Bir zamanlar duyarlıydık...
Erhan Usta partisinden ihraç edildi. Sn Cumhurbaşkanı Erdoğan Cumhur ittifakı hakkında “Aramızı bozanlar cennet yüzü görmesin” dedi.
Sn Devlet Bahçeli 06 Kasım 2018 günü Meclis Grup konuşmasında şunları söyledi:
“Asayiş ve adalette sorunlar birikmiştir. Sokaklar huzursuzdur insanımız kaygılıdır. Geleceğimiz risklidir. Maalesef trafikte kavga, iş yerinde kavga, evde kavga, siyasette kavga hakimdir. Çatık kaşlar asık yüzler sinirli suretler hoşgörülü ve merhametsiz suratlar giderek yaygınlaşmıştır. Türkiye sosyal bunalımın kapısındadır. Konkordato ilanları sanki otomatiğe bağlanmıştır. Fabrika yangınları soru işaretlerine neden olmuştur. Böylesi bir zamanda fabrikalar neden yanar hatta neden yakılır. Kimse aklımızla alay etmesin. Küresel operasyonlara karşı aslanlar gibi mücadele etmiş, istihdam meşalesini söndürmek bu bahaneyle simsarlık yapmak rezilliktir. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur. Türkiye içine çekildiği kur savaşından ağır yara almıştır. Ekonomideki derin yaraları iyileştirmek milli bekamızın gereğidir. Dün açıklanan enflasyon rakamlarını herkes gördü, herkes aklı yettiği kadar değerlendirdi. Analiz etti. Bir gerçek vardır ki enflasyon canavarı kafasını çoktan kaldırmıştır. Dün açıklanan enflasyon rakamı son 15 yılın en yüksek rakamıdır. Gıda enflasyonu yüzde 30’a yaklaşmıştır. Binlerce firmanın yaptığı yüzde 10’luk fiyat indirimleri sınırlı olmuştur. Dileğimiz ekonominin hareketlenmesi piyasaların canlanması Türk Lirası’ndaki değer kaybının tamir edilmesidir.”
***
Şimdi biz bu konu üzerinden biraz devam edelim.
Ama önce şu hatırlatmayı da yapalım. Erhan Usta ekonomi kökenli bir milletvekiliydi. Yani halkın sorunlarını, sıkıntılarını bilen birisiydi.
Devam edelim
İŞ-KUR verilerine göre 2001 yılında kayıtlı işsiz sayısı 719 bin kişidir. Yine İŞ-KUR verilerine göre 2017 yılında kayıtlı işsiz sayısı (yıllık) 2 milyon 599 bin kişiye çıkmıştır.
Ve 2018...
Ağustos ayında 2 milyon 752 bin olan kayıtlı işsiz sayısı , Aralık ayı itibari ile 3 milyon 510 bin kişiye yükselmiştir.
Gelelim TÜİK verilerine;
2002 yılında (2001 krizinin işsizlikte zirve yaptığı yıl) ülke nüfusu 66,4 milyon kişi, 15+ yaş nüfus ise 45,6 milyon kişidir. Bu nüfusun ise 2 milyon 344 bin kişisi işsizdir. İşsizlik oranı yüzde 11,0’e ulaşmış ve ülkede siyaset değişmiştir.
Bakalım 2017 yılına...
Nüfus 80,8 milyon kişi..(%21,7 artış)
15+ yaş üstü nüfus 59,9 milyon kişi... (%31,4 artış)
İşsiz sayısı ise 3 milyon 454 bin kişidir ve işsizlik oranı da %10,9’a gelmiştir. Dikkat ederseniz işsiz sayısı 2002 yılına göre %47,4 artmıştır.
2001 krizine göre, daha krize girmediğimiz 2017 yılında bile nüfus yüzde 21,7 artarken, işsiz sayısı %47,4 artmıştır.
***
Gelelim 2018 yılının ikinci yarısına.
‘Fabrikaların yandığı, konkordato ilanlarının otomatiğe bağlandığı, sokakların huzursuz olduğu, her yerde kavganın hakim olduğu, sosyal bunalımın kapıda olduğu, enflasyonun 15 yılın zirvesine çıktığı günlere...’
TÜİK mevsim etkilerinden arındırılmış işsiz sayısını Ekim 2018’de 3 milyon 742 bin kişi olarak açıkladı. Bir önceki yılın aynı ayında bu sayı 3 milyon 253 bin kişiydi. Tam 489 bin kişi işsiz sayısında artış olmuş.
Mevsim etkilerinden arındırılmamış işsiz sayısı ise 2017 ekim ayına göre 501 bin kişi artışla 3 milyon 788 bin kişiye ulaşmıştır.
