Beynimizin yeni haklara ihtiyacı var

Bir beyin dalgalarımızın satışa çıkması eksikti... Ama biliyoruz ki beynimizin mahremiyeti risk altında ve bu duruma karşı çoğu kez savunmasızız! ABD kendi ‘halkını’ korumak için ilk büyük adımı attı, Colorado’da şirketlerin beyin dalgalarını satmasını engelleyen bir yasa çıkarttı. Peki bu hepimizin yakından tanıdığı Apple, Meta gibi şirketleri durdurmayı başarabilir mi?

Bizim insanımızın beyninden geçenleri çözümleyebilirler mi bilemem. Malum bu aralar kafamız pek karışık. Olsa olsa öğrenip bilecekleri “ay sonunu nasıl getireceğim” planları falan olur ki bu da benim diyen ‘beyin dalga’sı okuyan teknolojinin beynini yakar benden söylemesi. Dünya düşünsün bize ne diyeceğim ama mevzuyu merak edenwlere biraz detaylandırmak isterim.

Elon Musk’ın şirketi Neuralink’in ilk kez bir insan deneğin beynine çip yerleştirdiğini duymuşsunuzdur. Bu çip nöro-teknolojiyi ‘tıbbi’ olarak kullanmak için geliştirilmiş, yani iddiaları o da durum tartışmalı. Ancak teknoloji geliştiricileri invaziv (vücudun delinmesi ya da kesi yoluyla vücut bütünlüğünün bozulması) olmayan nöroteknolojiler de geliştiriyor. Aklımızda dönen düşünceleri ameliyata falan gerek kalmadan metne çevirebilen yapay zeka destekli kod dönüştürücüleri var ama şimdilik piyasaya çıkmış bir ürün yok. Yine de internetten beyin verilerinizi kaydedecek pek çok cihaz almanız mümkün. Bunlar tıbbi cihaz olarak pazarlanmıyor, şirketler de verilerinizi toplayabiliyor.

Benzer teknolojilerin yaygınlaşacağına kuşku olmadığı için ABD Colorado’da geçen hafta eyaletin kişisel gizlilik kararlarını koruma yasası, ‘beyin verilerinin’ gizliliğini de içerecek şekilde değiştirildi. Kaliforniya’da da benzer bir yasa kabul edilmek üzere.

Sivil toplum kuruluşu Neurorights Foundation’ın geçen hafta yayınladığı bir rapora göre birçok tüketici şirketi daha şimdiden ‘beyin verileri’ni topluyor hatta belki de satıyor. 30 teknoloji şirketinin gizlilik politikaları ve kullanıcı sözleşmelerinin incelendiği rapora göre çoğunun bu verileri üçüncü taraflarla paylaşabileceği ortaya çıktı.

Beynimizin mahremiyeti tehdit altında ve bu konuyu tartışmaya daha yeni başladık.

PARİS’TE AŞK...

Yapay zeka henüz beynimizi tam olarak okuyamasa da kafamızı karıştırmayı başarıyor. Şimdi de tamamen yapay zekayla yapıldığı iddia edilen bir romantik komedi filmi izletecek (mi?) bize. Çin’in en büyük TV şirketi TCL, yapay zeka uygulamaları Runway ML ve Midjourney ile ‘Next Stop Paris/ Gelecek İstasyon Paris’ adlı bir film çekti. Gerçi çekti demek çok da doğru değil ama alışkanlık. Aktörler, senaristler, yönetmenler yapay zekanın işlerini ellerinden alacağı konusunda hayli endişeli. Hollywood’da aylardır süren bir tartışma var, hatta ses getiren büyük protestolar da yaşanmıştı. Görünen o ki haksız da değiller. Next Stop Paris bu yaz gösterime girecek. Şirket YouTube hesabında filmin 60 saniyelik fragmanını da yayınladı. Neredeyse her planda hafif değişen yüzler, grotesk bir Paris manzarası ve iki kahraman arasında romantik bir aşk hikayesi. İnsan böyle bir filmi izlemek ister mi bilemedim. Merak ediyorsanız YouTube’dan fragmanı izleyebilirsiniz.

BİYOLOJİDE BİR SONRAKİ DEVRİM YAPAY ZEKA SAYESİNDE Mİ OLACAK?

