Bill Gates’in meşru serveti ve sosyal sözleşme

Orta Vadeli Programa (OVP) göre 2026 yılında GSYH bir trilyon 660 milyar dolara ve kişi başına gelir de 19 bin 200 dolara yükseliyor.

Bir düşünce deneyi yapalım: Microsoft’un sahibi Bill Gates’in yılbaşında hem değeri hem de üretimi bir trilyon dolar olan bir yatırım yaptığını varsayalım.

Bu senaryoda, diğer gelişmeler sabit kalmak şartıyla GSYH bir Trilyon dolar artarak 2 trilyon 660 milyar dolara yükselir ve kişi başına milli gelir de 30 bin 750 dolara yükselir.

Soru: Peki Türkiye’de yapılan bu yatırımlar gerçekten herkesin hayatına değerek milli gelirden aldığı payı yükseltiyor mu?

Cevabın hayır olabileceği çok açık; bu bilindiği için de gelir dağılımı hesaplamalarında “medyan ortalama” veya “Gini Katsayısı” gibi ölçüm yöntemleri tercih edilir.

Fakat bugün bu konuyu detaylandırmayacağım.

Bill Gates örneğine dönerek soralım: Gelir ve Servet dağılımı konusunda yapılan eleştiriler ne kadar doğru; acaba bu eleştiriler, verilere dayalı hakikatleri mi yoksa önyargıları mı yansıtıyor?

Bana kalırsa bu eşitsizlik söylemleri bayatlamıştır.

Tarihi Soru: Acaba gelir ve servet dağılımıyla ilgili eleştiriler paranın sadece altın ve gümüş olduğu dönemlerden (zero sum game) kalmış olabilir mi?

Metal para döneminde, yani toplamı 100 olan servet ve gelir pastasının paylaşıldığı geçmiş iktisadi dönemlerde, bir kişinin zenginleşmesi yani pastadan daha fazla pay alması bir başkasının fakirleşmesi anlamına gelirdi.

Soru: Peki bugün, her zenginleşen başkalarını fakirleştiriyor mu?

Bugün para, krediler yoluyla temin edilip artırılabildiği için zenginleşenler başkasını fakirleştirmiyor tam tersine başkasının zenginleşmesine de katkı sağlıyor.

(Not: Yüksek enflasyon dönemleri ve arz zincirlerinin kırıldığı dönemler istisna olabilir fakat konumuz bu değil)

Elbette bu olgu, kredilerin spekülatif yatırımlar değil üretken yatırımlara yöneldiği durumlarda geçerlidir.

Servet artırımı da, artık, başkalarının stokladığı servetten çalınan varlıklardan oluşmuyor.

Tam tersine, servetler, yatırımlar yoluyla varlık stoklarını ve zenginlik bakiyesini artıran bir kaldıraca dönüşmüştür.

Bugün gelir ve servet artışlarının etkisi metal para döneminin tam tersi etkiler oluşturduğu için bu konudaki söylemlerin de değişmesi gerektiği kanaatindeyim.

EMANETÇİ Mİ ZENGİN Mİ

Düşünce deneyinin zengin adam örneği kişisi Bill Gates, acaba bu zenginliğini nasıl artırıyor ve nasıl değerlendiriyor.

Aldığı aile terbiyesi, dini inançları ve ahlaki kaygıları veya bir karakter bileşeni olarak cimriliğinin Bill Gates’i lüks tüketimden uzak tuttuğunu ve aşırı tüketim yapmadığını varsayalım.

Bu durumda Bill Gates ortalama gelirli birinin mesela Gates’in şirketinde çalışan bir müdürün de sahip olabileceği bir evde yaşaması gerekir.

Eğer gerçekte daha büyük ve lüks bir evde yaşıyorsa biz, bu büyük evi, işlerini yapmaya devam ettiği, işyerinin uzantısı olarak değerlendirebiliriz.

Bill Gates’in serveti ve geliri: Serveti, sahip olduğu şirketlerin hisse senetleri, gayrimenkuller ve mevduat gibi sabit getirili yatırımlardan oluşuyor.

Geliri de şirketlerden aldığı temettü, gayrimenkullerden aldığı kira ve sabit getirili enstrümanlardan aldığı faizlerden oluşur.

Peki Bill Gates bu geliriyle ne yapıyor?

Mevcut şirketlerini büyütüyor ve/veya yeni şirketler kuruyor. Bu yatırımlarıyla da başkalarının çalışabileceği istihdam alanları oluşturuyor.

