Yahya Kemal Beyatlı’nın ‘Bütün Şiirleri’ yıllar sonra yeniden tek bir ciltte toplandı. Prof. Mehmet Samsakçı’nın yayıma hazırladığı, Vakıfbank Kültür Yayınları’nın basımını yaptığı bu ciltte büyük Şair’in tüm şiirleri ‘edisyon kritik’ edilmiş, açıklayıcı notlarla, gazete ve dergi küpürleriyle, görsellerle zenginleştirilmiş, ilk neşirle kitaplarda yer alan biçimleri arasındaki farklar tespit edilip, titizlikle gösterilmiş. Proje sorumlusu Mehmet Samsakçı’yla Yahya Kemal’e ve bu projeye dair konuştuk.
ÖNSÖZDE GENİŞÇE BAHSEDİYORSUNUZ FAKAT PROJE HAKKINDA OKURLARIMIZA NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?
Proje, 20. yüzyıl Türk Edebiyatı’nın en büyük şahsiyetlerinden, kurucu şairlerinden birisi olan; kendi aktüalitesini varlığı ile doldurduğu kadar günümüzde de okurlarını besleyen, “tütmeye devam eden bir buhurdan” olan Yahya Kemal’in bütün şiirlerini, yeni ve olabildiği kadar güzel ve etkili biçimde okuyucularla buluşturma endişesinden doğdu. Şair’in şiirleri, ‘Kendi Gök Kubbemiz’, ‘Eski Şiirin Rüzgârıyle ve Rubâîler’ ve ‘Hayyam Rubâîlerini Türkçe Söyleyiş’ isimli üç ayrı ve birbirinden değerli kitaplarda mündemiçtir malûm. Bu üç kitap 1961’den beri onlarca baskı yaparak günümüze kadar geldi. 2009 yılında İstanbul Fetih Cemiyeti Yahya Kemal Enstitüsü ilk ve son defa olarak bütün şiirleri tek ciltte toplamış ve bin adet basmıştı. Okurun gösterdiği olağanüstü rağbet dolayısıyla bugün bu kitabı bulmak hemen hemen imkânsızdır. Bu itibarla 2024’te yani Şair’in doğumunun 140. yıldönümü çalışmalarımız içinde “Bütün şiirleri yine tek ciltte okura sunalım fakat tenkitli bir neşir yapalım” dedik. Kuruluşundan itibaren yaptığı çok nitelikli yayınlarla edebiyat ve düşünce sahasında büyük işler yapmış olan Vakıfbank Kültür Yayınları ile İstanbul Fetih Cemiyeti arasında bir protokol imzalandı ve neticede kitap raflarda yerini aldı. Belirli sayıdaki nüshalar, özel bir kapak ve kâğıtla basıldı. İlk etapta 5 bin adet basılan kitaptan -hak ettiği reaksiyonu alırsa- 5 bin adet daha basılacak önümüzdeki süreçte.
YAYIMA HAZIRLAMA SÜRECİ NASIL GERÇEKLEŞTİ?
Kitabı farklı kılan esas noktalar şiirleri daha doğru ve doyurucu biçimde anlamımıza imkân sağlayan ek bilgi ve görsellerdir. Her bir şiir için konulan dipnotlar; ilk neşir bilgileri, ilk ve ikinci neşirden kitaba doğru giderken Yahya Kemal’in yaptığı değişikliklerin gösterilmesi, özelikle el yazısı müsveddeler… (Ayrıca karekodlar sayesinde bazı şiirleri Şair’in kendi sesinden dinleme imkânına sahip okuyucu.) Bunların pek çoğunu okuyucu ilk kez görecek ve bu sayede şiiri daha iyi idrak ve ihata edecektir. Zira -Sunuş yazısında da belirttiğim gibi- bir şairin benimsediği kullandığı kelimeler kadar vazgeçtiği kelimeler de bizim için büyük önem taşır. Bir şairin çalışma biçimine ve şiirin tekevvününe şahit olmak demektir bu. Kitabın bence çok orijinal bir tarafı, Yahya Kemal’le okuyucu arasına girmeyen, okuma tecrübesini devamlı sekteye uğratmayan mizanpajıdır. Kitabın sağ sayfalarında yalnızca Yahya Kemal’in şiirleri var. Sol sayfalar iki sütuna bölündü. Birinde görseller, diğerinde de benim açıklamalarım var. Bu orijinal buluş, editör ve grafiker arkadaşlarımıza aittir. Yeri gelmişken ifade edeyim: Kitabın editörü Dr. Hazal Bozyer ve grafikerimiz Dr. Hande Özgeldi Büyüktopbaş’ın çalışma boyunca unutulmaz yardımları ve çözümleri söz konusu oldu. Kendilerine buradan da teşekkür etmek isterim. İstanbul Fetih Cemiyeti’nin İdare Heyeti’yle müdürü Gülcan Aren bu projeye daima destek oldular. Cesaret ve gayret aşıladılar. Var olsunlar. Vakıfbank yönetici ve çalışanlarına da her konudaki hassasiyetleri dolayısıyla medyun-ı şükranım.
YAKIN ZAMANDA YİNE ŞAİR’İN DERLENMEMİŞ ŞİİRLERİNİ, MAKALELERİNİ, HATIRALARINI YAYIMA HAZIRLAMIŞTINIZ. YAHYA KEMAL’LE İLGİLİ BAŞKA ÇALIŞMALARA DAHİL OLACAK MISINIZ?
