'Nasıl olsa iktidarı kaybedeceğiz' politikası mı?

"Ekonominin tek problemi kaldı, enflasyon” diyen bir ekonomi bakanı… Yani çok önemsemeyin canım, hallederiz canım, o da iş mi ki canım, bizim savaştığımız alanlar yanında enflasyon çocuk oyuncağı canım üslubunda bir söz…

Herkes enflasyonla boğuşuyor oysa, paranın alım gücü aşınmış, aşınıyor, aşınacak ve her aşınma evlere giren ekmekte bir parça daha azalma demek, daha ucuza mal üretmek için et ürünlerinin, süt ürünlerinin yani ki her türlü karışıma müsait ürünlerin kalitesinin düşürülmesi demek, peynirin peynir olmaktan çıkması, sütün süt olmaktan çıkması demek….

Maaş maaş olmaktan çıkıyor ve vatandaş bunu biliyor.

Biliyoruz ki Cumhurbaşkanı, bütün tuşlara basıyor. Tamam, asgari ücret alan onun bir miktar yükselmesini istiyor, memur ve emekli maaş artışını istiyor… istiyor ama, bu artışların dev gibi gelen fiyat yükselmelerinin karşısında bir işe yaramayacağını biliyor. Bu, insanların selden kütük kapması duygusunu yansıtıyor sadece… Bu sel sonunda herkesi götürür de, acaba arada tutunacak bir kütük bulabilir miyim telaşı…

Hani işsizliğin dev boyutlara ulaştığı ortamlarda, bir iş kapabilmek için neredeyse en yakınının üstüne basarak ilerlemek gibi. Squid game’i izlemiştik bir süre önce değil mi? Ucuz ekmek kuyruğunda büfede kalan son ekmeği alabilmek için kim kimi çiğnemezdi değil mi? Ya da bedava patates dağıtılırken kaç kadın, çocuk ezilmemiştir. Niye, niye, niye?

Sayın Ekonomi Bakanı ülke insanını getirdikleri psikolojinin farkında mı acaba? Görülür mü oralardan bu ruh hali?

Ekonomi ile ilgilenen herkes, Cumhurbaşkanının bütün tuşlara birden basıyor olmasına bakarak, bunun sebeplerini anlamaya çalışıyorlar.

-Acaba sayın Cumhurbaşkanı kaybedeceğini kesin anladı, onun için seçimden sonra memleket yönetimini alacak olanlara altından kolay kalkamayacakları bir yük bırakmak istiyor olabilir mi?
Bakıyorum muhalefetin ekonomistlerine her yerde (Mesela Davos’ta Ali Babacan’a) bu ekonomik şartların altından nasıl kalkacaklarını soruyorlar?

Ekonomide artıların eksilerin değerlendirildiği ve seçim sonrasına yönelik projeksiyonların yapıldığı toplantılarda, seçimlerden sonra en az iki yıllık bir restorasyon programının devreye gireceği öngörüsünde bulunuluyor. “Yapışkan enflasyon”dan nasıl kurtulunur? Ekonomide durgunluk, onunla bağlantılı işsizlik nasıl önlenir? Nasıl kalkar bu enkaz?

Muhalefet “Sadece iktidarın değişmesi ve ekonomi yönetimine ‘keyfilikten-otoriterlikten uzak’ güvenilir kadroların gelmesi dünyanın Türkiye’ye bakışını ve dış yatırım kararlarını değiştirir” değerlendirmesini yapıyor. “Sadece hukuk alanında atılacak güven verici adımlar iklim değişikliğine yol açar” deniyor.

Ama şu anda bunu hep söylüyorum, gerçekten büyük bir boğulma yaşanıyor toplumda.

Çocukların “Annem karne hediyesi olarak et aldı evimize” dediği bir dönemdeyiz.

Çocuklar “Kıtlık bilinci” yüklenerek büyüyor. Bunun oluşturacağı toplumsal psikolojiyi görmek lazım.
Şöyle bir kanaat insanlar arasında dolaşıyor:

-Tedarikçi firmalara, büyük marketler için ucuz ürünler ürettiriliyor. Çünkü halkımızın gelir seviyesi ancak ucuz ve kalitesi de ona göre ürünleri kullanabilir.

Bir ara (Atilla Yeşilada, Selva Demiralp gibi) ekonomistler, “enflasyon ortamında insanların fiyat algıları allak bullak oldu, hangi mal neden o fiyata satılıyor anlayamıyorsunuz” diyorlardı. Şu anda ürünlerin kalitesi konusunda da zihinler aynı allak bullak iklimi yaşıyorlar. Bu kaşar gerçekten kaşar mı, bu süt gerçekten süt mü, bu beyaz peynir gerçekten beyaz peynir mi, bu zeytinyağı gerçekten zeytinyağı mı…. sorun sorabildiğiniz kadar… Bu indirim gerçekten indirim mi, yoksa içi boşaltılmış (eskiler karışık anlamına gelen ‘mağşuş’ ifadesini kullanırlardı) bir ürünün fiyatı mı?

Enflasyon ahlakı ortadan kaldırır.

Enflasyon güveni ortadan kaldırır.

En güvenilir firmalara güven kaybolur sahtelerin yanında.

Bakana göre “Bir tek enflasyon kalmış problem olarak….”

O bir şey mi ki canım?! Düşürürüz biter. Onun evine enflasyon uğruyor mu acaba?

Hadi düşür öyleyse ne duruyorsun! Düşmüyor, çünkü enflasyon emir (buna ‘laf’ mı demeliyim?) dinlemiyor. Bütün yetkilerle donatılmış Cumhurbaşkanı emri bile dinlemiyor.

Haydi daha ciddi anlamda soralım: Sayın Cumhurbaşkanı bütün tuşlara dokunmaktan doğacak metnin gerçekten yüz güldürecek bir metin olacağından gerçekten emin mi? Hani şöyle gürül gürül okuyacağı bir metin?

ARINMA MEVSİMİ:

Üç aylara giriyoruz. Ramazan’a yolculuğumuz başlıyor. Bu mevsim arınma mevsimi olarak bilinir İslam ikliminde. İşin gerçeği şu: Zamanlar gelir gider. Onun içini dolduracak olan insandır. Zamanın akışı içinde kirlenen de, arınacak olan da insandır. Ben önce kendime olmak üzere herkese “kalbine bakması”nı salık veririm. Ne oldu orada, bir yamulma, kirlenme, doku kaybı vs. var mı? Allah ile ilişki nasıl? Hayat dosyasına geçen yıldan (Ramazan’a tam arınma gerçekleştiğini farz edersek) bu yana neler yazıldı?

Bu üç aylara böyle bakabiliyor muyuz, asıl mesele bu. Kutlu olsun üç aylarımız. Ramazan’a temiz bir kalple kavuşana ne mutlu.

YORUMLAR (216)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
216 Yorum