Burlingame’de kahvenin sıcak kanı

Geçtiğimiz hafta on gün Burlingame’de kaldım.
Burlingame, San Fransizco’ya yarım saat uzaklıkta Pasific kıyısına kurulmuş eski bir şehir. Şehir dediysem aslında bir kasabayı andırıyor. Düz bir zemin üzerinde geniş caddeleri, birkaç katlı evleri, bahçeleri, parkları, kütüphaneleri, okulları, kiliseleri, mağazaları, kafeleri, restoranları olan bir kasaba. Yatay mimari şehrin peyzajıyla uyumlu. Şehir, bina ve asfalt fazlalığından korunmuş. Yeşil ve mavi iç içe. Gözler, yeşil ve mavinin uyumlu iç içeliğinde bir tabloya bakar gibi. Plazasız, camsız, betonsuz.

Şehadet parmağı misali göğü işaretleyen palmiyeler, toprağa kök salmış devasa sekoyalar, çınarlar ve onların aralarında kendilerine yer bulup göğe açılan serviler, göknarlar.

Burlingame’yi ikiye bölen Meksika’ya uzanan El Camino Caddesi. Caddenin iki tarafını gölgeleyen devasa sakoyalar. Bir ağaçtan çok daha ağaç. Amazon ormanlarını andırıyor.

Burada eksik olan kuş cıvıltıları. Kıtanın bireysel hayatı kuşlara da sirayet etmiş. Ağaçlarda kuş cıvıltıları, gökte kuş sürüsü görmek imkansız. Akdeniz sıcaklarına rağmen cırcır böcekeleri de yok. Ağaçlarda karga ve serçelere benzeyen kuşlar dışında pek kuş göremedim.

Burlingame’de mevsim hep Akdeniz. Yaz kış Akdeniz. Film gelmeden Akdeniz burada yerini almış. Pasifik Akdeniz’in ılıman havasına kendinden esintiler katarak zaman zaman serinliğini hissettiriyor. Sabah akşam yürüyüşlerinde okyanus serinliği insana; yanına hırka almayı unutma, uyarısı yaptırıyor.

Amerika’nın kirli ve pis kokulu bir parçası haline gelen evsizlerin bu bölgede barınmasına izin verilmiyor. Polis, bir semtte evsizlere izin vermiyorsa o yöre insanı polislere bağışlar yaparak evsizlerin orada barınmasına izin vermiyor demektir. Buradan Burlingame’in varlıklı insanların semti olduğunu çıkartabiliriz. Onların okullara yaptıkları yüksek bağışlar sayesinde eğitim ücretsiz. Özellikle mülteci çocukları nitelikli eğitime, geniş sosyal imkanlara sahip bu okullarda iyi eğitim alabiliyor. Okul kayıtları adrese dayalı. Çocukların sabahları esneye esneye okul servislerine ebeveynsiz binip gittiklerini görmek bir öğretmen olarak bana ne güzel dedirtti. Servisler ücretsiz okul mesafeleri kısa. Eğitime önem veren aileler ev alırken bütçelerini nitelikli okulların olduğu yerde ev alma konusunda zorluyor.

Çarşıda polis görmek zor. Ancak ıpad ve birkaç küresel markanın mağaza kapılarında zaman zaman polis gördüm. Büyük şirketler polis kurumuna bağış yapıp kapılarında polisle güvenlik sağlayabiliyor. Para Amerika’da birçok kapının anahtarı.

Bireysel kültür, mesafeli hayat, sıfır temas. On gün kaldığım Burlingame’de sabahları müdavimi olduğum Peets Cafe’nin kahve sırasını beklerken görmek mümkün. insanlar beden mesafesine dikkat ediyor. Masalar, koltuklar, sandalyeler, ayaktakiler, kahve sırasını bekleyenler birbirlerine mesafeli. Mesafe olmazsa olmazı Amerika’nın. Birine yanlışlıkla dahi yanaşsanız o kişi ivedilikle kenara çekilip mesafesini sizin yanlışlığınıza rağmen koruyabiliyor.

Komşu apartmanın bahçe kapısına Trump yanlısı ırkçı bir yaşlı köpeğiyle girince apartmandaki kadın polisi aramak için telefonu eline aldı. Polisi aradığını fark eden adam köpeğiyle koşarak bahçeyi terk etti. Buna rağmen kadın polisi aradı.

