İktidarla muhalefetin uzlaşma ihtimali
Dilime o nihavent şarkı geldi, hani "bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin, söyle canım ne dersin" diye başlıyordu.
Artık böyle şarkılar yazılmıyor.
İktidarla muhalefetin mücadelesi, Türkiye'ye de kaybettiren bir kayıp-kayıp döngüsüne girdi.
Bir ihtimal daha yok mu?
Girilen çıkmaz, mecburi istikamet olmasa gerek. Siyaset buradan çıkabilir.
"Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin" ile "olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu" sözleri aynı anlama geliyor.
Yoksa Shakespeare'in Hamlet oyunundaki meşhur "to be or not to be, that's the question" repliğini Can Yücel böyle çevirmezdi.
Gerçi Osman Nihat Akın'ın şarkısı daha eski ama ondan esinlense de Can Yücel yanlış mı çevirmiş?
Siyasetin önündeki öbür ihtimal de birlikte kazanmak. Birlikte kaybetmekten ve Türkiye'ye kaybettirmekten yeğdir.
Eskiden AK Parti, Türkiye kazanacaksa kaybetmeye razı olduğunu söylerdi.
Şimdilerde AK Parti kazanırsa Türkiye'nin kazanacağını söylüyorlar.
"Biz birlikte Türkiye'yiz" demeyi ne çok sevdikleri de herkesin malumu.
Biz birlikte Türkiye'ysek... Eski sloganlarını şuna uyarlamama itirazları olmaz herhalde: Türkiye kazanacaksa AK Parti de kazansın. Fakat Türkiye kazanacaksa...
Türkiye'ye kaybettirme pahasına kimse kazanamamalı. İktidar ya da muhalefet olmuş, fark etmez.
Bunun yolu; iktidarla muhalefet arasındaki yıkıcı rekabeti terse, yapıcı çekişmeye döndürmekten geçiyor. Yani sıfır toplamlı kaybet-kaybet mücadelesini bırakıp, kazan-kazan senaryosuna odaklanacaklar.
Talih mi, şartlar mı, ne derseniz... Önlerine fırsatlar da çıkarıyor.
MHP lideri Bahçeli, Meclis'te tüm partileri kapsayacak ve hukukla demokrasiyi güçlendirmek için çalışacak bir Terörsüz Türkiye komisyonu teklif etmişti. İç cepheyi de bu yolla güçlendirmek istiyor.
Fırsatlardan biri bu, bulunmaz fırsat hem de. İktidarla muhalefeti masaya oturtmak için biçilmiş kaftan.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önceliğiyse yeni Anayasa masası kurmak. Olsun, bir fırsat da budur.
Bahçeli'yle Erdoğan'ın çağrıları açık. İkisi de CHP'yi uzlaşmaya davet ediyor.
Mesele, ne üzerinde uzlaşılacağı.
CHP lideri Özgür Özel, iktidarla bırakın anayasayı, menemen bile yapılmayacağından dem vurdu, evet. Vurmadı değil. Ama hukukun üstünlüğünü sağlayacak ve demokratik siyasetin alanını genişletecekse masaya oturmaya hazır görünüyor. Bahçeli'nin teklifi de aynı amacı gütmüyor muydu?
Demek ki birlikte kaybetmektense birlikte kazanmanın formülü belli. Ne yapılması gerektiğini iktidar da muhalefet de biliyor.
Milletin daha fazla kaybetmeye ne vakti ne tahammülü kaldı, dersem abartmış olur muyum?
İmamoğlu, Silivri'deki cezaevinden yazışarak gazeteci Murat Sabuncu'ya konuşmuş. Uzun bir söyleşi, T24 sitesinde bulabilirsiniz. Sabuncu'nun sorularına cevabında sivil anayasa yapmaya kapıyı kapatmıyor o da.
Yalnız nasıl bir anayasa olacak, neyi değiştirecek?
İmamoğlu'nun tavrı şu: 'Hükümet sistemi, HSK'nın yapısı, yargı ve Meclis bağımsızlığı için kuvvetler ayrılığı ele alınacaksa varız, niye olmayalım...'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ikidir CHP'yi uzlaşmaya çağırıyor.
Oysa Özgür Özel gibi İmamoğlu da yeni anayasa yapmaya var, uzlaşmaz bir tutum almıyor. Ancak özgürlükçü ve demokratik olmak kaydıyla.
Karşılanamayacak bir talep mi, 'evet' denemez mi, dense kim kaybeder, herkese kazandırmaz mı?
Unutmayın; bir ihtimal daha vardır hep, çatışmadan başka bir ihtimal, yıkıcı rekabet kaçınılmaz değil.
