Mercedes-Benz, BMW ve Volkswagen'in karları yılın ilk çeyreğinde sert düşüş yaşarken, Çin pazarındaki gerileme ve ABD’nin getirdiği yeni vergiler sektörü köşeye sıkıştırdı. Uzmanlara göre bu yılı büyük kayıpla kapatacak devlerin umudu 2026 yılı...
Alman otomotiv endüstrisi, tarihin en zorlu dönemlerinden birini yaşıyor. Yükselen üretim maliyetleri, Çin pazarındaki daralma, ABD'nin ek gümrük vergileri ve Asya menşeli rakiplerin fiyat baskısı, Mercedes-Benz, BMW ve Volkswagen gibi dev markaların kârlılığını ciddi biçimde baltaladı. Yılın ilk çeyreğinde bu üç dev üreticinin karı sert biçimde düştü.
Alman otomotiv sektörü uzun yıllar boyunca ülkenin ekonomik bel kemiği ve teknolojik gelişimin simgesi olarak görülüyordu. Ancak günümüzde bu sektör, hem yapısal hem de küresel rekabetten kaynaklı büyük bir dönüşüm baskısı altında. Otomotiv analisti Prof. Dr. Ferdinand Dudenhöffer’e göre bu düşüşte asıl belirleyici olan faktör, Çin pazarında yaşanan sert gerileme.
ZARAR BÜYÜK
Mercedes-Benz, BMW ve Volkswagen Grubu'nun 2024'ün ilk çeyreğinde açıkladığı karlar sırasıyla %40,7, %25,2 ve %37 oranında düştü. Lüks sedan segmentindeki Mercedes S-Serisi, BMW 7 Serisi ve Audi A8 gibi modeller, Çinli tüketiciler nezdinde eski cazibesini yitiriyor. Bir zamanlar karlarının yarısını Çin'den sağlayan Alman üreticiler, bu avantajı kaybetmiş görünüyor.
Çin’de araç teslimatları da alarm veriyor. Mercedes’in teslimatları bir yılda %10 gerileyerek 152 bin 800’e düşerken, BMW (Mini dahil) %17,2’lik bir azalmayla 155 bin 195’e geriledi. Volkswagen ise %7,1’lik bir düşüşle 644 bin 100 adet teslimatta kaldı. Üç markanın toplam teslimatları 1 milyonun altında kaldı.
"2026'DA DÖNÜŞ BAŞLAYABİLİR"
Prof. Dudenhöffer, Alman markaların Çinli teknoloji şirketleriyle işbirliğine yönelerek 2026’dan itibaren yeniden yükselişe geçebileceğini belirtiyor. "Yeni nesil teknolojiler, daha entegre yazılım çözümleri ve akıllı sistemler sayesinde Alman markalar kendilerine yeni bir alan açabilir" diyen uzman, bunun zaman alacağını ama imkânsız olmadığını vurguluyor.
Ancak ucuza araç satma konusunda beklentiye girmemek gerektiğini de ekliyor: “Alman otomobil markaları fiyatla değil, yenilikçilik ve prestijle rekabet eder.”
ABD GÜMRÜKLERİ YENİ RİSK ALANI
Bir diğer tehdit ise ABD kaynaklı. Eski Başkan Donald Trump’ın ithal araçlara %25 oranında yeni gümrük vergisi getirmesi, Alman üreticiler için hayati önemde olan bu pazarı ciddi biçimde belirsizliğe sürüklüyor. Prof. Dudenhöffer, “Yatırımcılar artık ABD’ye güvenmiyor. Sürekli değişen kurallar yatırım kararlarını felç ediyor” diyerek durumu özetliyor.
YATIRIMLARIN GÖLGESİNDE MALİYET BASKISI
Elektrikli araç dönüşümüne yönelik milyarlarca euroluk yatırımlar henüz beklenen getiriyi sağlayamıyor. Bunun yanı sıra yazılım sorunları, geri çağırmalar ve yeniden yapılanma giderleri de kârlılığı düşürüyor. Bu durum, iş gücünü azaltma ve üretim süreçlerinde sadeleşmeye gitme gibi maliyet düşürücü önlemleri gündeme getiriyor.
Çin’de ortalama araç başı işçilik maliyeti 600 dolar seviyesindeyken, bu rakam Almanya’da 3 bin 300 doları buluyor. Çin’in düşük maliyetli ve devlet destekli elektrikli araçları, Avrupa pazarında giderek daha fazla yer bulurken, Alman üreticiler ise bu rekabete hazırlıksız yakalandı.
ALMAN SANAYİSİ İÇİN HAYATİ ÖNEME SAHİP
Otomotiv sektörü Almanya’da yalnızca bir sanayi kolu değil, aynı zamanda ekonomik bir omurga işlevi görüyor. Ülkenin toplam katma değerinin yaklaşık %5’i bu sektörden gelirken, sanayi istihdamının %14’ünü oluşturuyor. 2024 Haziran itibarıyla sektörde 773 bin kişi doğrudan çalışıyor. 290 milyar euroluk ihracat hacmiyle Almanya'nın dış ticaretinin %17’sini karşılıyor.
Ancak sektörün bu dinamizmi, Çin pazarına aşırı bağımlılık nedeniyle tehdit altında. Çin’de yerli üreticiler BYD, Geely ve Nio gibi markalarla hızla öne çıkarken, Alman markaların pazardaki payı gözle görülür biçimde düşüyor. Avrupa pazarında da Çin menşeili elektrikli araçların satışları artarak yerli üreticilere baskı yapıyor.
HAYAT SİGORTASI TEHLİKEDE
Alman medyasında yapılan yorumlarda, bu gidişatın yalnızca büyük üreticilerin değil, "otomotiv ülkesi" Almanya'nın da geleceğini tehdit ettiği vurgulanıyor. Almanya'nın bu alandaki liderliğini sürdürebilmesi için hem yapısal reformlara hem de teknolojik adaptasyona hız vermesi gerektiği belirtiliyor.
Sektör temsilcilerine göre, 2026’ya kadar sürecek bu geçiş döneminde ayakta kalabilen markalar, gelecekte küresel otomotiv pazarında tekrar belirleyici olabilir. Ancak bu, maliyetleri düşürmek, yeni teknolojileri hızla hayata geçirmek ve Çin gibi zorlu pazarlarda yeni stratejilerle öne çıkmakla mümkün olacak.
