Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) yurt dışında yaşayan bir çiftin boşanma sürecindeki kararı, evlilik hukukunda yeni bir dönem başlattı.
Özellikle AYM evliliğin yok hükmünde sayılması ve geçersiz imza ile evlilik konularında yapılan anlık aramalar dikkat çekiyor.
AYM, evlilik sonrası Almanya'ya yerleşen ve üç çocuk sahibi olan bir çiftin Türkiye'deki boşanma davasında, evlilik belgesindeki imzanın taraflardan birine ait olmadığı gerekçesiyle verilen 'evliliğin yok hükmünde sayılması' kararını, Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlali olarak değerlendirdi.
Karar, AYM evlilik kararı aramalarıyla da gündemin üst sıralarına yerleşti.
ALMANYA'DAN BAŞLAYAN BOŞANMA VE MAL REJİMİ DAVASI
Resmi Gazete'de yayımlanan kararda yer alan bilgilere göre, E.D. ile 1989 yılında Türkiye'de evlenen H.D. çifti, evliliklerini Almanya'da sürdürdü.
H.D., 2013 yılında Almanya'da boşanma ve mal rejiminin tasfiyesi talebiyle dava açtı.
Bu dava devam ederken, eşi E.D. de aynı yıl Türkiye'de 'evliliğin yok hükmünde olduğunun tespiti' için mahkemeye başvurdu.
Halı sahada sakatlandı, işletmeciden 1 milyon TL tazminat kazandı! Yargıtay'dan emsal karar
"DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRI HAREKET EDİLİYOR" SAVUNMASINI YAPTI
Dava süresince H.D., eşi E.D.'nin Almanya'da evli ve çocuklu olmanın getirdiği tüm vergi ve sigorta kolaylıklarından faydalandığını ileri sürdü.
Ayrıca, boşanma davası mal paylaşımı aşamasına geldiğinde E.D.'nin bu davayı açtığını ve bunun dürüstlük kurallarına aykırı bir hareket olduğunu savundu.
H.D., evliliğin kurucu unsurunun sözlü beyan olduğuna ve defterdeki imzanın ispat aracı olduğuna dikkat çekti.
YEREL MAHKEME, EVLİLİĞİ YOK HÜKMÜNDE SAYDI
Türkiye'deki yerel mahkeme, dava kapsamında çiftin yurt dışı çıkış kayıtları ile evlilik belgelerindeki imzaları incelemeye aldı.
Yapılan inceleme neticesinde, evlilik belgesinde bulunan imzanın E.D.'ye ait olmadığını tespit etti.
Mahkeme, bu tespitle birlikte, evlenmenin kurucu unsurunun eksik olduğu gerekçesiyle, evliliğin en baştan itibaren yok hükmünde olduğuna karar verdi.
Bu kararın kesinleşmesinin ardından H.D., hak ihlali iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundu.
AYM, HAK İHLALİNİN SONUÇLARININ KALDIRILMASINA HÜKMETTİ
H.D.'nin bireysel başvurusunu inceleyen AYM, Anayasa'nın 20. maddesiyle güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
AYM, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla karar örneğinin yeniden yargılama yapılması için ilgili mahkemeye gönderilmesini kararlaştırdı.
GEREKÇELİ KARARDAKİ POZİTİF YÜKÜMLÜLÜK VURGUSU
AYM'nin gerekçeli kararında, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının devletin pozitif yükümlülüklerini içerdiği önemle vurgulandı.
Kararda, yerel mahkemenin sadece evlenme kütüğündeki imzanın taraflardan birisine ait olmadığı tespiti üzerinden karar verdiği belirtildi.
Ancak, nikah sırasında hazır bulunan tanıklar, düğün davetiyesi ve fotoğraflar gibi çiftin yıllar süren evliliğini ve aile hayatını gösteren diğer delillerin değerlendirilmediğine işaret edildi.
ÜÇ ÇOCUK VE VERGİ MUAFİYETLERİ DE GÖZ ARDI EDİLDİ
Kararda ayrıca, çiftin evlendikten sonra Almanya'ya gittiği, evliliklerinden üç çocuklarının dünyaya geldiği ve evlilikle ilgili vergi muafiyeti gibi düzenlemelerden faydalandıkları bilgisi aktarıldı.
AYM, yerel mahkemenin tüm bu somut olguları göz ardı etmesini, 'özen yükümlülüğünü yerine getirmediği' şeklinde ifade etti.
Bu nedenle, mahkemenin kararıyla 'aile hayatına saygı hakkının korunması' kapsamında devlete düşen pozitif yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirilmediği kaydedilerek, aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği sonucuna varıldı.


