LGS ve YKS üzerinden Türk eğitim sisteminin iflası
Ülkemizde her yıl 1 milyon 200 bin öğrenci 8. sınıfı bitirip liseye geçiş yapıyor.
Sekizinci sınıflardan bir milyona yakın öğrenci LGS’ye girip proje okullarındaki şansını denemek istiyor.
2024 yılında LGS yerleştirme kılavuzuna göre Türkiye genelinde 2 bin 525 liseye merkezî sınav puanına göre öğrenci yerleştirildi. Bu okulların kontenjanı da 203 bin 638 öğrenci olarak belirlendi.
Bu rakama LGS puanıyla öğrenci alan özel okulları da eklediğimizde sayı yaklaşık 210 bini buluyor.
Peki neden LGS’ye ihtiyaç var? LGS olmadan öğrencileri; dört yıllık diploma notu, spor faaliyetleri, sosyal aktiviteler vb kriterlere göre sınavla öğrenci alan okullara MEB yerleştiremez mi?
Sayın Selçuk Şirin Hocam tam da bu hafta Oksijen gazetesindeki köşesinde buna değinmiş. Ve :” LGS’yi kaldırıp onun yerine not ağırlıklı karma bir sistem koyabiliriz.” önerisinde bulunmuş. Amerika’dan bakınca ne kadar da doğru bir öneri.
Selçuk Şirin Hocam Amerika’da Türkiye’nin yüz akı akademisyenlerden biri. Tanımayanlar için bu notu düşüyorum. Ayrıca Türkiye’de eğitime, gençlere ve ebeveynlere yönelik birkaç kitabı da yayımlandı.
Selçuk Hoca’nın öneri ve yazısına bakınca “İçi beni yakar, dışı eli yakar.” veya “Davulun sesi uzaktan hoş gelir.” atasözleri önerisine cuk oturuyor.
Kalemin ucunu biraz geçmişe tutalım. 2008 yılına kadar lise giriş sınavlarına diploma notu dahil edilmiyordu. Ortaokullarda verilen diploma notları da günümüze göre liyakata daha yakındı.
Ancak 2008’den sonra ilköğretim 6, 7 ve 8'inci sınıfların girmek zorunda olduğu Seviye Belirleme Sınavı (SBS) getirildi. Dönemin nitelikli liselerine girmek için üç yıllık SBS’den öğrencinin aldığı puana diploma notu da eklendi. Ve ülkemizde hormonlu notlar dönemi başladı. Hal böyle olunca önce özel okullar sonra devlet okulları not verme yarışına girdi. Hatta bir özel okul öğrencilerine iki karne veriyordu. Diploma notuna dahil olan takdirlik karne, birde öğrencinin gerçek başarısını gösteren olması gereken karne.
SBS ile diploma notu cini şişeden çıktı. Türkiye’de diploma notu, kırılgan nesil dediğimiz kuşağa bol keseden verilme dönemi günümüze kadar olageldi. Özel okullarda takdir teşekkür almayan öğrenci neredeyse yok. Buna devlet okullarındaki öğrencileri de dahil edebiliriz.
LGS gibi merkezi sınavları kaldırıp diploma notuyla liselere öğrenci yerleştirmek Türkiye’de ne kadar hakkaniyetli okur sorusunu okuyucunun takdirine bırakıyorum. Hatta daha net bir cümle kullanayım: Türkiye’de insan temasının olduğu her değerlendirmede mutlaka gözetilen birileri olacaktır. Cumhuriyet tarihi boyunca bunu okuduk ve elan şahit yaşıyoruz.
Liselere geçişte insanın müdahil olmadığı LGS gibi merkezi sınavlarla öğrenci almak en azından tarafsız bir değerlendirme. Herkesi kapsayan bir eşitlikte. Ayrıca öğrencilerin LGS sonuçları
4 veya 8 yıl boyunca eğitim aldıkları okullara da verilen bir karne. Buna aileyi de dahil edebiliriz.
