Akıl değil, patoloji koalisyonu
Türkiye siyasi tarihinde muhtemel sonuçları, çok bilinçli bir şekilde oluşturulan sisli atmosferi itibariyle çok tuhaf bir seçim dönemi yaşanıyor. Aslında 'tuhaf' kelimesinin meramımı anlatmak için yeterli olduğu kanaatinde değilim. Şimdilik öyle diyelim...
Belki de bu yaşadıklarımızı 'toplum mühendisliği'nin kaba bir versiyonu olarak tanımlamak daha doğru bir ifade olur. 7 Haziran'a bir hafta kala anketlerin ortaya koyduğu tabloyu artık hepimiz biliyoruz. Öyle anlaşılıyor ki seçimin kaderini yüzde 20'lere varan kararsızlar belirleyecek. Eğer bunların önemli bir bölümü sandığa gitmezse 8 Haziran sabahı bir koalisyon kabusuyla uyanacağımız kuvvetle muhtemel.
Araştırma şirketlerinin verilerini baz alarak baktığımızda ortada çok da iç açıcı bir tablonun olmadığı kesin. Ancak kararsızlar sandığa gittiği taktirde bütün bu veriler anlamsız hale de gelebilir.
Yapılan bütün analizleri, yorumları, anketleri bir tarafa bırakıyorum. Sonuçta demokrasilerde önemli olan seçmenin tercihidir. Eğer seçmen "Ben özgür irademle koalisyonu tercih ediyorum" derse buna sadece saygı duyulur.
Ben esas itibariyle 'tuhaflık' ya da 'kaba toplum mühendisliği' derken başka bir duruma işaret etmek istiyorum. O da Türkiye'nin siyasi tarihinde belki de HDP üzerinden ilk kez böylesine çok ortaklı bir 'seçim konsorsiyumu'nun yaşanıyor olmasıdır.
Bu ortaklıktan hisse senedi alabilmek için adeta yarış halinde olanları görünce doğrusu "Bu kadarına da pes" dememek mümkün değil. PKK'nın paralel partisi HDP'ye sempati yarışına katılanların arasında kimler yok ki...
Başta CHP ve vaziyete sessiz kalışıyla MHP'yi bir kenara not edelim. Yıllarca köşelerinde PKK'ya karşı kükreyerek para kazanan Kemalist ideolojinin müridi ulusalcı kalemlerin şimdilerde tarifi imkansız bir PKK aşkıyla HDP propagandisti kesilmelerini akılla değil, ancak patoloji ile açıklamak mümkün olabilir herhalde...
Yine aynı şekilde ‘mahremiyetlere tecavüz örgütü’nün o alnı secdeye değen insanları adeta efsunlayarak tam bir PKK sempatizanı gibi HDP saflarına sürmesini izah edebilecek bir mantık bilimi de henüz icat edilmiş değil.
Kandil’e akıl satan liberal mürebbiyeleri, Cihangir’in arka sokaklarında pinekleyen miadı dolmuş sosyalistleri hiç saymıyorum bile. Zira onların bir tek beslenme kaynağı var, AK Parti nefreti...
Şunu ifade etmek gerekiyor ki yıllarca Kürtlere, dindarlara küfreden bu patolojik ittifak, giderek Kürt Baasçılığı’nın merkezi haline dönüşen HDP’nin ve Kandil’in arkasında hizalanmış durumda. Paralel örgüt vasıtasıyla uluslararası operasyon medyasına da sırtını dayayan bu nefret koalisyonu HDP ve Kandil’in başarısı için her türlü manipülasyonu yapmaktan çekinmeyeceklerdir.
Yıllardır sandığın yolunu unutan, açıkça sandığa inanmayan ulusalcı, solcu aydınların sandığın üzerinde hala en büyük tehdit olmaya devam eden PKK’yı unutarak, yine AK Parti’nin kazanacağı telaşıyla “seçim güvenliği” ile ilgili bildiriler imzalamaları bu manipülasyonun ve negatif algı oluşturma operasyonunun en önemli göstergesidir.
Hasılı sandık üzerinde şüphe planlayanlar da, Kürtleri ulusalcılara yem olarak sunan eli kanlı Kandil baronları da bu ülkeye, millete, tarihe, geleceğe ve coğrafyaya karşı ortak bir nefret koalisyonunda buluşmuş durumdalar.
7 Haziran bu karanlık koalisyona karşı ışık yakma günüdür...