Prof. Dr. Balkan Naci İslimyeli: Ülke, ‘değeri olmayan insan’ prototipiyle dolu

Prof. Dr. Balkan Naci İslimyeli: Ülke, ‘değeri olmayan insan’ prototipiyle dolu

Prof. Dr. Balkan Naci İslimyeli, 45’inci sanat yılını ‘Hatırla’ adlı sergiyle kutluyor. Sergide resim, fotoğraf, video, enstalasyon, tasarım ve heykel çalışmaları bulunan İslimyeli, eserlerini şiir ve metinle destekliyor. “Sözcükler benim için kutsal. Okumak da öyle. Ayrıca yazının kökeninde resim olduğunu unutmamak gerek” diyen sanatçıyla konuştuk.

IŞIL ÇALIŞKAN / RÖPORTAJ

Dile kolay 45 yıl... 60’ın üzerinde kişisel sergi, yüzlerce toplu sergi ve dahası. Prof. Dr. Balkan Naci İslimyeli, sanat yaşamının 45’nci yılını bir sergiyle kutluyor: ‘Hatırla’. Yaşananları unutmamak ve hafızada canlı tutmak arzusuyla sergisine ‘Hatırla’ adını veren İslimyeli, son 30 yılda ürettiklerinden derlediği eserleri sanatseverlerle buluşturuyor. Sergide İslimyeli’nin resim, fotoğraf, video, enstalasyon, tasarım ve heykel alanında ürettiği çalışmalar var. Sanatçı, sergide kariyerinin son 15 yılından hiç görülmemiş eserlerini de ilk kez sergiliyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane-i Amire Kültür Sanat Merkezi’nin Beş Kubbe ve Tek Kubbe salonlarında aynı anda sanatseverlerle buluşan sergi 27 Ekim’e kadar ziyaret edilebilecek. İslimyeli ile sergiyi ve sanat yaşamını konuştuk.

* Çalışmalarınızla hem geçmişin önemine değiniyor hem de yeniliklere açıksınız. Bunun için neler söylersiniz?

Zaman dediğimiz şey döngüsel bir bütünlük içinde dünü, bugünü, hatta yarını da barındırıyor. Geçmişle gelecek arasında kurulmuş bir köprü zaten var ama zaman pratiği bu akışkanlığı bölüp parçalıyor. Bu nedenle insanlığın aydınlanma tarihi de örseleniyor. Ben tek bir zaman birimi kabul ediyorum. O da yaşadığımız an. Bir tek an, içinde tarihin bütün birikimini taşır. Bunun entelektüel yanını görmezden gelseniz bile bireysel tarihiniz için bu böyle. Bu nedenle yaşanan tek bir anın anlamı üzerine yeniden düşünmeliyiz. Ben bu doğal köprü üzerinde yürüyen insanla, yani sanatçıyla ilgiliyim. Sanatçı bu yürüyüşte ardına bütün temiz anı ve hayalleri paylaştıklarını da takıp yürüyen ‘fareli köyün kavalcısı’na benzeyen bir kahramandır. Başarı göreceli bir şey. Anlamı, öznesi, nedenleri her gün yeniden belirleniyor. Başarı bence sevdiğiniz işi dürüstçe yapıp bundan da mutlu olabilmeniz.

Sergide 15 yıldır ürettiğiniz ancak hiç sergilenmemiş eserleriniz var. Bunların sizin için önemi nedir?

Bu yapıtların hiç sergilenmemiş olmaları kuşkusuz en önemli yanları. Bunun da bir seçki olduğunu belirteyim. Sergilenmeyen pek çok yapıtım içinden geçmişimdeki yapıtlarla tematik bağlantıları olanlar. Bu son 15 yılın toplumda yarattığı oluşum ve dönüşümlerle, bunların sancıları da ironik yansımalarıyla izlenebilir. Her dönemimde görülen çöküşe paralel olarak gelişen çarpık yapılanma, çözülen değerlerle birlikte, çözülen toplum yansımaları metaforik düzlemde yansıtılıyor. Sanatımın merkezine yerleşen üç klasik ayak; yani portre, peyzaj ve ölü doğanın içinde konumlanan güncel imgeler, günün geçmişle bağını hep gündemde tutma çabamın bir devamı.

Neden bir sanatçı olarak hatırlamanın önemine değinmek istediniz?

Hatırlamak; bir geçmişi kendi tarihinize eklemek, onu günün değerleriyle yeniden biçimlendirmektir benim için. Bu nedenle bellek, yaşadığımız günün derinleştirilmesi ve yeniden anlamlandırılması, kısaca yaşamın sürdürülebilirliğinin dayanağıdır. Hatırladığımız oranda geçmiş var, biz varız ve sanat var.

Genelde sergilerde şiir, metin gibi destekleyici ögelere yer verilmez. Sizin tercih etmenizin sebebi nedir?

Çünkü ben bir yazar ve şairim de. Sözcükler benim için kutsal. Okumak da öyle. Ayrıca yazının kökeninde resim olduğunu unutmamak gerek. Her yapıtın içinde bir mesaj iletme isteği saklıdır. İnsanlar bu nedenle konuşur, yazışırlar. Yazı bu insani iletişim akışının en temel aracı. Şiirlerimin ve metinlerimin, resmimden ayrılmaması bence çok doğal. Çünkü ikisi de aynı yaratıcının enstrümanları.

SANATÇI OLMAK AĞIR BİR SORUMLULUK

* 45 yıl sizin için ne ifade ediyor?

Hemen geçiverdi gibi geliyor insana ama geçmişte bir gezintiye çıktığınızda hayatınızın toplumsal çalkantılar içinde nasıl savrulup durduğunu, yolunuzu kimliğinizi kaybetmemek için ne denli savaştığınızı görüyorsunuz. Üstelik sanatı sürdürebilmeniz için kendiniz ve çevrenizle verdiğiniz savaş da cabası. Bu süreç aynen devam ediyor ama topluma, öğrencilerinize yeni kuşaklara katabildiğiniz şeyler tek avuntu. Bu süreç içinde 60’ın üzerinde kişisel sergi, yüzlerce toplu sergi, 10 sanatçı kitabı, davetler, burslar elimde kalan en değerli şeyler. Sanatçı olmayı göz alıcı bir vitrin dekorunun parçası olmak ve bununla övünmek değil, ağır bir sorumluluk olarak hissettim ve yaşadım. Aynı çizgide de sürdürüyorum.

KÜRESEL BELGE ÇÖPLÜĞÜNDE GERÇEKTE HER ŞEY KALICI

* Türkiye’de sanatçı olmanın nasıl bir sorumluluğu var?

Konuşmak, konuşabilmek, görmek, gösterebilmek, sessizliği sese çevirmek, susan acıları tercüme etmek, kısaca tek bir insandan başlayarak toplumun vicdanını harekete geçirebilmek tüm dünya sanatçılarının sorumluluğu. Bugün dev bir sektör haline gelmiş sanat piyasasının tüketim değerleri içinde bunu başarabilmek giderek zorlaşıyor. Sanatçı, toplumlardan daha yoğun bir baskı altında. Yeni kuşaklar zaten benmerkezci bir dünyanın şekillendirdiği gençler. Kapitalizmin onları eğlendirecek oyuncakları var. Bu küresel belge çöplüğünde gerçekte her şey kalıcı. Zamanın ve toplumların er geç bir ayıklama yapacağını düşünüyorum.

 

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN