Ağır yük!
Omuzlarda 80 milyonun sorunları.
Hatta bunlara 4 milyona yaklaşan misafirlerimizi de ekleyin. Hatta ve hatta bunlara bir de ülkemizi gelen 40 milyona yakın ziyaretçileri de ekleyin.
Seçimleri kazanmak demek, çok ama çok ağır sorunların çözüm sorumluluğunu da üstlenmek demek oluyor. Bu açıdan muhalefetin işi aslında daha rahat.
Asıl yük iktidarda...
Muhalefet deyince şu noktayı söylemeden geçmeyelim: Seçim sonuçları bir bakıma muhalefetin toplumun gerçek sorunlarına hala vakıf olmadığını da gösterdi. Kendi adıma söyleyeyim, popülist yarış başlatmaya neden olan muhalefet önerilerini ülkemin geleceği açısından hiç faydalı bulmuyorum.
Sıkça üzerinde çalıştığım onca mesele var: Mesela gelir vergisi dilimleri nedeniyle asgari ücretin az üzerinden başlayan ücret gelirleri cezalandırılıyor. Vergi dilimleri yüzde 10’dan başlatılıp, oranların arası biraz daha açılabilir. Kısaca çok çalışmak ve çalışmanın karşılığında biraz daha fazla kazanmak daha cazip hale getirilebilir.
Benzer sayısız öneriler üzerinde çalışıyorum. Muhalefet bu konularda maalesef topluma kazandırıcı önerilerde yeterince bulunamadı.
Bir örnek daha...
Bakınız, savunma sanayinde adeta destan yazıyoruz değil mi. Acaba benzer bir iş modelini yüksek teknolojiye dayalı ve/veya cari açığı azaltıcı bazı stratejik sektörlerde de denesek olmaz mı?
Seçim sonuçları muhalefete dersine daha çok çalışması gerektiğini gösterdi. Ama seçimler AK Parti ve yeni dönemin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da çok daha ağır sorumluluk yükledi. Hatta MHP’ye de...
Ortada çözülmesi gereken o kadar ağır sorunlar var ki. Cari açık ve dış borcun finansmanı için, ülkenin döviz ihtiyacının karşılanması gerekiyor. Hatta artık kendi gücümüzle daha çok döviz kazanacak bir döneme girmemiz gerekiyor.
İktidarın bu konuda yükü o kadar ağır ki...
Dün Merkez Bankası “Reel Kesim Güven Endeksini” açıkladı. 2101 işyerinin yanıtlarına göre endeks 5,3 puan düşüşle 104,6 oldu. ISO-PMI endeksi iki aydır kritik eşik 50,0 bandının altında.
Ama hepsinden önemlisi şu: Finansal piyasalarda kurlar oldukça yüksek düzeyde. Buna ek olarak faiz oranları da yüzde 20,0’nin hemen altında. (Kredi faizlerini bu oranın üzerine ekleyin). Yüksek kur-yüksek faiz denklemini taşıyabilecek şirketlerin sorunları acilen çözüm bekliyor.
Seçimler nedeniyle mali disiplinde bir miktar sapma yaşandı. Ama cari açık yanında bir de bütçe açığındaki artışı uzun süre taşıyamayız. “Çifte açık” dediğimiz bu süreç ülke riskini artırarak istemediğimiz daha ağır sonuçlar verebilir.
O zaman çözüm ne?
Bugün bütün iş dünyası örgütleri nerede ise tek ses olarak “Reform” diyor. Ülke ekonomisinin yapısal bir değişim yaşamasının zamanı geçiyor.
Zaten yeni sistem siyasetin daha yüksek etkisi ile şekillenecek. O nedenle siyaset çok daha zor kararları alabilme gücüne erişilmiş oldu.
Bakınız, TÜİK verilerine göre işsizlik oranı uzun süredir çift hanede. Ama aynı zamanda sayısız iş insanı “çalışacak eleman bulamadığını” söylüyor. Demek ki, ortada ciddi bir açmaz var. Acaba fabrikaları değerli arsalardan taşıdığımızda, işçileri de taşıyamadık mı?
Ya da tam vasıflı hale gelen işçileri emekli mi ediyoruz? Neden insanları istediğimiz seviyede çalışmaya sevk edemiyoruz?
Bugün artan faiz maliyeti ile makine-teçhizat yatırımında bulunarak, fabrika kurmak isteyenleri korumamız gerekiyor. Kurumların ve kuralların çalıştığı bir sistemle finans sistemini belki de yeni baştan ele almak gerekecek. Kalkınma Bankacılığı-Yatırım Bankacılığının gelişimi katılım bankaları üzerinden ayrıca teşvik bile edilebilir.
Bakınız 24 Haziran’da bu Millet aslında sorunları en iyi kimin çözeceğine de onay vermiş oldu. Piyasalarda bu kıpırdı maalesef henüz yeşermedi.
O zaman bu ağır sorumluluğu ve sorunları çözecek fikri temel kadroların bir an önce işe başlaması gerekiyor. O nedenle bu seçimi kazanmak, ülkemiz adına yeni bir dönemin de başlangıcı neden olmasın?
O zaman ne diyelim: Tüm ülke olarak, iktidarıyla muhalefeti ile... Haydin hep beraber çalışmaya.