Son Keşifler’den bahsediyorsunuz. Evet, yıllar içinde farklı hocalarımızın, meslektaşlarımızın bulup değişik mecralarda ve formlarda neşrettikleri, benim de süreli yayın ve arşivlerde tespit edip yayımladığım metinlerden bir kitap yapmıştık. Yahya Kemal’e ait olduğunu bildiğimiz fakat külliyatın hiçbir kitabına girmeyen metinlerdi bunlar. Şu an en büyük ve heyecan verici çalışmamız ise Şair’e gelen ve şimdiye kadar gün yüzüne çıkmayan mektuplardır. Bir aksilik olmazsa 2026 içerisinde üç veya dört cilt hâlinde yayımlanacak olan bu mektuplar, Şair’in muhitini ve ömrünün farklı merhalelerindeki hâlet-i ruhiyesini, programını anlamak bakımından son derece değerli metinler. Yahya Kemal’in, sağlığında nasıl bir hürmet ve sevgi gördüğünü; Türk kültür, düşünce ve edebiyatında nasıl bir kutup olduğunu bir kez daha idrak edeceğiz bu mektuplar yayımlandığında.
YAHYA KEMAL’İN DİĞER KİTAPLARI DA EDİSYON KRİTİKTEN GEÇİRİLMELİ Mİ SİZCE?
Yahya Kemal’in nesirlerinin, şiirleri kadar problemler içerdiğini çok düşünmüyorum. Bununla beraber elbette makalelerinin, musahabelerinin, hatıra parçalarının, anı-porte türündeki yazılarının hatta mektuplarının da edisyon kritiği bize çok şey öğretecektir. Zira kim veya hangi mesele hakkında neyin, ne zaman, niçin ve nasıl söylendiği meselesi bir metnin analizinde sanıldığından fazla işe yarar.
OSMANLI TARİHİNE YÖNELİK İLGİNİN CANLANDIĞI BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ. ŞAİRİN OKURLARIN VE AYDINLARIN NEZDİNDE HAK ETTİĞİ İLGİYİ GÖRDÜĞÜNÜ DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?
Yahya Kemal -maddeten değilse de mânen- asil ve saygıdeğer mesaisinin karşılığını, sağlığında belki de başka bir şaire hiç nasip olmayacak kadar almıştır. Darülfünun’daki öğrencilerinin Mütareke senelerinde tertip ettikleri müsamere; kutlanılan ve basına akseden doğum günleri, İstanbul Üniversitesi’nde kendisi için yapılan merasim, daha küçüklü büyüklü pek çok etkinlik, hakkında çıkan yazı ve kitaplar, Şair’in mazhar olduğu sevginin tezahürleridir. Bugün artık söz, kelâm eski asırlardaki prestijini yitirmiş olabilir veya böyle görülebilir fakat Yahya Kemal “bir meş’ale”dir ve gönülden gönüle devreder. Bu kitabın neşri sayesinde bir kez daha gördük ki Yahya Kemal Türk milletinin gönlünde ve zihninde çok canlı biçimde yaşamaktadır. Osmanlı gibidir O. Yani kendisine dönmek zorunda olduğumuz bir klâsik…
YAHYA KEMAL’İN AHMET HAMDİ TANPINAR KADAR İLGİ TOPLAYAMAMIŞ OLMASINI NASIL YORUMLUYORSUNUZ?
Tanpınar, merhum Prof. Dr. Mehmet Kaplan Hoca ve talebelerinin gayretleriyle 80’lerden itibaren keşfedilmeye başlandı. 2000’lerden sonra ise Türk Edebiyatının en çok okunan, tartışılan, akademik düzeyde çalışmalara mevzu olan bir şahsiyeti hâline geldi. Kendi tabiriyle, sağlığında bir “sükût suikastına” uğratılmıştı fakat Yahya Kemal’in böyle bir durumu olmadı. Arif Nihat’ın ifadesiyle söylersem “namaz sureleri gibi ezberdedir O” daima. O’na duyulan ilgi zamanlara yayılmıştır. Çünkü yukarıda belirttiğim gibi, Yahya Kemal tam bir klâsiktir. Yani her asrın muasırıdır.
KİTAP HAKKINDA YAPILAN OLUMLU-OLUMSUZ YORUMLARI TAKİP ETTİNİZ Mİ? ÇALIŞMA, SİZCE NASIL KARŞILANDI?
Açıkçası kitap hakkında olumsuz herhangi bir yorum görmedim. İçeriğiyle, baskısıyla sosyal medyada ve basında mutluluk verici paylaşımlar oldu. Tebrik ve teşekkürler aldık. Böyle de devam etmesini dilerim.
‘TÜRKÇE AĞZIMIZDA ANNEMİZİN SÜTÜDÜR’
YAHYA KEMAL BEYATLI SİZCE GÜNÜMÜZ OKURUNA NELER SÖYLEYEBİLİR?
Şunları söyler kısaca: “Türk milleti tarihte büyük işler başarmış, büyük bir millettir. Türkçe, “Ağzımızda annemizin sütüdür.” Yani o süt gibi beyaz, mukaddes ve besleyicidir. Bu dille yüzyıllar boyunca icra edilen edebiyat ve o edebiyatta akseden yaşama üslûbumuz sayesinde, dünya medeniyet arenasında nasıl şerefli bir yerde durduğumuz görülür.”
