Bu Paralel Goebbels'e rahmet okutur...

Paralel yapının Cumartesi günü Medrese-i Yusufiye’den adam kaçırma girişimini ve sonrasında paralel intihar mangalarının yalana dayalı algı operasyonunu görünce, doğrusu "bunlar Goebbels'e rahmet okutur" demekten başka bir şey gelmiyor insanın içinden... Hepimiz biliriz Nazilerin ünlü propaganda şefi Goebbels'in sözlerini: "Yalan söyleyin mutlaka inanan çıkar. Bir söylemi tekrarlarsanız, halk o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser."

Bu nasıl bir adanmışlık halidir ki, Pensilvanya'ya gönül veren şakirtlerin neredeyse tamamı hiçbir yasal ve ahlaki sınır tanımadan yalan söyleyebilmekte, devlete ve millet iradesine karşı adeta bir intihar dalışını göze alabilmektedirler. Böyle bir gözü karalığı normal insan davranışıyla izah etmek mümkün değildir. Bu tür bir çılgınlığı göze alabilmek, yani açık bir intihar eylemine girişmek olsa olsa Pensilvanya'nın talimatıyla mümkün olabilir...

Çünkü onlar da pekala bilmektedirler ki, Türkiye dahil hiçbir demokratik hukuk devletinde böylesine korsan bir girişime asla izin verilemez. Zira yasalar son derece açık. Adalet eski bakanı Bekir Bozdağ Karar.com’a yaptığı değerlendirmede konuyu bütün açıklığı ile ortaya koyuyor: “Asliye ceza mahkemeleri, kendisinde bir dava açılması halinde ancak tutukluluğa ilişkin karar verebilir. Soruşturma aşamasında bir şüphelinin tutuklanmasına, tutuklu şüphelinin tahliyesine ya da tutukluluk kararına itiraza dair talepleri, asliye ceza mahkemeleri görüşemez ve karara bağlayamaz. Asliye ceza mahkemelerinin, sulh ceza mahkemesinin verdiği hiçbir kararı (tutuklama kararları dahil) itirazen inceleme ve karara bağlama yetki ve görevi de yoktur.”

Ama buna rağmen İstanbul 29. ve 32. Asliye Ceza Mahkemeleri, anayasa ve yasanın vermediği bir yetkiyi kullanarak anayasa ve yasayı ihlal etmiştir, yok saymıştır.

Peki bu intihar dalışı neden?

Çünkü bu yapı ülkenin yargısını, emniyetini, istihbaratını, ordusunu ele geçirmeyi kendi cemaati için bir hak olarak görmektedirler. Muhtemelen bu korsan tahliye girişimiyle iktidara bir yumruk attıklarını düşünüyorlar. Ayrıca kimsenin yasaların teknik detaylarıyla ilgilenmeyeceğini çok iyi bildikleri için de son derece sinsi bir algı operasyonuyla bütün dünyaya, "Mahkeme tahliye verdi, zorba güç kullanarak engelledi" mesajını veriyorlar.

Ama unuttukları bir şey var, tam da seçime giderken insanların gözünün içine baka baka, bütün örgütsel kanıtları arkalarında bırakarak, “Evet biz hiçbir anayasal ve yasal kural tanımıyoruz, bu devleti ele geçirmek için gözümüzü kırpmadan gerekirse intihar edebiliriz” mesajını vermeleri millet tarafından not edilmiş bulunuyor.

Paralel unsurların bugün bellerine patlayıcılar bağlayarak teker teker intihar etmelerini doğru anlayabilmek için yakın geçmişteki yürüyüşlerine de bakmakta yarar var. Unutmayalım ki Pensilvanya'nın dua formatındaki talimatıyla girişilen korsan tahliyenin tarihsel bir arka planı daha var. Bu hakimler Ergenekon ve Balyoz davalarının da önemli isimleri.
29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Özçelik'in, Balyoz, Ergenekon ve İstanbul Askeri Casusluk Davası gibi yargılama süreçlerinde yer aldığı biliniyor.

Tesadüfe bakın ki Hakim Metin Özçelik ve 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Mustafa Başer aynı dönem Özel Yetkili Mahkemelerde görev yapmışlar. Ayrıca Hakim Başer'in, kapatılan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Heyetinde yer aldığı tarihlerde İlker Başbuğ hakkında verilmiş birçok tutukluluk halinin devamı kararı bulunmakta.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.