

Taş yerinden oynadı.

Sorun, ülkenin iç meselelerinden biri olarak konuşulmaya, tartışılmaya başlandı.

Fakat sorun salt bir iç mesele değil.

Bir ucu Kafkaslar’da, bir ucu İran’da, bir ucu Irak’ta, bir başka ucu Suriye’de.

Sorunu bütün boyutlarıyla görmek istiyorsanız ABD’yi ve İsrail’i de görüş açınızın içinde tutmanız gerekiyor.

Suriye’de önceleri daha çok ‘vay pi ji’ diye andığımız YPG-PYD’yi SDG diye anmaya başladık. Açılımı Suriye Demokratik Güçleri.

İyi, güzel.

ABD ile ittifakı sayesinde hatırı sayılır bir askeri varlığa da sahip olan bu güçlerin Suriye ordusunun içinde kaybolmasını istiyoruz.

Ama nasıl?

Suriye ordusunun içindeki ordu veya kolordulardan biri olarak mı?

Şu anda kontrolü altında tuttuğu bölgeleri boşaltarak mı boşaltmayarak mı?

SDG’nin lideri Mazlum Kobani ‘adem-i merkeziyet’ tabirini kullanmaktan şu ana kadar vazgeçmiş değil.

Bunun tercümesi özerkliktir. Yumuşatmak isterseniz yarı-özerklik.

Türkiye’nin ‘Terörsüz Türkiye’ konseptinin içinde buna yer var mı?

Malum, Kuzey Irak’ta normal şartlarda iyi-kötü geçindiğimiz bir özerk bölge var.

Bir benzerine, yani bir Kürt özerk bölgesine Suriye’de razı olur muyuz?

Sürecin mimarı Bahçeli konu açıldığında çok sert konuşuyor.

Demek razı olmazmışız.

Son olarak, KDP lideri Barzani, Cizre’deki ‘Melaye Cezeri’ sempozyumuna davet edildi. O da bu davete icabet etti.

Bu icabet “Ben de buralardayım” demenin, soruna ilgisini hatırlatmanın bir başka şekli olabilir.

Gerçi Barzani başından beri çözüm sürecine destek verdiğini söylüyor.

Belki daha yakın çalışma istiyor.

Bu arada sınırdaki uzun namlulu silahlarla mücehhez, üniformalı koruma görüntüleri yetkililerimizi rahatsız etti.

MHP lideri Bahçeli "vatan topraklarımızda yabancı üniformalı askerlerin uzun namlulu silahla ortalıkta dolaşmaları tek kelimeyle rezalettir" dedi.

Barzani de Bahçeli’ye sert bir açıklama ile mukabele etti.

Öyle ki Ak Parti arada kaldı. Durumun onarılmasını istedi.

Henüz içerideki yasal düzenlemelere, adı af olmasa bile PKK üyelerinin akıbetiyle ilgili tartışmalara, ‘umut hakkı’ aşamalarına gelmedik.

Sorunumuz, çözüldükçe karmaşıklaşıyor.

Her halükârda, şimdiki durumu eski durumundan iyidir.

YORUMLAR (6)
6 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.