“Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz”

Semra Alkan

Boynunu eğmiş başaklar gibi, yâd ellerde unutulmuş kökler gibi, yerin altından bağıran çağlar gibi, bir yanı buz, bir yanı ateş gibi, varlığım darmadağın

Bir can ki canda nefes, canda neşe, canda mevcut, canda koca âlem / Ey can, gözümün önünde eriyor canlar, gel kurtar canımın canlarını

Eller açıldı, dualar arşa ulaştı / Ey deli rüzgâr, durdur akan kanı, söküp at can derdini, kucakla canım çocukları

Bitsin bu ıstırap, bitsin bu vahşet, bitsin bu karanlık!

******

“Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz”

Amerika, İngiltere, Almanya başta olmak üzere birçok ülke İsrail zulmünden yana olurken ilk defa bu denli büyük kalabalıkların vicdanları zulme, ‘Filistinlilere yapılan soykırıma’ dur dedi. New York, Paris, Londra, Glasgow, Barselona gibi birçok şehirde kitleler ağır medya manipülasyonuna rağmen soykırıma, zulme hayır diyebildi.

Ki soykırıma karşı çıkmak, küçücük yavruların hayatını kaybetmesine karşı çıkmak, sivillere yapılan zulme karşı çıkmak insan olmanın da gereği olsa gerek.

Devletlerden ziyade sokakların sesinin bu denli gür çıkması bize Batı’daki havanın değişebileceğini gösteriyor sanki. Koca koca devletler haksızlığın yanında dururken sokaklardan gelen ‘vicdanın sesi’ gürleşiyor. Bu durum özgürlük, demokrasi, insan hakları kavramlarını dilden düşürmeyen Batılı ülkelerle sokakların ne denli çeliştiğini de gösteriyor.

ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Gazze'ye insani yardım sağlanması için çatışmalara ‘ara verme’ karar tasarısını veto etti. Yani gücü elinde tutanın istediği kararı alabildiği bir mekanizma…

Bu noktada, Birleşmiş Milletler de hiçbir işe yaramayan bir örgüt olduğunu da göstermiş oldu.

Gelmek istediğim nokta şu: Sistem çatırdıyor. Uluslararası sistem çatırdıyor. Yıllar boyu dillendirilen değerler sistemi çatırdıyor.

Yani yeni bir duruma geçmeden önceki ara bir dönemde gibiyiz.

Bu ara dönemde devletler açısından karşımıza çıkan ise maalesef şimdilik ‘güçlü olmak’. Yeni sistem kurulana kadar geçer akçe güçlü olmaktan geçiyor gibi.

Örneğin teknoloji konusunda güçlü olmak. Bakıyoruz sosyal medyada İsrail yanlısı haberler öne çıkarılırken Filistin gerçeğini anlatan haberler geri planda kalıyor. Bir anlamda teknolojideki üstünlük manipülasyonun da önünü açıyor gibi.

Örneğin savunma sanayisi konusunda güçlü olmak. Ne yapıyor Amerika? Bölgeye bir uçak gemisiyle yetinmeyip ikinci uçak gemisini de göndereceğini açıklıyor. Bununla da yetinilmiyor. İngiltere Doğu Akdeniz’e iki gemi ve uçak göndereceğini açıklıyor. Yani yapılan haksızlık kimsenin umurunda değil. Burada ülkeler kendi menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yapıyor. Değerleri kim takar!

Tüm bu gelişmelerin ardından Rusya bir anlamda Batı’ya seslenerek ‘Karadeniz üzerinde kalıcı devriyeye başlayacak uçaklarımız Kinzhal sistemiyle donatılmış durumda. 1000 kilometreden fazla menzile sahip oldukları biliniyor.’ diye bir hatırlatmada bulunuyor.

Bu durum birçok makalede de belirtildiği üzere ‘Batılı ülkeler ve Batılı olmayan ülkeler arasında çatışmanın’ da gün yüzüne çıktığını, bloklaşmanın belirginleştiğini de gösteriyor gibi. Nisan 2023’de ‘Çatışma Dönemi’ isimli yazdığım yazıyı buradan okuyabilirsiniz.(https://www.karar.com/yazarlar/semra-alkan/catisma-donemi-1596107 )

Devam ediyorum…

Türkiye’nin savunma sanayisinde çalışmalarının ciddi bir ilerleme içinde olduğu ortadadır. Roketsan, Aselsan gibi markalarımızla gurur duyuyoruz. Yalnız özel sektörde de daha çok firmanın desteklenmesi hayatidir. Küçük firmaların elinden tutulması, ayrıca bu alana girecek yeni firmaların yüreklendirilmesi gerekir. Yani tam rekabet koşullarının oluşturulması önemlidir.

Örneğin enerji konusunda güçlü olmak. Petrol, doğalgaz ve diğer kaynaklara sahip olmak ya da uluslararası boru hatlarının geçiş güzergâhında olmak da bir güç göstergesi olarak belirtilebilir.

Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte Avrupa’da pazar kaybeden Rusya ne yaptı? Enerji konusunda gücünü devam ettirmek için yeni pazar arayışına girerek Çin, Hindistan gibi ülkelere yöneldi. Çin’e hem doğalgaz hem de petrol satan Rusya’nın son dönemde Çin’le ilişkilerinin gözle görülür bir şekilde arttığı söylenebilir. Diğer taraftan Rusya bu durumun bağımlılık ilişkisine dönmesini istemeyecektir. Dolayısıyla enerji satışını çeşitlendirmesi gerekecektir. O yüzden de Putin durup durup Türkiye’nin gaz merkezi olması konusunu gündeme getiriyor. Gelişmeler önümüzdeki dönemde daha da netleşecektir ama uzmanlar bu konunun hemen öyle, kolaylıkla olabileceği düşüncesinde değil.

Öte yandan hafta içi ‘Türkiye’nin 5 yıllık enerji rotası belirlendi’ diye bir haber okudum. Ve bununla ilgili başta doğalgaz arz güvenliğinin artırılması gibi birçok adım belirtiliyor. Belirtilen adımlar önemli olmakla birlikte özellikle son dönemde yaşananlar da gösteriyor ki ‘kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz’.

Son gelişmeler gösteriyor ki İsrail gazının yakın vadede Avrupa’ya ulaştırılması pek mümkün görünmüyor. Öte yandan Türkiye’nin kendisinin Akdeniz’de arama çalışmalarına hız vermesi önemli. Diğer taraftan enerji konusunda Azerbaycan gibi ülkelerle işbirliğinin daha da artırılması ve uzmanlarında belirttiği üzere Türkmenistan gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması, bu projenin hayata geçirilmesi önemli. Tabii bu projenin hayata geçirilmesinde birçok siyasi engel de çıkabilir.

Yani yeni oluşacak enerji güvenliği dengesinde Türkiye’nin yerini sağlamlaştırmasının önemli olduğu düşüncesindeyim.

Son olarak, Karadeniz Gazı, Gabar’da keşfedilen petrol ve başka alanlarda keşfedilecek gaz ya da petrol gibi kaynakların sisteme hızlı bir şekilde dâhil edilmesi, yenilenebilir enerji kaynaklı elektrik üretiminin artırılmasının iç tüketimin arttığı bir dönemde elimizi rahatlatacak bir faktör olarak belirtilebilir.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.