Biz Suriyelileri Avrupa da Türkleri...
Nefret suçumuz o kadar masum ki; bize geldi mi sonuna kadar haklıyız, ama bize yapıldı mı onlar hain-düşman oluyor.
Hatırlayın Hollanda olayını...
O günlerde bu ülkede yayın yapan bazı gazetelerde Hitler bıyıklı ile Angela Merkel resimlerini basıyorduk. Hollanda hain, Avrupa Birliği de haçlı birliğiydi.
Düşman ilan etmediğimiz ülke kalmamıştı. Avusturya ise zaten kafatası ülkesiydi.
Irkçılıkla suçluyorduk önümüze geleni.
Bakmayın bugün Merkel’in bizim en samimi dostumuz olduğunu söylediğimize. Bakmayın bugün Hollanda ile ilişkileri düzeltmek için her türlü girişimde bulunmamıza.
Bakın işte siyasetin anlık değişimine toplumlar uyum sağlayamıyor. Toplumların hafızalarında sorunlar ve hakaretler yer ediyor. Ve nefret tohumları kolay kolay kazınmıyor.
***
05 Aralık 2017 tarihli bir yazımda şu olayı anlatmıştım:
“16 Nisan referandumuna sayılı günler vardı. Toplumda baskı zirvedeydi. Sağlıklı düşünmenin imkanı nerede ise yoktu. Düşünce farklılığı ile vatan hainliği kol kolaydı...
Gazeteden izin alıp kısa bir Karadeniz turuna çıktım.
Sabahın erken vakti köyde uyandığımda bir yakınım aradı: (Hollanda’da yaşanan olayları kast ederek) “Bak, bunlar neler yapıyor; ülkemiz milli mücadelede” gibi bir şeyler söyledi.
Aşağıya kasabaya indiğimde ise, çay ocağının önünde emekli olarak yaşamının yarısını Almanya’da geçiren dayıma rastladım: “Yeğenim vücudumun yarısını Erdoğan’a veririm. Ama bu gurbet ellerde yaşanan gerilim sonrası bizi oralarda hiç rahat bırakmayacaklar. Ne olacak bu durum?” diye söyleniyordu.
İki farklı bakış...İki farklı hayat....”
***
Galiba herkes haklı çıktı. Avrupa ile yaşanan gerilim sayesinde içerde birleştik. Oylarımızın rengi değişti, tercihlerimiz millileşti.
Zaten bu süreç bugün ülkemizde milli mutabakata kadar gitti. Milliyetçilik söylemi artık had safhada. Ama unutmayalım ki; biz söyledikçe onlar da söylüyor.
MÜSİAD dün açıklamada bulundu: “Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, son yıllarda aşırı sağ eğilimlerin Avrupa’da yükselişe geçişini, Türk vatandaşları olarak endişeyle takip ettiklerini belirterek, “Bu durumun sonuçlarından biri olarak sağ grupların ve Zeytin Dalı Harekatı ile birlikte de bazı terör örgütü yandaşlarının bu yükselişi arkasına almaya çalışıp Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımıza yönelik saldırı gerçekleştirmelerine kadar varan ayrıştırıcı tavırları kabul etmemiz mümkün değildir.” ifadesini kullandı.
***
Hatırlayın şimdi ülkemizi. Suriyeleriler hakkında nefret söylemlerini...(Lütfen hatırlamayın) Allah cc kimseyi Suriyeli kardeşlerimizin durumuna düşürmesin.
Önceki gün Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in toplantısındaydım. Kentsel dönüşüm ve MPIM katılımı hakkında bilgi verdi. Ama beni asıl konu dışındaki bilgiler hayrete düşürdü.
Şehrin 2 milyon nüfusuna karşılık 500 bin Suriyeli göçmen barındırıyor. Ve şehirde hiçbir çatışmaya meyal vermeyecek çok yüksek oranda sosyal projeler uygulanıyor. Adına “Göç Yönetimi” diyor Başkan.
Göçten sorumlu bir birim kurulmuş; şehrin demografik yapısı çıkartılarak analizi yapılmış. Hane bazlı tarama ile durum belirleniyor ve çalıştay yapılıyor.
1-Eğitim 2-Sağlık 3-Ekonomi ve istihdam ile 4-Sosyal uyum adaptasyonu (birlikte yaşama) başlıklarında projeler geliştiriliyor.
Gaziantep’te 17 yaş altı 107 bin göçmenin sadece 3 bini okuyormuş. Bu sayıyı %70 oranına yükselmişler. Türkiye’de ise bu oran %30. Bu nedenle “Türkiye’de Belediyenin bir tek Antep’te okulu ve hastanesi var” diyor.
Haaa... bir de dilencilik işi var; çok ilgimi çekti: Emniyetle beraber çalışarak sokakta dilenen varsa hemen topluyorlar ve kampa gönderiyorlarmış Çünkü kampta yemek zaten veriliyor, dilenciliğe gerek yok diyor Fatma Şahin.
Siyasetin hizmet için yapıldığını, kısa dönem çıkarlar için ülke menfaatlerinin heba edilmediğini gösteren çok güzel örnek Gaziantep. Keşke örnek alınsa...