Burada bir not düşelim: İŞ-KUR verilerine göre kur krizi ile ağustos ayından sonra hızla artan kayıtlı işsiz sayısı, TÜİK verilerinde görünmüyor. TÜİK kayıtsız kesimi de hesabına dahil ettiğinden, arada ciddi bir fark var. Örneğin toplam 28,8 milyon çalışanın 1/3’ü kayıtsızdır. O nedenle TÜİK’in işsiz sayısı normalde İŞ-KUR kayıtlarından daha fazla çıkmalıdır.
Ama son aylarda TÜİK’in işsiz sayısı açıklamasına bakılırsa adeta kriz öyle sert esmemiştir. Mart ayında 33 bin artan mevsim etkilerinden arındırılmış işsiz sayısı, nisan ayında 112 bin artıyor. Ama eylül ayında sadece 48 bin ve ekim ayında da 58 bin kişi mevsim etkilerinden arındırılmış hesapta işsizler ordusuna yazılmış. Oysa aynı aylarda İŞ-KUR kayıtları 463 bin yeni işsiz kaydı alıyor.
İlginç bir tablo...
Hatta şöyle izah edelim: arındırılmamış veride Ağustos-Ekim aylarında 448 bin kişi işini kaybediyor. Ama işsiz sayısı sadece 118 bin kişi artıyor.
Diyelim ki bu 330 bin kişilik fark, mevsimsel işçiydi. O zaman mevsim etkilerinden arındırılmış verilerde Ağustos-Ekim arasında sadece 15 bin kişi işini kaybetmiş gözüküyor. Hatta Eylül ayından ekim ayına 64 bin yeni istihdam artışı bile olmuş. Oysa SGK kayıtlarında ekim ayında kayıtlı istihdamın sadece bin 497 kişi arttığı görülüyor. O artışta 19 bin 206 kamusal istihdamdan geliyor.
***
Özet yapalım...
Bugün ülkemizde çok ciddi bir işsizlik sorunu yaşanmaktadır. Kayıtlı işsiz sayısı bir yılda 910 bin kişi artarken, TÜİK verilerinde artış 500 bin işsize işaret etmektedir.
İşsiz sayısı artık 3,7 milyonu geçmiştir. 2001 krizinde çalışabilir nüfusun yüzde 5,1’i işsiz kalırken, artık bugün çalışabilir nüfusun yüzde 6,2’si işsizdir. İŞ-KUR verilerini dikkate aldığımızda ise yıl sonunda çalışabilir nüfusun yüzde 7,5’inin işsiz kaldığını göstermektedir.
Bütün bunlar bize neyi gösteriyor.
Siyaset bazı dengeler noktasında bazı aralar gerçek sorunları dile getirebiliyor. Bazı dönemlerde ise sorunları dile getirmek, cennet sorunu haline bile gelebiliyor.
Bugün ülkemizde sosyal dengenin sağlanması, asık suratların gülmesi, kavganın bertaraf edilmesi açısından dikkatle takip etmemiz gereken bir tablo vardır. Bu sorunlar hiç kimsenin arzu etmeyeceği bir tablodur.
Ülkesini seven, çocuklarının geleceğini düşünen herkes bu tablodan vicdan azabı duyacaktır. Ekonomik sıkıntının artması halinde kendine pay çıkartarak yine kendi emelleri peşinde koşan bir çok kesim elbette olacaktır. Hatta biliyoruz ki, bir çok FETÖ elemanı bir kriz çıksa da emellerimize ulaşsak diye kriz yazılarını harf harf okumaktadır.
İyi ama sorunları gizlemekle-konuşmamakla, sorunları dört gözle beklemek arasında ne fark vardır.
Teşhisi doğru yapmalıyız ki, tedaviyi de doğru uygulayalım.
Bakınız kamu kemer sıkma bahanesi ile bir çok küçük-orta boy Anadolu şirketine ödeme yapmamış ve iflas zincirini başlatmıştır. Buna önlem alın diye aylardır yazıyorum.
Bir de şu gıda enflasyonu meselesi vardı: Soğan artık 5,5-6,0 lira. Depo basarak bu iş olmaz, sonra fiyatlar daha da çok uçar dediydik. Tarımda temel sorun üretici ve aracı değil, büyük zincir marketler dediğimizde de bizi şikayet etmişlerdi. Şimdi marketlerle konuşacağız diyorlar...
Eee günaydın.
***
Erhan Usta: “Türkiye genelinde yapmamız gereken işlerden bir tanesi de bu hesap verme, raporlama ve şeffaflık konusunda ciddi eksikliğimiz olduğunu düşünüyorum. Analiz eksikliği giderek hissediliyor, yani ülkede bir analiz eksikliği var. -12 Aralık 2018”
“ 2018’in 2. çeyreğinde yavaşlayan ekonomimiz, 3.çeyrekte küçülmüştür. Kredi büyümeleri gözönüne alındığında 4.çeyrekte de küçülmekte olduğumuz aşikardır! Bunun adı resesyondur, %20-25 bandında bir enflasyon ortamında gerçekleştiğinden içinde bulunduğumuz durum slumpflasyondur! -14 Aralık 2018”