Korku tâcirlerinden vantilatör olur mu?
Uzmanlar uyarıyor, en sıcak yaz bekliyormuş bizi. Geçen yaz da tarihin en sıcak yazıydı, ondan önceki de. Bu yaz yine rekor kıracakmış.
Çifte kavrulacağız, desenize. Siyaset de üst üste kaç yıldır soğumadı.
2019'da ilk İstanbul seçimleri iptal ettirilince Cumhurbaşkanı Erdoğan, tartışmaları geride bırakıp kızgın demiri soğutmaktan söz etmişti. Ekonomi ve güvenlik gibi asıl gündemlerimize odaklanacaktık.
Bırakın onu, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra bile soğutulamadı sıcak demir.
2024 yerel seçimleri oldu... Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin siyasette yumuşamaya ihtiyacı olduğunu söyledi ama o da serinletmedi havayı.
Şimdi 2025 yazına kavurucu bir sıcakta giriyoruz.
Seçimler gelip geçiyor ama siyaset kaynamaya devam ediyor.
CHP'li belediyelere operasyonlardı, CHP kurultayının iptali davasıydı, erken seçim talebiydi, Erdoğan'ın yeniden nasıl seçileceğiydi, derken...
Bahçeli'nin, iç cepheyi herkesi kapsayacak şekilde güçlendirmek için başlattığı Terörsüz Türkiye açılımı bile serinletmeye yetmedi. Kazan hiç olmadığı kadar fokurduyor.
Sadece iklimde görülmemiş sıcaklar yaklaşmıyor bu yaz. Siyasette de eyyâm-ı bahur günlerine, bunaltıcı çöl sıcaklarına doğru sürükleniyoruz.
Demirin kızgınlığı geçmediği gibi, daha da kızışacağa benziyor.
Hava rahatlamazsa nasıl nefes alacak millet?
Yaz yakıyor, fiyatlar el yakıyor, enflasyon ayrı faiz ayrı yakıyor, bu ekonomi yatırımcıyı yakıyor, işsizlik aileleri yakıyor, hukuki öngörülemezlikle siyasetteki belirsizlikse hepsinden çok yakıyor. Sürdürülebilir değil.
Ne hukuk ve demokrasi rayına oturtulmadan siyaset istikrara kavuşabilir... Ne de önünü göremeyip yarınından emin olamayan, huzur bulabilir.
Hukuki ve siyasi belirsizliğin ortadan kalkması şart.
Yoksa bakın, seçim bile bitirmiyor belirsizliği.
Gelecek endişesi kasıp kavuruyor ortalığı.
Senaryolar hep bulanık, kaotik sularda balık avlama üzerine. Korku tâcirleri, sıranın hangi operasyona ve kime geldiği spekülasyonlarıyla belirsizliği daha da körüklüyor.
Korku yayan spekülatörlerden temiz esinti vantilatörü olur mu, nefes aldırdıkları nerede görülmüş? Yangını söndürmeye, itfaiye yerine kundakçı göndermek gibi...
Millet bu yaz nasıl serinleyecek; siyasetin bundan daha âcil ve önemli bir meselesi yok. O da kundakçılarla olacak iş değil.
DÜĞÜMÜ ÇÖZMEK İÇİN
Shakespeare, düğümün nerede olduğunu biliyordu. O sayede Shakespeare oldu.
Bakire Kraliçe Elizabeth'in yaşı ilerlemişti ve tahtını bırakacağı kimsesi yoktu. Ne bir vârisi ne bir veliahtı...
Büyük ozan, meselenin burada düğümlendiğini anlamıştı. Oyunlarında tahtın nasıl el değiştirebileceği senaryolarını çalıştı. Tabii başı ağrıyabilirdi. Tedbirli bir ozan olarak, dramlarını başka diyarlarda geçirtti. Çürümüş bir şeyleri hep Danimarka Krallığı'nda araması gibi...
İngiltere’yi nasıl bir geleceğin beklediğine yoğunlaştı. Oyun kahramanı geç davranırsa ne olacağı ve acele ederse nasıl sonuçlanacağı ikilemlerini işledi.
Uzatmayayım; bizdeki siyasi tıkanıklığı aşmanın yolu da düğümü doğru tespit etmekten geçiyor.
Sivil Anayasa ihtiyacında mı düğümleniyor, Cumhurbaşkanlığı sisteminin düzeltilmesi veya değiştirilmesinde mi, yetkilerin tek elde toplanması yahut yerele devrinde mi, ya da Erdoğan'ın nasıl yeniden Cumhurbaşkanı adayı olabileceğinde mi?
Bu işe bakacak bir Shakespeare çıkmayacağına göre; iktidarla muhalefet liderleri oturup milletin önünde konuşsun, kararı da millete bıraksınlar, düğüm kendiliğinden çözülmez.