Yeni gayrimenkuller satın alıyor veya inşa ediyor ve kiraya veriyor: Bu durumda da iş dünyasının ihtiyaç duyduğu ticari gayrimenkul arzını artırıyor.

Hiç yeni yatırım yapmaz ve bütün parasıyla nakite dönerse ne olur?

Bu durumda da bankalar Bill Gates’in paralarını kamuya ve diğer yatırımcılara kredi olarak kullandırabilirler.

Özet: Örneğimizdeki Bill Gates, tüketimi ölçülü, yenilikçi üretim tesisleri kurabilen ve kişisel servetini adeta bir “emanetçi” gibi yöneten mütevazı bir yatırımcı görünümündedir.

[Özel İzlenim: Bankacılık yıllarında binlerce patronla yüz yüze mülakat yapmış bir kişi olarak şunu söyleyebilirim: İş sahibi patronlar harcarken ölçülüdür. Ortak paydaları, cimriliğe varan optimizasyon yapma hevesidir. Marka ve lüks tüketimi olan patronlar da var ve bunu, zenginliklerinden dolayı değil kontrol edemedikleri mizaçlarından dolayı yaparlar. Doğrusu bu tip patronların iş hayatı uzun sürmüyor. Başka bazı izlenimlerine göre orta gelir grubunda ve zengin sayılmayacak pek çok müsrif kişinin marka ve lüks düşkünlüğü gerçek patronlardan her zaman daha fazla olabiliyor.]

POZİTİF AYRIMCILIK VE SOSYAL İSTİKRAR

Düzenlenen, denetlenen ve yönlendirilebilen kapitalist bir iktisadi düzende zenginlere “emanetçi gibi” davranılabileceği ve politik etkilerinin törpülenebileceği bir iktisadi düzen mümkündür.

Daha devletçi iktisadi düzenlerde, zenginlerin emanetçiliği çok daha belirgindir.

Bu mümkünlüğün korunması ve sürdürülebilirliği de düşük gelirli çalışanlar ve çalışamayan dezavantajlılarla yapılacak bir sosyal sözleşmeye bağlıdır.

Eğer gelir ve servet dinamikleri yukarıda tartıştığımız dinamiklere göre işliyorsa bir “sosyal sözleşme” yapılmasında yarar var.

Toplumlar bir taraftan bünyelerindeki insan kaynağı yeteneklerin daha fazla “yatırım ve inovasyon yapmasını teşvik” etmeli, aynı zamanda düşük gelirli çalışanlara ve dezavantajlılara da “pozitif ayrımcılık” yapmalıdır.

Bugün Türkiye’de ailelerin %72’si ya kendi evinde ya da birinci derecede bir yakınına ait ve kira ödemediği bir evde oturuyor. %28’i de kirada oturuyor.

Sosyal sözleşmesinin ilk maddesi konuttur. Devlet herkesin ev sahibi olmasını sağlayacak politikalar yürütmekle görevlidir. Son başlayan 500 bin konut projesi çok geç kalınmış ve doğru bir projedir.

İkinci madde bedava sağlık ve üçüncü madde de bedava eğitimdir. Türkiye’de bedava sağlık ve eğitime ulaşmak mümkündür fakat sorun sağlık ve eğitim

hizmetlerinin kalitesizlik sorunudur.

Gıdaya ulaşılabilirlik; telefon, internet, elektrik, doğalgaz, su ve benzeri ürünlerin fiyatının kamu tarafından ucuz tutulması da bu sosyal sözleşmelerin tamamlayıcı maddeleridir.

Bill Gates’lerin servetinin meşruiyeti ve yatırımlarının güvenliği de bu sosyal sözleşmeye bağlıdır.

Mevcut hükümetin sosyal sözleşmedeki maddelerin çoğu hakkında bazı başarılar kaydettiği doğrudur fakat daha iyisi ve daha doğrusunun mümkün olup olmadığını bilmiyoruz.

Bunu öğrenmek için yeni perspektiflere ihtiyaç olduğu da bir başka doğrudur.

Türkiye'nin gelir ve servet oluşturmadaki başarısı, kişi başı gelir hesaplarındaki şişkinlikte değil; en yeteneklilere, en verimli alanlarda inovasyon ve yatırım teşviki vermeye ve en kırılgan vatandaşlarına, onurlu bir hayat güvencesi sağlayan akılcı bir sosyal sözleşmeye bağlıdır.

YORUMLAR (8)
8 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.