Burlingame’in her dilden kitapların olduğu bir kütüphanesi var. Amerika mülteci ülkesi. İngilizcenizin yetersizliğini fark ettiklerinde tebessümle yardımcı olmaya çalışırlar. Mültecilere uygun bir kültür, refleks, dil kursları, davranış biçimi var.

Çocuklar kütüphanede kitap alıp okuma, araştırma dışında oyun oynayabiliyor. Kütüphaneyi dolaşırken birkaç anne çocuklarını dizlerine alıp onlara kitap okuyordu. Kütüphanenin karşında belediye binası. Belediyenin organize ettiği çocuklara yönelik bir hayli kültürel etkinlik vardı. Amerika geleceğini inşa edecek olan çocukları ve onların eğitimini hayati derecede önemsiyor.

Amerika’da güne erken başlamak bir alışkanlık. Kafeler sabah erkenden açılıyor. Sabah yürüyüşçüleri ve spor yapanlar, yaşlılar, işe gidecek olanlar önce kafeye uğruyor. Kahve, Amerikada insanların elini uzattığında dudaklarında görecekleri kadar kendilerine yakın. Kahve kruvasan ile buluşunca kahvaltı tamam. Herkesin kendi hesabını ödemesi de bireysel hayatın her koyun bacağından asılırdaki karşılığı.
Başaklarını göğe tutup olgunlaşan buğdayın, dağ ova bayır dolaşarak hayvanların devşirdiği sütün, Akdeniz sıcağıyla insana şifa olan zeytinin insanları kahvaltı sofrasında buluşturduğu nadir ülkelerden biri Türkiye. Dakika düşülen çay dahil.


On gün kaldığım Burlingame’de ben de sabah yürüyüşleri sonrası semt insanının mekanı olan Peets Cefe’ye uğradım. Amerikalıların hayat alanına karışıp onların gözüyle burada yaşamanın nasıllığını görüp, hayatlarının nasıllığına şahit oldum.

Kafe’ye her ırktan, renkten, dilden insanlar gelir. özellikle sabah saatlerinde burası bir insan laboratuvarına dönüşür. Irklar ve diller birbirine karışır. Ötekileştirmenin olmadığı, kimsenin kimseyi dışlamadığı, herkesin bir tarağın dişleri gibi eşit olduğu anlayış hakim.

Beyaz Amerikalıların yüksek sesli konuşmaları , bır bırlı Hintçe, esmer tenli Hispanikçe, çekik gözlü Çince ve daha birçok dil. Evet aslında Amerika çok uluslu bir imparatorluk.

Birtakım Trumpçıların dışında mülteci karşıtlığı ayıplanan bir durum. Amerika mültecilerle beslenen ve mültecilerle ayakta kalan bir ülke. Mülteciler ülkeyi terk etse tarım ürünleri tarlalarda kalakalır, hayvanlar çiftliklerde bakımsılıktan ölür, fabrikaların çarkları durur, restaurantlar kafeler kapanır… kısaca Amerika’nın “A”sı kalmaz. Mülteci düşmanlığı yapmak kimseye bir şey kazandırmadığı gibi herkese çok şey kaybettirir. Tepeden tırnağa herkes bunun farkında ve farkındalığın gereği bir hayat inşa edilmiş ülkede.

Kafe ve kahve kokusu etrafında her sabah buluşan bu anlara şahit oldum.

Gençler şen, yaşlılar düşünceli.Gazetesini okuyanlar, kitabı didik didik edenler, konuşmayı tercih eden latinler, düşünenler, seyredenler, telefona gömülenler, kafasında bir mevzuyu tartışıp olgunlaştıranlar, işe güce erken başlayanlar… Saat ondan sonra sabahçılar yavaş yavaş dağılır. Sabah yer bulamadığımız Peets Cafe tek tük insan ve gelip geçenlerin kahve alıp gittiği tenhalığa dönüşür.

Peets Kafe’nin çalışanları neşeli öğrenciler. Amerika’da öğrencilerin geneli yazın tatil yapmak yerine çalışıp kolej paralarını biriktiriyor. Çalışkanlıkları kahkaha olup kafeyi şenlendiyor. Genç kasiyerin boynundaki Filistin bayraklı takı gözüme takılıyor. Bayrağı fark ettiğimi görünce gülümsüyoruz. Filistin bir tebessüm gibi yayılıyor kafeye. Filistin duyarlılığı birçok insanı birbirine yakınlaştıran sıcak bir tebessüm.

YORUMLAR (10)
10 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.