Okulların öğretmediğini MEB LGS ve YKS’de soruyor
LGS ve TYT’de asıl üzerinde durmamız gereken mevzu: Okulun, öğrenciye öğretip vermediğini MEB imtihanlarda öğrenciden istiyor. MEB’in orta ve lise sınıfları için yayımladığı sorulara ve yaptığı ortak sınavlara baktığımızda bu yargıya hayır demek zor.
Okulların rutin bir programı var. Bu programda öğretmenlerin de kendince bir öğretme ve anlatım tarzı var. Bu anlatım kazanım düzeyinde bilgi ve soru çözümleri oluyor. LGS’de sorulan kazanım düzeyli soruları öğrenciler yapmakta zorlanmıyor. Asıl belirleyici olan “Temel Beceri Düzeyi”ndeki sorular.
“Temel Beceri Düzeyi” soruları öğrenciyi bir bütün olarak ele alıp değerlendiriyor. Çocuğun doğup büyüdüğü ailedeki hayat tarzını, düşünme ve davranış biçimlerini, okulda öğrendiği bilgi becerileri, zihinsel gelişimini vb birçok veriyi aynı anda sorgulayıp değerlendiriyor. Doğru davranış edinip spor sanatla uğraşan, günlük hayatta sorumluluk verilen, kitap okuma alışkanlığı edinen çocuklar LGS’de daha sorulan soruları yapabilir donanıma sahiptirler.
Hatta Cumartesi Pazar yapılan ve 2,5 milyon öğrencinin katıldığı TYT içinde aynı durum geçerli. TYT öğrencilerinin tabiriyle yazayım “TYT’de sorulan sorular ne okulda öğretilen sorulara ne de piyasada alıp çözdüğümüz soru bankalarında mevcut. Sanki ugular uzaydan getirmiş gibiydiler.”
LGS ve TYT sorularına baktığımızda bir bilip bilmeme sonucu öğrencileri değerlendiren bir imtihan değil. Sorulan sorular üzerinde öğrencinin bilgisini, becerisini, dikkatini, okuduğunu anlamayı, duygu yönetimini, farkındalığını, kelime hazinesini, davranış biçimini, vb daha birçok özelliğini aynı anda ölçüp değerlendiren bir sınav. Aslında LGS ve TYT; okul ve ebeveynlere “Nasıl bir delikanlı yetiştirdiğinizi ölçüyorum.” iletisini veriyor. LGS ve TYT sonuçları bu anlamda bize toplum olarak öğrenciler ile ilgili çok sağlıklı veriler sunuyor. Okul ve veli olarak güçlü ve zayıf yanlarımızın farkına varıp eksiklerimizi telafi etmek adına bu sınavların sonuçları çok önemli.
Sorun MEB bu kadar somut veriye rağmen taşın altına elini sokmayıp hiçbir şey yapmaması.
Devlet, 8 yıl boyunca okula gitmeyi zorunlu kıldığı çocuklarına LGS’de sorduğu doğrultuda bir eğitim, kazanım ve beceri kazandırmadığı halde 8. yılın sonunda tabi tuttuğu öğrencilere bu soruları sorması. Aynı durum TYT öğrencileri için de geçerli.
LGS ve TYT soruları ve öğrencilerin geri dönüşleri bize şunu söylüyor: Öğretmen eğitimleriyle öğretmeni rutin tutucu klişeleşmiş davranış ve öğretme alışkanlıklarından kurtarıp dinamik yapıya hazırlamalıyız. Veliler; iş, ev, ekonomi, dijital bağımlılık arasında gidip gelmekten çocuklarıyla ilgilenmekten bizar düşmüş. Birçoğuda nasıl davranacağı pedagoji ve davranış bilimine vakıf değil. Veliler için hafta sonları seminerler serisini seferberlik halinde ülkenin dört bir yanında başlanmalıyız.
Öğretmen ve ebeveynin ufku temel beceri odaklı bir nesil yetiştirmeye odaklanırsa o zaman başka şeyler konuşacağız.
