Başkan adayı gerçekten belli değil mi?
Millet İttifakı’nın en önemli sorununun “Başkan adayı” olduğunu söyleyip duruyorum. İttifak içinde ve çevresinde bulunanlar da onu belirlemenin vaktinin henüz gelmediğini, seçim takvimi başlayınca adayın belirleneceğini ifade ediyorlar.
Farklı ortamlarda Davutoğlu ve Babacan’a sordum: “Siz biliyor musunuz başkan adayını?” diye. Bilmediklerini, 6’lı masanın gündemine de henüz bu konunun gelmediğini söylediler.
Ben ısrar ettim: “Yani, dedim, durulacak durulacak, bir gün vatandaşın önüne işte şu isim, diye bir isim konacak, vatandaş da helâl olsun, en doğru ismi bulmuşsunuz’ diye karşılayacak, beklenti bu mudur?”
Bir isim yok, ben mesela Davutoğlu ve Babacan’ın da o ismi bilmediklerine kani oldum. Ancak meseleyi erteliyor olmalarına anlam veremedim.
Peki başka bilen var mı 6’lı yapıdan?
Kılıçdaroğlu, Akşener, Karamollaoğlu ya da Uysal’dan herhangi biri biliyor olabilir mi?
“Millet İttifakının koordinatörü”nün Kılıçdaroğlu olduğu, sistem gereği diğer partilerin de böyle bir yapılanmayı kaçınılmaz bir ihtiyaç olarak gördükleri söylenebilir. Kaldı ki Cumhur İttifakı da böyle bir zaruretten doğuyor. Ak Parti, hâlâ en çok oy alan parti olmasına rağmen tek başına Başkanlık ipini göğüsleyemeyeceği için kendisini MHP ile hatta BBP ile ittifaka mecbur hissediyor.
Peki Kılıçdaroğlu’nun aklında “ortak adaylık” için bir isim var mıdır?
Mesela o isim Kılıçdaroğlu’nun kendisi ise, akan süreç içinde kendisini empoze ede ede sonunda 6’lı masanın “Bu konuda halkta önemli izler bıraktınız, sizin adaylığınızı gönül rahatlığı ile onaylıyoruz” demesini mi düşünüyor ya da planlıyordur? Böyle bir durum, “hesaplı hareket” izlenimi ortaya çıkarmaz mı?
Ya da mesela tabii olarak böyle bir sonucu bekleyecek olan CHP kitlesi, 6’lı masadan farklı bir isim ortaya çıktığında şoka uğramayacak mıdır?
Hoş Kılıçdaroğlu ya da 6’lı masada yer alanlar yine de siyasi geçmişleri ile bilinen isimlerdir. Belirsizlik süreci, onların her birisini “Aday gösterilmezler” kategorisine indirgiyor aynı zamanda. Şu anda 6 isimden sadece Kılıçdaroğlu, hamleleriyle “muhtemel aday” kategorisinde zikrediliyor. Akşener de zaten “Başbakan adayıyım” diyerek başkan adaylığı tartışmasından çekilmiş durumda.
Bence Millet İttifakı’nın “ortak aday” konusu, bu yapı için ”Ortak sıkıntı” olmaya aday gibi görünüyor.
DEVA: FARKLILIK POLİTİKASI
Her parti bir iddia ile yola çıkar. İddiası onu diğer partilerden farklılaştırır.
Ak Parti’yi kuranlar Refah – Fazilet çizgisinden farklılaşarak yola çıktılar. Gelecek ve DEVA da AK Parti’den farklılaşanların kurduğu siyasi yapılardır. Bu iki parti Saadet’ten de farklı oldukları için gidip Saadet’e katılmadılar. Refah zemininden gelen bir de Yeniden Refah Partisi var.
Partilerin kadroları da böyle oluşur. Parti, hele seçime katılabilecek boyutta örgütlenmişse, binlerce insana statü kazandırıyor demektir.
Başından beri Gelecek ve DEVA’nın neden ayrı parti olarak kurulduğu, Davutoğlu ve Babacan’ın neden birlikte hareket etmedikleri konuşulmuştur. Çünkü bu tarz hareketle, sinerji imkanının ortadan kalktığı, iki partinin de bir çekim merkezi oluşturamadıkları ifade edilmiştir.
Ayrı partiler halinde olsa bile bazı konularda birlikte hareket edilmesi yolunda Davutoğlu’nun daha istekli olduğu, bu yönde hem Babacan’a hem Karamollaoğlu’na teklif götürüldüğü, özellikle Babacan’ın bu tekliflere mesafeli davrandığı da biliniyor.
Hakan Albayrak bu konuyu, KARAR’da biraz da Babacan’ın tavrını yadırgayan bir üslupla yazdı. Farklı ortamlarda Babacan’a bu konu soruluyordur. Şu biliniyor, Davutoğlu’nun önerisi, DEVA yönetiminde hemen hiç farklı görüş olmadan benimsenmiyor.
Benim kanaatim, DEVA yönetim kadrosu, en çok Davutoğlu ile farklılığı vurgulayan bir siyaset çizgisini benimsemiş gözüküyor. Ne denir, Davutoğlu “çok köşeli” mi bulunuyor, “çok ideolojik” mi, “İslamcı” mı? Bunlardan yola çıkıp “ortak zemin üretmenin zorluğu” mu düşünülüyor?
Bu değerlendirmeler tabii ki DEVA’yı da bir yere oturtuyor. Onlar “Biz toplumu yatay kesen bir siyasi tavır benimsiyoruz” diye yola çıktılar. Bu, rahmetli Özal’ın “Dört eğilim” politikasının iz düşümü olarak algılandı hep. Bu politika uzlaşmacı bir zemindir, caziptir, ama nihai planda sürdürülmesi kolay değildir. ANAP bunun dramatik örneğini yaşadı. Özal kendi partisini kaybetti.
Şu anda 6’lı yapı, böyle farklı eğilimleri bünyesinde barındırma ve kutuplaşmayı aşma projesi olarak şekillendi. Ama yapıya yönelik karşıt stratejiler de 6’lı yapının farklılıklarını yumuşak karına dönüştürme hesabı içinde oluşuyor. “Ortak aday” konusu da bu işin en hassas noktası olacak gibi görünüyor.
Ben Davutoğlu ile farklılaşma ön yargısının çok çok belirleyici olması ölçüsünde DEVA için de “kaygan zemin” niteliği oluşturacağını düşünüyorum. Ali Babacan’ı önemsiyorum. Bence birlikte yürünen kadrolar da çok önemli.
Bir de partiler kurulup binlerce insan statü kazandıktan sonra farklı partilerin birlikteliği bunca insanın statüsünün nasıl tanzim edileceği gibi devasa bir sorunu gündeme getiriyor ki, onu gündeme almak bile cesaret istiyor.