Yapay zekanın popüler biçimleri sorularımızı yanıtlayabilir, gündelik hayatımızı kolaylaştırabilir vs... Peki biyolojide bir sonraki devrim olması mümkün mü? Belki de yapay zeka araştırmacılarını düşünemeyecekleri yeni tedavilere yönlendirebilir, keşifleri hızlandırabilir. Dünyanın en büyük çip üreticisi Nvidia’nın başkanı Jensen Huang’ın dijital biyolojinin yapay zekadaki bir sonraki muhteşem devrim olduğunu söylemesi de öylesine bir laf değil. Yapay zeka destekli bir ilaç firması ise büyük bir dönün noktasına ulaştığı iddiasında. Alex Zhavoronkov 10 yıldan fazla bir zamandır yapay zeka ile uğraşan bir yazılımcı ve fizikçi. Letonya doğumlu Alex Zhavoronkov’un 2014 yılında kurduğu Insilico ise yapay zeka destekli şirketin kronik bir akciğer hastalığı olan idiopatik pulmoner fibroz’u (IPF) tedavi edebilecek ilk ‘gerçek yapay zeka’ ilacını geliştirdiğini iddia ediyor. Zhavoronkov, yapay zeka sayesinde ilacın sadece hücre içindeki hangi hedeflerle etkileşime geçeceğine karar vermekle kalmayıp aynı zamanda ilacın kimyasal yapısının ne olması gerektiği konusunda da veri sunduğunu söylüyor.

Biyoteknoloji uygulamaları yaklaşık 10 yıl önce başladı. Recursion Pharmaceuticals ve Google’ın DeepMind bölümünün yan ürünü Isomorphic Labs da dahil olmak üzere pek çok şirket yapay zekayı yeni ilaç geliştirmek için kullanıyor. Bu şirketler 2022 yılına kadar 18 milyar dolar toplamayı başardı.

Tayvan ve Çin’de faaliyet gösteren Insilico ise özel sermaye şirketi Warburg Pincus ve Facebook’un kurucu ortağı Eduardo Severin tarafından 400 milyon dolar destek aldı. Dünyanın dev ilaç şirketleri ise her yeni ilaç için yaklaşık 6 milyar dolar harcıyor. Bunun nedeni ise çoğu aday ilacın başarısız olması. Bir ilacın piyasaya çıkması ise en az 10 yıl istiyor.

Yapay zekanın hastalıklara karşı geliştirilecek ilaç/tedavi arayışını daha verimli hale getirip getirmeyeceği hala belirsiz çünkü elimizde yeteri kadar veri yok. Yine de başarılı olma konusunda ciddi bir potansiyeli olduğunu söylemek yanlış olmaz.

HİKAYE ANLATIRKEN, HİKAYE SATMAYA BAŞLADIK

Bilgi delisi haline mi geldik? Artık gerçek hikayelerimiz yok mu? Homo sapiens’ken ‘phono sapiens’ haline mi geldik? Günümüz felsefecilerinin mevzuları da bunlar. Byung-Chul Han... Kore doğumlu, uzun yıllardır Almanya’da yaşayan bir felsefeci. 65 yaşındaki Han, yakın zamana kadar röportaj vermeyi de reddettiği için ‘esrarengiz filozof’ olarak tanınıyordu. Hemen hemen bütün fotoğrafları yıpranmış görünen siyah deri ceket ve ince bir fularla. 2015’te hayatını ve düşüncelerini anlattığı ‘Yorgunluk Toplumu- Byung-Chul Han Seul/ Berlin’ isimli bir belgeseli de yayınlanmıştı. Yorgunluk Toplumu, Ötekini Kovmak, Şeffaflık Toplumu başta olmak üzere çok sayıda kitabı Türkçe de yayınlandı. Okumanızı tavsiye ederim.

The Crisis of Narration (Anlatının krizi olarak çevirebiliriz) Byung-Chull Han’ın yeni kitabı. Teknolojinin getirdiği yozlaşmanın hikaye anlatımı üzerindeki zararlı etkilerini anlatıyor bu kitapta. “Biz hikaye anlatıcılarıydık, hikaye satıcısı olduk” diyor kitapta. Doğrusu ben de bu cümleyi çok sevdim. Gerçekten de bilgi ormanında hikayelerimizi kaybetmiş olabilir miyiz? Umarım Han’ın yeni kitabı da kısa sürede Türkçede yayınlanır ve meraklısı okur. Bana asıl çarpıcı gelen bilgi toplumunun homo sapiensi getirdiği yeri sorgulayan ve çokça eleştiren Byung-Chul Han’ın ‘internetin yeni, favori filozofu’ olarak anılması. Kendisi bu konudan ne kadar hoşnut bilemem...

Kitaplarında anlattığı fikirler kısa kısa internette paylaşılıp duruyor. Daha da ironik olan, neredeyse fikirleri kadar, giydiği deri ceketin ve ince fularlarının markasının merak edilmesi. Buyrun felsefeciler bize bunu da açıklayın...

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum