AK Parti şimdi daha da iddialı ama...

12 Eylül'deki AK Parti 5. büyük kongresi sonrasında partinin en tepesindeki isimlerden en alt kademelere kadar hemen herkeste neredeyse büyük bir umutsuzluk hakimdi. O güne kadar partide hiç yaşanmayan liste dedikoduları yaşanmış ve moraller bozulmuştu. Neyse ki Başbakan Ahmet Davutoğlu her zamanki sakin üslubu ve siyasi nezaketiyle partiyi daha sakin bir limana taşımayı başardı.

Davutoğlu 1 Kasım için hazırladığı aday listeleriyle giderek ustalaşan siyasetçi profilini bir üst basamağa taşımış oldu. Bir kere 7 Haziranla karşılaştırıldığında kesinlikle daha pırıltılı bir liste. Daha iyi bir liste hazırlanamaz mıydı, elbette hazırlanabilirdi. Oturup tek tek adayları incelesek, 13 yılın sonunda bir çok ismin artık bu listede olmaması gerektiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama unutmayalım, büyük kongredeki o umutsuz atmosferden bugünlere gelindi.

Üç dönemliklerin hepsi için söylemek mümkün değil belki ama, özellikle bazı tecrübeli isimlerin listede yer alması hem AK Parti'nin dışa dönük yüzünü parlatmış, hem de partinin ortak aklını zenginleştirmiş bulunuyor. Keşke bu listede partinin önemli isimlerinden birisi olan Bülent Arınç da olsaydı...

Her şeye rağmen sadece Ali Babacan'ın aday yapılması bile siyasetin kalitesini arttırmıştır. Zira Babacan'ın geri dönüşü içeride ve dışarıda ekonomi dünyası açısından başlı başına bir güven unsurudur. Aynı şekilde Mehmet Şimşek, Cevdet Yılmaz ve İbrahim Turhan'ın yeniden aday olması AK Parti'nin ekonomi vizyonunu güçlendirmiştir.

Sabırlı ve her zaman ne yaptığını bilen bir liderlik sergileyen Davutoğlu bundan sonra neler yapabileceğinin de işaretini vermiş oldu. Ancak bundan sonrası kesinlikle daha zor bir süreç olacak. Öncelikle iddialı ve güven veren bir seçim beyannamesi hazırlamak gerekiyor ki, bu başarının ilk ve vazgeçilmez şartı.

AK Parti topluma güven veren bu aday listeleriyle önemli bir avantaj yakaladı. An itibariyle anketler de partinin bir yükseliş trendine girdiğini gösteriyor. Zaten toplumun değişik kesimlerinden gelen olumlu sinyaller de bunu gösteriyor.

Ancak önünde hala ciddi bir tehlike var, çift başlılık görüntüsü... Malum 7 Haziran seçim kampanyasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın meydanlara çıkması, doğrudan AK Parti için propaganda yapıyor gibi algılanmış, dolayısıyla haklı ya da haksız bu durumun sandığa negatif etkisi olduğu yorumları yapılmıştı.

Şundan kimsenin kuşkusu yok, Erdoğan bu partinin manevi lideri. Bu yüzden de AK Parti muarızları, cumhurbaşkanının özellikle seçim sathı mailindeki söylemleri üzerinden AK Parti’yi vurmakta bir beis görmeyeceklerdir. Halen Erdoğan’ın çok yönlü bir saldırıya maruz kaldığı dikkate alındığında, sanki bu süreçte meydanlara çıkmamasının daha stratejik bir tutum olacağı akla yakın görünüyor.

Ayrıca kabul edelim ki Türkiye toplumunun hafızasında cumhurbaşkanlığ, ‘babacan’, hangi partiye mensup olursa olsun bütün kesimleri kucaklayıcı müstesna bir yere sahiptir. Dolayısıyla seçim meydanlarındaki keskin söylemler zihinlerdeki negatif algıyı güçlendirebilir, bu da AK Parti’ye zarar verir.

Maksat Türkiye’nin istikrarı için tek başına iktidarı sağlamaksa eğer, seçim meydanlarında mesaj karmaşasının yaşandığı bir AK Parti görüntüsü asla verilmemelidir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.