Gözetleyen değil izlenen kameralar

Gözetleyen değil izlenen kameralar

15. İstanbul Bienali’ne seramik kameralar çalışmasıyla katılan Burçak Bingöl, bunların kent sokaklarında 19 farklı noktaya yerleştirildiğini söylüyor. Bingöl, günlük hayatta kameralar tarafından sürekli izlendiğimizi belirterek “Bu çalışmam gözetleme-insan ilişkisini tersine çeviriyor. Üzerinde çiçek desenleri var. Artık siz onu izliyorsunuz” diyor.

ERKUT TEZERDİ / İSTANBUL

anatçı Burçak Bingöl, uzunca yıllar New York’ta yaşadı, ardından İstanbul’a yerleşti. Bugüne kadar 6 kişisel sergi açtı. Çalışmalarında ‘yabancılaşma’ teması üzerine yoğunlaştı. Sanat düşüncesine göre yapıların formunu bozup yepyeni eserler ortaya koymak gerektiğini belirten Burçak, 15. İstanbul Bienali’ne seramik kameralar (Günebakan) çalışmasıyla katılıyor. İstanbul’un 19 farklı noktasında yer alan bu kameralara çiçek motifleri işlenmiş. Bunlar kısaca kendi formunu bulan çalışmalar. Burçak’la atölyesinde sanatını ve bienali konuştuk.

* Sanatta seramik kullanımını nasıl anlatırsınız?

Uzun zamandır sanat malzemesi olarak seramiği kullanıyorum. Yedi yıl önce New York’tan İstanbul’a yerleşince binlerce yıllık kent kültürü üzerine yoğunlaştım. İstanbul’un coğrafi olarak arada kalmış bir karakteri var. Kimlik mevzusu çok önem kazanıyor burada. Birçok medeniyet üst üste ve iç içe. Çevremizde yüzlerce yıllık yapılar var. Burada da bir sanatçı için geleneksel malzemeler devreye giriyor. Ancak ilk etapta ‘seramik gibi geleneksel bir malzeme ile ne üretebilirim?’ diye sordum kendime. Böylelikle son sergim Mitos ve Ütopya’da ‘seramik nedir?’ sorusunun en temeline indim. Hem malzeme hem de bu malzemenin bu coğrafyada çağrıştırdıkları üzerine yeni biçim ve anlam denemeleri de diyebiliriz. Hemen kendini ele vermeyen, hızlı tanımlanamayan halleriyle kendi dilini ve formunu bulan çalışmalar.

* ‘Kendi formunu bulmayı’ biraz daha açar mısınız?

Sanatta anahtar kelime ‘özgün’lüktür. Bir tekrardan ziyade yeni bir yaklaşım ve yeni yanyana getirmelerle kendi zamanına ait bir üretimi anlamlı buluyorum. Sanatçının kendine has dilini bulması gerekiyor. Malzemesiyle uyumlu çalışmalı. Ben de kendime özel bir seramik dili geliştirdim. Bir eseri ortaya koymadan önce mazemeyi kavramlarla nasıl bir araya getirebilirim ve yeni bir plastik form oluşturabilirim diye düşünürüm.

* Seramik kameralar fikrinin doğuşu hakkında neler söylersiniz?

2011’de ‘Nadireler Kabinesi’ adında bir sergim olmuştu. Seramik kameralar yani Günebakan ilk kez orada gösterilmişti. O zaman İstanbul’a yeni taşınmıştım ve Beyoğlu’ndaki çok sayıdaki kamera bana oldukça ilginç gelmişti. Ben de toplu hafızada yeri olan gündelik bir nesneyi seramikle yaparak hem nesneyi hem de seramik malzemeyi kendine yabancılaştırdığım bir seri üzerine çalışıyordum. Bu nesnelerden biri de kamera oldu. Malzemeyi seramikle yeniden üretince taşıdığı anlamın değişmesi kadar gözetleme kültürüne de işaret eden yeni bir yapıya bürünmüş oldu. Bu kameralar da Beyoğlu’ndan ilham alındı.

* Çalışmalarınız için “yapıların formlarının bozulması ile ortaya çıktı” diyebilir miyiz?

Evet ama neticede baktığınızda hala kamera. Kameralar tarafından sürekli izleniyoruz. Benim bu çalışmam gözetleme-insan ilişkisini tersine çeviriyor. Üzerinde çiçek desenleri var. Artık siz onu izliyorsunuz. Ayrıca seramiğin kırılganlığı da var. Ben çalışmalarımda genel olarak kırılganlık’ fikrini de kullanıyorum. Kameralar sokaklara takıldıktan sonra ‘acaba kıracaklar mı?’ ‘bir saldırıya maruz kalacaklar mı?’ diye düşünmüştüm. Henüz bir şey olmadı neyse ki... Daha sonra bizim bu kentteki kırılgan varoluşumuzla Günebakan çalışması arasında da bir parallellik var. Biz bu kentte var oluyorsak, onlar da olabilir.

* Kameralar peki neden bir sergi mekanında değil de sokakta yer alıyor?

Öneri 15. İstanbul Bienal’nin küratörlerinden geldi. Buna birlikte karar vermiş olduk. Görüşmeler neticesinde bunlar sokaklara yerleştirildi. Yani Günebakan ilhamını aldığı Beyoğlu sokaklarına dönmüş oldu.

* Hangi sokaklarda kameralar var?

Bienal mekanlarının hepsinin girişlerinde var. Ama biraz çevreye bakınmak gerekiyor. Ayrıca mekanları birleştiren noktalarda da bulunuyor. Marmara Oteli’nde, Asmalı Mescit’teki Yoğunluk Sanatçı Atölyesi’nde, Şimdi Kafe’nin içinde, İstiklal’deki Lebon Pastanesi’nde, Yeni Lokanta’da, Atölye Başka ve İstanbul Modern’de var. Kameraların yerlerini ben seçtim. Çok sık değil ama rota boyunca takipte olduğunu hatırlatsın istedim. Toplam 19 noktaya seramik kamera yerleştirildi.

* Kameraların üzerinde çiçek desenleri yer alıyor. Bunları hikâyesi nedir?

Hepsi Beyoğlu’nda büyüyen çiçekler. Daha önceki çalışmalarımda da çiçek motifi kullanırdım. Önce çiçekleri belirledim, sonra bahar aylarında bunları topladım, taratarak bilgisayara aktardım. Ardından seramik yüzeye uygulandı. Beyoğlu’nda çok fazla çiçek yok. Çoğunu çok zor buldum. Ben bu çiçekleri kameralara aktararak zamana da sabitlemiş oldum.

BİENAL TÜRKİYE'YE İYİ GELDİ

* 15. İstanbul Bienali ile ilgili neler söylersiniz?

Huzursuzluk veren olaylar atlattık ve atlatıyoruz. Gerildik. Bu, sanata da zarar verdi. Her şeye rağmen bienalin gerçekleşmiş olması çok önemli. Sanatın gelişmesi yönünden yararı tartışılmaz. Yabancı birçok sanatçı, sanat insanı geldi. Son derece önemli bir etkinlik. Bu yıl 15’incisi düzenleniyor, 30 yıl demek. İstanbul Bienali, dünyanın önemli bienalleri arasında. Ben öğrenciyken Ankara’dan bienali izlemeye gelirdim. Sanatçılara iyi geldiğini biliyorduk. Şimdi bienale sanatçı olarak katılmak benim için çok anlamlı.

 

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN