Eco’nun İtalyası, Bologna’nın Eco’su

Eco’nun İtalyası, Bologna’nın Eco’su

Önceki gün akşam Milano sokaklarında eline bir demet karanfil alan genci yaşlısı birçok İtalyan, sevgili profesörlerinin evine doğru yol aldılar… 84 yaşına kadar sayısız öğrenciye ders vermiş, ülkesine ve tüm dünyaya çok özel bilgileri muazzam yaşam tecrübeleriyle harmanlayıp sunmuş, bilim insanı, yazar, edebiyatçı, eleştirmen, düşünür, filozof Umberto Eco’yu kaybettik...

HANDE KUMRU ÇAĞAN

16-02/22/handekumrucagan4-1456127174.png

Merhaba… Sizleri bu köşeden öncelikle Akdeniz ve Adriyatik Denizi’nin muhteşem ülkesi, sanatın geliştiği, üzümün, zeytinin alasının yetiştiği, peynirin, sirkenin fevkaladesinin üretildiği güzeller güzeli İtalya’nın zenginlikleriyle tanıştıracağım. Benim penceremden…

İtalya öyle bir ülke ki… Çoğu yönüyle anlatılmaz yaşanır, yaşadıkça da bağımlılık yapar. Hep o kokuyu, hep o lezzeti, hep o resmi ararsınız.

Sabah çok erkenden hayat başlar. Fırıncılar ve pastaneler işbaşında, malum sabah kahvaltısı için marmelatlı kruvasanlar pişecek sonra cafelere dağıtılacak… Orada kahveler hazırlanacak. İnsanlar gelecek, ayaküstü “ un brioche e un cappuccino per favore” ( Bir kruvasan ve bir cappuccino lütfen) sesleri etrafta yankılanacak. Günün gazetelerine göz atarken, hararetle, tanıdık tanımadık, barda kahvaltı edenler arası dün gece Rai 1 kanalındaki dizi, mahalle, şehir yöneticisinin tutumları tartışılacak sonra sanki hiç o insanlar derin sohbetler yapmamış gibi birbirlerine “buona giornata – iyi günler” deyip ayrılacaklar…

Bu ritüeller her sabah yaşanacak…

Sonra neredeyse her mahallede semt pazarları kurulmaya başlanacak. Daha saat sabahın altısı vee motorsiklet sesleri, yüksek sesle selamlaşmalar “Ciao, come stai?” ( Merhaba, nasılsın?)

Herkes koşuşturmalı… Malum saat 12.00 ye kadar çalışmak için, siesta öncesi, vakit var… Öğle saatinde de yavaş yavaş kepenkler kapatılacak, küçük meydanlarda kurulmuş semt pazarlarından kamyonetlere yüklenen kasaların sesleri yükselecek ve işte tüm bu anlara sokakları kaplayan sarımsak kokusu eşlik etmeye başlayacak.

Eşlerini öğle yemeği için evlerine bekleyen hanımlar çoktan domatesli, sarımsaklı makarna sosunu pişirmeye başladılar bile…

İşte İtalya’yı anlatarak biraz merakınızı celbetmek, biraz iştahınızı arttırmak (aman dikkat!) , biraz sizleri sanatla bezemek, biraz yeni diyarlar keşfetme hissinizi harekete geçirmek niyetindeyim!

Addio caro Prof. Umberto ECO!

Hoşçakal Sevgili Profesör Umberto Eco!

Önceki gün akşam Milano sokaklarında eline bir demet karanfil alan genci yaşlısı birçok İtalyan, sevgili profesörlerinin evine doğru yol aldılar… 84 yaşına kadar sayısız öğrenciye ders vermiş, ülkesine ve tüm dünyaya çok özel bilgileri muazzam yaşam tecrübeleriyle harmanlayıp sunmuş, bilim insanı, yazar, edebiyatçı, eleştirmen, düşünür, filozof Umberto Eco’yu kaybettik...

İlk Tarihsel gerçeklikleri, merak uyandıran bir kurgu içersinde anlatabilen bir edebiyatçı… Kendisini “ ben yazar değilim, sadece hafta sonları yazıyorum...” diyerek anlatıyor.

Kullandığı yalın diliyle herkese ulaşmayı başarabilen, en zor felsefe konularını dahi sıradan insanın anlayabileceği şekilde yazan bir düşünür…

Geçenlerde oradaydım… Misafirlerime dünyanın en eski üniversitesi olarak bilinen Bologna Üniversitesi’nin tavan freskleri üzerine anlatım yaparken “İşte yaşadığımız çağın en önemli filozoflarından Umberto Eco halen bu üniversitede ders vermekte” demiştim ve içimden tekrar öğrenci olma isteği gelmişti… Ne mutlu öğrencilerine…

Televizyon programcılığı, gazetecilik, yazarlık gibi pek çok işi ustalıkla yapan Umberto Eco en büyük tutkuyla yaptığı işin üniversitede hocalık olduğunu söylerdi hep. Ne mutlu ona…

Ve tabii yazdığı kitapları birçok dile çevrildi. Ortaya koyduğu tezlerle felsefe, medya, sanat hatta moda dünyasını bile etkiledi... Mesela “Güzelliğin Tarihi” adlı eserinde 1960’ların modasının eski Mısır giyiminden esinlendiği tezini ortaya koydu…

Didaktik bilgiyi ‘insan’ olma özelliğiyle yani duyguyla harmanlayabilen ustanın yeri doldurulamayacak… Ne mutlu ki eserleriyle, söylemleriyle gelecek nesillere de ışık tutacak.

Bir defasında şöyle demişti:

“Hiç kitap okumayan biri 70 yaşında sadece kendi hayatını, bir hayat yaşamış olacak. Kitap okuyan 70 yaşındaki kişi ise 5000 hayat yaşamış gibi olacak.”

Şimdi başka ne denilebir ki?..

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN