Ücretler mi enflasyonu enflasyon mu ücretleri artırıyor

Avrupa ve benzeri ekonomilerde işgücü maliyetleri enflasyonu artırmazken; Türkiye benzeri ekonomilerde niçin artırıyor veya artırıyor mu?

Bugün Avrupa Birliğinde enflasyon oranı, işgücü maliyetleri artış oranı ve Avrupa Merkez Bankası faiz oranları %2 -3 civarında seyretmektedir.

Pek çok sektörde firma karlılık oranları da %10 ve üzerinde seyrediyor.

Nitelikli yatırımlar ve işgücü verimliliği yüksek olduğu için ve finansal şartlar, (faiz, vade ve kredi şartları) çok uygun olduğu için kârlılık oranları da yüksek.

Böyle bir ekonomide sadece işgücü maliyetlerindeki artışların enflasyonu artırma ihtimali çok zayıftır.

Yüzde 10 ve üzeri karlılık oranlarına sahip firmalar, işgücü maliyetlerinde oluşan %3 civarı artışları, fiyatlarına yansıtmayabilir.

Talep güçlü değilse, yükselen işgücü maliyetleri verimlilik ve benzeri tedbirlerle absorbe edilebilir ve fiyatlara yansıtılmayabilir.

Ara sonuç: Avrupa Birliğinde enflasyonun tek sebebi işgücü maliyetlerindeki artışlar değildir.

Son dönem Avrupa enflasyon tarihinine göre; talep canlıyken oluşan arz darboğazları (1974 petrol krizi ve 2020 Covid krizi sonrası dönemler) yüksek enflasyon oranlarının temel belirleyicisidir.

Bugün de arz şokları; enerji fiyatlarındaki olağanüstü fiyat artışlardan ve/veya arz kanallarında oluşan bir sıkışıklığı fırsata çevirmek isteyen firmaların kar marjlarını artırmalarından kaynaklanır.

Soru: Avrupa ülkelerinde talep artışını ne belirler?

Cevap: Hükümetler “ekonomide daralma” riski görünce hem faizleri düşürür hem de kamu harcamalarını artırır; bu tedbirler de talebi artırır.

“Enflasyon Riski” görünce de hem faizleri yükseltir hem de kamu harcamalarını kısmaya çalışır; bu tedbirler de talebi düşürür.

Soru: Peki Avrupa'ya dair analiz ve çıkarımlar Türkiye ekonomisi için de geçerli midir?

Kısa cevap: Bugün için hayır çünkü “yapısal farklılıklar” var.

Örnekli Analiz: Arçelik firmasının çalışanlarına her ay 100 birim maaş ödediğini varsayalım.

(Not: Bu analizdeki rakamların Arçelik A. Ş. ile bir ilişkisi yoktur.)

İşçilik maliyetlerininin toplam maliyetlere oranı da %20 olsun.

Bu yılbaşında asgari ücret artışına paralel olarak Arçelik çalışanlarına da %30 zam yapacağını varsayalım.

Böylece, diğer her şey sabit, Arçelik’in işçilik giderlerinin toplam giderlere oranı %20’den %26’ya yükselir. (20 *1,30 = 26)

Soru: Peki Arçelik’in diğer maliyetleri ne kadar artar?

Cevap: Arçelik’in binlerce tedarikçisi var.

Asgari Ücret %30 arttığı için bu tedarikçilerin de işçilik maliyetleri %30 artar.

Hatta bu tedarikçilerin de tedarikçisi var ve onların da işçilik maliyeti %30 artar; bu ardışık tedarikçi zinciri topraktaki madene kadar gider.

Sonuçta Arçelik neredeyse bütün mal ve hizmetleri %30 civarında zamlı fiyatlarla satın almak zorunda kalır.

Not: İşçilik hariç diğer faktör fiyatları olan kira artış oranları ve faiz oranları da yüksek olduğu için işçilik maliyetlerindeki artış şoklarını absorbe edemezler.

Bugün Arçelik yöneticilerinin aklındaki temel soru şu olabilir: Aramal ve komponentleri, fiyatları %30 civarında artmış yurtiçi tedarikçilerden mi yoksa maliyetleri %3 civarında artmış Avrupalı tedarikçilerden mi temin etmeliyiz?

Cevabı para politikası belirleyecek.

Uygulanacak para politikası yüksek kur artışlarına yol açacaksa yurtiçinden ve düşük kur artışlarına yol açacaksa, yurtdışından.

Altın Soru: Acaba hem işyerini hem de çalışanları koruyacak “Asgari Ücret” seviyesi ne olmalı?

Cevap: Özel sektörde ücret artışları “çalışanların ihtiyacını değil şirketin ödeyebilme gücünü önceler.”

ÖZET:

Avrupa’da işçilik maliyet artışı %3,1 enflasyon %2,3 faizler %2,15 ve ortalama şirket karları %10 ve üzeri.

Türkiye’de işçilik maliyet artışı %30, enflasyon %32, faizler %39,5 ve ortalama şirket karları %3 ve civarı.

Yapısal olarak farklı niteliklere sahip bu iki ekonomi klişe ve ezber yöntemlerle doğru anlaşılabilir mi?

Türkiye’de bazı çevrelerin ifade ettiği “ücret artışları enflasyonun sebebi değildir” ön yargısı ve ezber bilgisiyle doğru bir sonuca ulaşmak mümkün olabilir mi?

Sonuç: Enflasyon oranı %5’in altında olan gelişmiş ekonomilerde artan işçilik maliyetleri verimlilik ve yüksek firma karları sayesinde enflasyona yol açmayabilir.

Fakat enflasyon oranı iki haneli, teknolojisi verimsiz ve karlılığı düşük firmaların olduğu bir ekonomide işçilik maliyetlerindeki artışlar enflasyona yol açar.

Tekrar: Türkiye ekonomisi yüksek enflasyon, düşük verimlilik ve düşük karlılığa sahip bir ekonomidir.

Artan işçilik maliyetlerinin oluşturduğu şokları absorbe edebilecek yüksek verimlilik ve karlılık benzeri herhangi bir tampona da sahip değildir.

Sahip olamadığı için de ücret artışları “çalışanların ihtiyacını değil şirketin dayanabilme gücü”nü önceler.

Son Soru: Bütçe harcamalarının %28,5 ve işçilik maliyetlerinin %30 arttığı bir ekonomide enflasyon düşebilir mi veya nereye kadar düşebilir?

Cevabı bir fıkradan öğrenmeye çalışalım.

BİR FIKRA

Cevabı bir fıkra veriyor: Krizi fırsat bilen bir “patron” işçilerle pazarlık ede ede ücretleri, “karın tokluğu seviyesi”ne kadar indirir.

Çaresiz kalmış fakat yetenekli bir işçi de müracaat eder.

İnsan kaynakları yetkilileri müracaat eden bu kişinin iş için gerekli bütün yeteneklere sahip olduğu kanaatine varır ve bu işçi adayını son onay için patrona götürürler.

Patron belgeleri inceler; bir kaç soru da o sorar ve işçiye son teklifin yapar.

“Gözünün yağını yediğim, ücretinde (karın tokluğu) bir indirim yap seni hemen işe alalım.”

İşçi adayı düşünür, düşünür ve sonra da “pazartesi ve perşembe oruçlarını tutarım” deyince derhal işe alınır.

(Not: Pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmak müstehaptır.)

Bu fıkra; kârını artırmak için; yenilik, verimlilik ve yatırım yerine, işçilerin haklarını “tırtıklamaya” çalışan zihniyeti eleştiriyor, daha fazlası değil.

Patronlar da diğer meslek sahipleri gibi zaman zaman insani ve ahlaki görevlerini unutacak derecede “mesleki deformasyon”a uğrayabilir.

“Asgari ücret kanunları” bu tip işverenlerin, “maliyet yönetimi” adı altında, çalışanları sömürme imkan ve yeteneklerini kısıtlamayı amaçlar.

Fakat anlaşıldığı üzere, çalışanların kanunlarla korunması yetmiyor; verimli ve yüksek nitelikli işyerlerinin de artırılması gerekiyor.


Harcama Bütçesi Artış Oranı %28,5 değilde %9,5 olsaydı; ekonomi, asgari ücrete yapılacak %30 zam şokunu bir miktar emebilir ve enflasyonla mücadeleye katkı verebilirdi.

Hükümet diyet yapmadan çalışanların sağlıklı bir bünyeye kavuşması mümkün değildir.

YORUMLAR (24)
24 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.