Bu ekonomide sinema-konser seyircisi nasıl patladı?
Gastronomi filozofu Vedat Milor'un X'ten şöyle seslendiği günlerdeyiz:
"Bir yanda altın varaklı hamburger modası, diğer yanda akşam tenceresine aş koyamayan aileler. Sofradaki uçurum, toplumdaki eşitsizliğin aynası. Gastronomi herkes için temel bir mutluluk olmalı, lüks değil."
Ona gelene dek neler var, diye itiraz etmez misiniz? Ben ettim.
"Herkesin bir derdi var; kiminin ekmeği bayat, kiminin pırlantası ufak" çarpıklığını altın varaklı hamburgerle boş tencere üzerinden anlatmakta haksız değildi.
Ve fakat adâlete erişimde bile fırsat eşitliği olmayan yerde gastronomiye erişimde eşitlik aramak biraz lüks kaçıyordu sanki.
İşte bu memleket ahvâlinde şu ferahlatıcı habere bakar mısınız...
Türkiye sinema seyircisi, 2024'te yüzde 4,9 artmış.
Tiyatro seyircisindeki artış yüzde 46,2'yi bulmuş.
Klasik müzik konser seyircisinde bile yüzde 48'e çoğalma var.
Düşünün; opera ve bale seyircisi yüzde 59'u aşmış.
Sinema ve konser salonlarıyla sergilenen eser ve film sayısında da ciddi artış bildiriliyor.
Kim mi bildiriyor? Kültür Bakanlığı'ndan TÜİK. Geçen günün haberiydi.
Doğruysa orta sınıf ölmedi, hâlâ yaşıyor demektir. Ya da orta sınıf geri döndü.
Ne değişti; kaybolan orta sınıf, bu ekonomik koşullarda hayata nasıl geri döndü, orası muamma. Ama orta sınıfın kaybolduğunu, TÜİK'in 2022 Yaşam Kalitesi araştırmasından biliyoruz.
O verilere göre...
10 kişiden 9'u, hiçbir kültürel etkinliğe katılmıyordu. Ne sinemaya, tiyatroya ne de konser veya müzeye gidiyor, gidebiliyorlardı.
Yine yüzde 69'umuz, hiç kitap okumuyordu, kapağını bile açmıyor.
Kültür ve sanat ekinliklerine düşkünlüğümüzde hatırı sayılır bir düşüş, bir gerileme yaşanıyordu.
Hepsi ilgisizlikten olabilir miydi? Hayır. İmkansızlıkla da alâkası muhakkak vardı. Çoğunluğun müziğe, müzeye, kitap ve sinemaya ekonomik olarak ulaşamadığını, para ve belki de geçim teşgâlesinden zaman ayıramadığını gösteriyordu.
Halbuki 2010'ları hatırlayın. Kültür-sanat etkinliklerine ilgi coşmuştu. Sinema salonlarıyla bilet satışları, 10 yılda 10'a katlanmıştı. Konserlere, müzelere ilgi de almış başını gidiyordu.
O parlamanın nasıl dramatik bir şekilde söndüğü sır değil.
Çünkü ekonomideki bozulmayla birlikte orta sınıfta erime başlamıştı.
KÜLLERİNDEN DOĞAN BİR ORTA SINIF MUCİZESİNE Mİ TANIK OLUYORUZ?
Orta sınıf bir hayat sürmek için günde 10 dolar ve üstü harcayabilmek gerek. O kadarcık bütçesi olmayan; sinemaya, konsere, kitaba harcayacak parayı ve kafa rahatlığını nereden bulacak?
Hatta bir ara şunu da yazmıştım...
OECD; 2030'da dünya genelinde orta sınıfların, 5 milyar kişiye kadar genişleyeceğini öngörüyordu.
Ancak en düşük genişleme, Orta Doğu ve Afrika'da bekleniyordu.
Yani dünyada orta sınıfların serpildiği bir altın 10 yılı, biz daralmayla geçirmiştik.
Gelir dağılımı adâletsizliği yüzünden en alttakilerle en üsttekiler arasındaki makas daha da açılmıştı.
Fakir daha fakirleşirken zengin daha da zenginleşiyor, sınıflar arası geçişkenlik de kötüleşiyordu.
Gençlere indirimli sinema, konser, müze bileti vaat etmeye durup dururken başlamadı siyaset.
Edebiyatı, sinemayı, müziği, kültür ve sanatı ayakta tutanın orta sınıf olduğunu şuradan da çıkarabiliriz...
Orta sınıf eridiğinde ortalık çamurdan geçilmiyor.
Kitapçı raflarını, müzik listelerini kalitesizliğin, ucuzluk ve sığlığın, çer çöpün istila etmesi bize ne diyor bu hususta?
Sinemaya, tiyatroya, klasik müzik konserlerine ilgi, 2024'te patladıysa beni sevindirir. Sevinmedim de değil. Ama sinemaya gittiği söylenen 32 buçuk milyonun hepsi, zengin üst sınıftan olmasa gerek.
Peki orta sınıf hayata nasıl geri döndü, biri de onu anlatsın. Buradan sorayım, izahının ne olduğunu bizim İbrahim Kahveci belki anlatır.
