Belediyelere sokağa çıkma yasağı koyalım, olsun bitsin

Gücü ve yayılma kapasitesi tahmin edilemeyen bir virüse karşı mücadele ediyoruz. Tamamen değilse de önümüzü göremeyecek kadar karanlıktayız.

Kovid 19, her geçen gün yeni semptom üreten ve bulaşıcılığı kural tanımayan bir felaketin adı oldu. İlk vakanın üzerinden dört ay geçti, hala en iyi mücadele şekli izolasyon, sosyal mesafe, kişisel hijyen gibi klasik yöntemler ve mümkün olduğu kadar test yaparak hastalığın sayısal hacmini çerçeveleyebilmek…

Bütün insanlık olup biteni evinin penceresinden endişeyle izlerken kolay bir mücadele olmadığını tekrara gerek yoktur. Kolay olmadığı gibi ne yazık ki uzun sürecektir.

Görüldüğü gibi pek az ülke (Güney Kore, Singapur, Almanya, Avusturya, Yeni Zelanda ve bazı küçük Avrupa ülkeleri gibi) virüsle mücadelede başarılı olabiliyor. Tersine, ABD, İran, İtalya, İspanya gibi çok kötü örnekler de var. Ayrıca, bu felaketi dünyaya hediye eden şüphesiz en kötü örnek olarak Çin var.

Virüsle mücadelede sorumluluk sahibi liderlik örneklerine karşı, ABD Başkanı Trump’ın yaptığı gibi krizin çapını öngöremeyip küçümseme hatasına düşen başkaları da oldu. Özellikle Şubat ayını boş geçiren ülkeler krizle mücadelede hata yaptılar.

Yine de tanımlanması zor bir düşmanla mücadele edildiği için hata yapmak veya doğru görünen adımların yanlış netice vermesi doğaldır.

Bizim hükümetin de salgın yönetiminde hatalar yapması, bazı riskleri öngörememesi veya aldığı tedbirlerin aksi sonuç vermesi belirli sınırlar içerisinde kabul edilebilir. Büyük bir bulaşma ve yayılma riskine yol açan hafta sonu sokağa çıkma yasağını bile iyi düşünceyle yapılmış bir yanlış olarak kaydedebiliriz. Hükümet de yeterince tecrübe sahibi değil ve belli ki bir çare arayışında… Kabul.

Ancak, bu sürecin en başından beri yerel yönetimleri; bilhassa da salgının merkezi İstanbul’un ve en çok vakanın görüldüğü Ankara ve İzmir’in belediye başkanlarını yok saymak, sanki öyle birileri yokmuş gibi davranmak akılla mantıkla bağdaşmaz. Hem hatadır, hem de yanlıştır. Sadece siyasi değil, insani ve tıbbi bir yanlıştır.

Belediyeler yardım toplamayacak…
Yardım hesapları bloke edilecek…
Belediye başkanları ulaşımla, toplanmayla ilgili kararlardan haberdar edilmeyecek…
Belediyenin aşevi bile kapatılacak….

Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, Tunç Soyer sokağa çıkma yasağını televizyondan öğrenecek…

Sokağa çıkma yasağı ilan edildikten sonra zinhar vatandaş ile belediyelerin ilişkisi olmayacak; ekmeği bile vali, kaymakam dağıtacak…

Virüsle böyle mi mücadele ediyoruz Allah aşkına?

Neyse ki İmamoğlu, Yavaş ve Soyer küsüp bahane üretmek yerine işlerini yapıyorlar da bazı hizmetler hala aksamıyor.

İstanbul, Ankara ve İzmir’de (ve diğer büyükşehirlerde) en büyük fırın belediyelerin… Su zaten belediyenin… Devlette kaynak sınırlı; ona sosyal yardımda katkı verecek iyi kötü imkan yine belediyenin… Ulaşım, lojistik, nakliye vs zaten rakipsiz olarak belediyenin… Sokak sokak, bina bina bütün şehir belediyenin avucunun içinde…

Derdimiz ne? Bundan daha elverişli, işe yarar ve hazır mücadele kurumu mu arıyoruz?

Salgın bir felaket, Kovid yayıldıkça yayılıyor. Dünya, bırakın belediyeleri bulduğu her unsuru mücadele için sahaya sürüyor. Biz? Biz ise sakın ola ki millet belediyeyi görmesin, belediyeler siyasi güç kazanmasın diye mümkün olsa onlara da sokağa çıkma yasağı koyacağız…

Salgınla mücadeleyi zaafa uğratan bu yol, yol değildir. Mesele siyasi değildir sıhhidir, unutmayalım.
Hemen şimdi, bu saat vazgeçip belediyeleri değil engellemek aksine sorumlu tutarak, onlara daha fazla görev yüklemek gerekiyor. Geç olmadan…

YORUMLAR (107)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
107 Yorum