Müjde

Günler geçer, takvimler değişir. Her ayın rengi başka güzeldir. Sonra ramazan gelir, o bir müjdedir. Saatler ona ayarlanır, umutlar ona. Bin kalp birleşir bir pidenin bölündüğü anda. Unuttuğu ne varsa onu bulur insan açlığı hatırladığında.

Öteleri ve ötekini düşünmenin mevsimidir Ramazan. Bu daracık ve sıkışık dünyadan sıyrılıp ferahlamanın fırsatıdır bir bakıma. İnsan masumlaşır, çocuklaşır Ramazanda. En güzel Ramazan hatıraları çocukluktadır daima.

Tüm bunların dışında nostaljik bir festivaldir kimilerine kalırsa. Orucu bir açlık “challenge”ı sanan, yoksulun bir aylık emeğinin karşılığını bir iftara bırakan; öteleri unutmuş, ötekini hiç görmemişler için fena bir eğlence sayılmaz aslında.

Elbet bir gün eğlence biter, bir büyük iftarda herkes emeğinin karşılığını yer. Budur eskimeyen duamız.

Elbet bir gün emekçi ekmekçiye mahcup olmadan alır pidesini. Elbet biter bir parça peynirin günlük emeğe denk geldiği sömürü devri. Elbet gelir insan onurunun ezilmediği, çocukların yatağa aç girmediği o büyük iftar saati.

Bir ay hep beraber aç kalırız, bir gün hep beraber tok kalacağız. Budur muradımız.

Öteyi ve ötekini düşünmek gerekiyor bu muradı paylaşmak için. Ramazanda bunları gerçekten düşünüyor muyuz, emin değilim.

Her yıl her yerde Ramazan programlarına milyonlarca lira harcanıyor. Bunlar bizi gerçekten düşündürüyor mu, pek sanmıyorum. Bu ülkede oruç tutanların sayısı her geçen gün artıyor mu, azalıyor mu; ben saymıyorum.

Ailesinin yanında oruç tutuyor gibi yapan gençler biliyorum. Hiç az değiller. Orucu bozan şeylerle ilgilenenler bu gençlerin oruçla arasını bozan şeyin ne olduğuyla da ilgileniyor mu, merak ediyorum.

Ramazan ayında ötekini gerçekten düşündüğümüzü sanmıyorum. Oruç tutan insanların kamusal alanı adil paylaşamadığını görüyorum. Bu toplumda oruç tutmayan insanlar Ramazan ayında İslam’a ısınıyor mu yoksa İslam’dan uzaklaşıyor mu? Bu soruyu artık cesurca cevaplamamız gerektiğini düşünüyorum.

Ramazan bir müjdeyse ve “müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz” bizim için temel bir ilkeyse bir yerlerde hata yapma ihtimalimizi artık düşünmemiz gerekmez mi?

Mesela İstanbul’da saat 5’deki imsak için saat 2’de başlayan davul sesinin sahura kadar uyumak isteyenlerin uykusunu bölmek, oruç tutmayanları gece yarısı uykusundan etmek, kamusal alanı nostaljik bir heves uğruna işgal etmekten başka ne işe yaradığını gerçekten merak ediyorum. Bu geleneği inatla sürdürmenin ötekini düşünmekle, müjdelemekle olan çelişkisinin tartışılabileceği günleri iple çekiyorum.

“İslamı hakim kılma” düşüncesinin sistem ve güç odaklı bakışın ötesine geçtiği; davetin, müjdenin ve selamın hatırlanması eşiğinin aşılması için bu yazıyla kendi adıma bir adım atıyorum. Bu adımların bizi hep beraber tok olacağımız günlere götürmesini diliyorum.

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum